☾༺♰༻☽
Günler hızla geçip giderken birbirinden taban tabana zıt hayatlar yaşayan Minho ve Hyunjin sonunda on sekiz yaşlarına basmışlardı.
Minho'nun doğum günü bütün kasaba tarafından sevinçle kutlanmıştı. Yıllarca ailesi, beklenildiği üzere, birçok farklı 'tesadüf' ve 'şans'la neredeyse bir servet kazanmıştı. Varlık içinde büyüyen Minho her doğum gününde olduğu gibi bütün kasabanın eğlencelerle, oyunlarla yaptığı kutlamanın ardından kocaman bir pastanın mumlarını üflemesiyle sonlandırmıştı geceyi. O, herkesin sevdiği, bütün çevresine hayat yayan, istediği her şeye sahip olan bir gençti... Bu yüzden kimse onun dileyeceği bir dilek olmadığını düşünmüştü. Ama mumları üflerken son üç yıldır olduğu gibi aynı dilek geçti zihninden...
"Tamamlanmak istiyorum..."
Tam olarak aynı gün ise annesi yerine koyduğu kadının yaptığı küçük kekin üzerindeki tek mumu üfleyerek kutladı doğum gününü Hyunjin. Onun dileği ise bambaşkaydı. Annesi ve babası bildiği bu iki altın yürekli insanın artık Hyunjin'i bırakıp ondan uzakta mutlu bir hayat sürmelerini diliyordu. Onları çok seviyordu ve onlar da giderse tam anlamıyla yapayanlız kalırdı lakin onların başına gelen bin türlü belanın sebebi olduğunu bilmek canını acıtıyordu. Onlar mükemmel insanlardı ve iyi bir hayat yaşamayı hak ediyorlardı...
Anne ve babası kasabadaki evlerine döndü onunla biraz vakit geçirdikten sonra. Geceyi burada geçirmezlerdi çoğunlukla, Hyunjin'in yanında uzun süre durmak fazlasıyla riskliydi. Ama bu iki güzel insanın aklında tek bir korku vardı "Biz de ölürsek Hyunjin yapayanlız ne yapar, nasıl yaşar?" Hyunjin ailesini bir kere kaybetmişti ve rahip ve karısının ona ikinci kere öksüzlük hissini yaşatmaktan daha büyük bir korkuları yoktu.
Tamamen yalnız kaldığı kuledeki odasının geniş penceresinden dışarıyı izlerken iç geçirdi. Etrafta bir tane bile canlı ağaç yoktu. Çimenler veya çiçekleri bırakın bir tane yeşil yaprak bile yoktu. Hyunjin bunların kendi yüzünden olduğunu biliyordu, oldu olası bu ormandaydı ve onun yüzünden sanki günden güne daha da ölüyordu orman... Buna karşın uzakta görünen kasabanın etrafındaki ağaçlara baktı bir de. Sonbahara girmiş olmalarına rağmen yemyeşildi her yer. Bütün bunların onun aydınlığı olarak dünyaya gelmiş kişi olduğunu biliyordu. Belki de bu hayatta daha çok kıskandığı biri yoktu, onun yerinde olmak için her şeyini verirdi Hyunjin.
Bugün patlatılan havai fişeklerin onun doğum günü için olduğunu da biliyordu mesela... Hep merak ederdi onun nasıl biri olduğunu... Bazen ormanın yakınında dolanan insanlar görürdü lakin babasının söylediğine göre Minho denilen gencin buraya yaklaşması yasaktı. Bütün kasaba bilirmiş bunu, onun başına bir şey gelecek diye korkar onu ormanın biraz yakınında görseler uzaklaştırırlarmış. Vebalı birinin verebileceği korkunun katbekat fazlasıydı bu.
Saat on ikiye vurup da kasabadaki saat kulesinden çan sesleri duyulmaya başladığında kendini yatağına bıraktı Hyunjin. İşte şimdi öldürülmek istendiği günün on sekizinci yıl dönümüne girmişlerdi...
☾𖤓
-Nya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Once Upon a Time•° HyunHo
Fiksi PenggemarBir insan ne tamamen aydınlığı ne de tamamen karanlığı taşıyabilirdi içinde. Taşıyamazdı... Taşımamalıydı... Aydınlık karanlık olmadan parlayamazdı. Aydınlığı görmemiş biri karanlığın, karanlığı görmemiş biri ise aydınlığın farkına varamazdı. Çünkü...