Bölüm 2~
Sakla zamanı :O rüyanın etkisinden kurtulamamış geri de uyuyamamıştım. Her gün böyle ter içinde uyanırdım. O rüya neyin nesiydi hiç bilmeden. şuan duştan çıkmış bir biçimde yeni bir güne hazırlanıyordüm. Tek sorun saçlarımı yapmakla uğraşıyordum. Saçlarım kısa kızıl rengindeydi. Ama asla şekil almaz toplamakta bile zorlanırdım. Saçlarımı en sonunda pes etmiş bir şekilde açık bırakarak kelebekli tokami da bir tarafına takmıştım. Açık saç kızılda ayrı bir dikkat çekici oluyordu. hafif bir şekilde renkli nemlendirici ve maskaramı da sürdüğümde işlem tamamdı. Zaten yüzümde asla bir iz yoktu. Bu yüzden gerek duymazdım fondöten gibi ürünlere. Tek sürdüğüm güneş kremi olurdu her defasında. Hızla çantamı alarak odadan çıktığımda annem kalkmış kahvaltı hazırlamaya başlamıştı bile. Babam da bu saatlerde giderdi işe bu yüzden annem de babamı ve beni asla aç göndermezdi. Ama yine de bugün buna bir son vereceğimi biliyordum. Çünkü neredeyse 2 dakika sonra otobüs gelecek ve ben okuluma yetişmek için şuan çıkmam gerekecekti.
" Yavrum ? "
Tamam annem biraz sorumsuz bir kadındı. Ama komşularla sık sık görüşür bazen bizi bile unuttuğu için öyle sanırdım ben. Aslında hepimizi bizden çok düşünürdü bunu biliyordum. Çünkü anneydi o. Bir anne. Bir evladı vardı. Bir de kocası
" Efendim ? " dedim düşüncelerimden arınarak.
" Hadi otur " dedi kaşlarını kaldırarak. Bu onu çok tatlı yapardı. İtiraz istemeyen tarzda konuşurdu. Ama yine de tatlılığından birşey kaybetmezdi.
" Annecim benim şey yapmam gerekiyor ? " dedim lafları toparlamaya çalışarak çünkü annemin tavrı netti. asla karşı çıkamazdık.
" Ne yapman gerekiyor ? " dedi kaşları çatılırken. sonrasında ilk defa açık bıraktığım saçlarıma takıldı gözleri. Sadece takılmakla kalmadı gözlerinin içi parladı adeta.
" Sen bugün ne güzel olmuşsun böyle "dedi mırıldanırken.
" Teşekkür ederim sende her sabah olduğu gibi muhteşem görünüyorsun annecim ama benim çıkmam gerekiyor çünkü birazdaha kalırsam 1 dakika içinde otobüsüm kaçacak ve ben ilk dersi kaçıracağım " dedim tatlı bir dille. Annemle tatlı bir dille konuştuğumda hayır diyemezdi. Annem bana kıyamazdı ki zaten. Tek evladı olduğu için miydim bilmem ama annemde babamda bana çok düşkündü. Gözlerini kısarak saate baktı. Benim dediğimi. Doğru olduğunu biliyordu fakat yinede kahvaltı etmeden göndermeyi hiç sevmezdi. Bir kahvaltıya bir bana bakarken.
" Sadece bir güncük " diye mırıldandığımı duydu.
" Tamam ama yarın erken kalk lütfen. Biliyorsun evden aç çıkmak hoş değil. Zihnin açılmaz "
" Tamam annecim " dedim yanağına öpücük kondururken. Babam da o ara içeri girmiş ne oluyor dercesine bakmıştı. Ona da öperken hızla evden ayrıldım. Tam kapıdan çıkıp karşıdaki durağa geçmiştim ki otobüsün gelmesi de bir olmuştu. Arkada kapşonunu takmış bir çocuk gördüğümde onun önündeki koltuğun boş olduğunu görüp oraya ilerledim dolmuş kartımı basmayı da ihmal etmezken. Telefonumun titremesi ile ekranı açarken sınıf grubundan gelen konuşmalara baktım.
Gökçe :' Günaydın çiçeklerim nasılız bugün. Hazır mıyız sınava ! ' en yakın arkadaşımın yazdığı ile göz devirdim. sınava hazır falan değildim. Sınavlardan nefret eden biriydim. Kim severdi gerçi sınavı.
Aysu: ' nerden bu enerji ? Ben hazır değilim. Sabah sabah kendime gelemedim kız sınav diyo ' asla birbirimizden haz almadığımız aysunun ta kendisiydi. Bir türlü yıldızlarım uyuşmuyordu. Gökçe benim çocukluk arkadaşımdı. Bu yüzdendi arkadaşlığımız.
aysunun dediğine hızla cevap yazmaya başladım.
' sınava hazır olmayabiliriz ama senin gibi başka şeylere de hazır değiliz Aysu! Arkadaşıma laf söylemeyi kes! Okula geliyorum haberin olsun ! "
Aysu: eee! Bu bir tehdit mi korkmam mı gerekiyor?"
' kork veya korkma. İnan zerre umrumda değilsin! Gökçeye laf söyleyecek en son kişi bile değilsin! Bunu bilerek konuş! '
"Gerizekalı! "
" Bir sorun mu var evladım? "
Karşımda oturan yaşlı kadın bana dönerek bunu sarf ettiğinde ona döndüm. Yalnız işe alamadığım bir şey vardı ki arkamdaki çocuk da pür dikkat bana bakıyordu.
" Efendim anlamadım ? "
" Gerizekalı dedin ? " Arkamdaki çocuk bunu dediğinde ona döndüm bu sefer. Kafasını yere eğmişti.
Hay! Ben onu dışımdan mi söylemiştim.
" Kusura bakmayın! Önemli bir şey yok ? "
Hızla önüme döndüğümde otobüs okulumun önünde durdu. Ben daha dışarıya bir adım atmıştım ki kapşonlu çocukta arkamdan gelerek beni itti ve yere düşmemi sağladı.
" Hey! Önüne bak! "
Çocuk umursamadan gittiğinde arkasından giden biri daha vardı. Öfkeyle onun kolundan tutarak arkaya doğru götürdüğünde neler olduğunu anlayamamıştım. Ama umrumda da olmamıştı. Hızlı bir şekilde okula giriş yaptığımda telefonum çalmaya başladı.
" Efendim ? "
" İlge?nerdesin ? "
" İçeriye girdim sen nerdesin ? "
" Kantinde"
" Tamam geliyorum " diyip telefonu kapattığımda kantine doğru ilerliyordum ki kapüşonlu çocuk benim önümde belirdi.
" Özür dilerim " ben ne dediğini anlayamazken devam etti. " Otobüsten inerken " dedi sonrasında karşıya doğru döndü gözleri oraya dönmek istedim ama telaşla konuşmaya başladı. "Otobüsten inerken " dedi tekrar duraksayarak. "Acelem vardı bu yüzden"
" İyide o zaman özür dilemeniz gerekmez miydi? " diye sordum.
" Biliyorum ama dedim ya acelem vardı. Üzgünüm " dedi .
" Tamam "diye mırıldandım. Daha fazla samimiyet kurmak istemiyordum. Gereksiz samimiyetten hoşlanmazdım. Yanından geçerken kolumdan tuttu. Kaşlarımı çattım.
" Kimsiniz siz! Kolumu istediğiniz gibi tutamazsınız! Hangi sıfatla! "
İleriye bakan gözleri hızla telaşa kapıldı. Hızla elini çekerken yakınlığımızdan dolayı kulağıma doğru fısıldamayı da ihmal etmedi.
" Gözlerin kör çünkü bunu kendi isteğimle yapmıyorum seni koruyan biri tarafından!"
dediği kelimeden hiç bir şey anlamazken " tekrar özür dilerim " diyerek yeniledi ve arkasına bile bakmadan çekip gitti. Bense onun baktığı yere döndüm. Fakat orada kimse yoktu. Dediği cümleyi düşünerek boş gözlerle bakmayı sürdürdüm.
Bölüm sonu ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Elli Tonu
RandomHayatımız hep bir piyon üzerine kuruluydu. Geliyorduk gidiyorduk ve en önemlisi birer birer geçiyorduk hayatımızdan. Bu hikayenin piyonu kimdi bilinmez ama biri çok acı çekecekti bu kesin!! İLGE AKINSOY~YAĞIZ ULUSOY