3 Yıl sonra, Nihillia Krallığı.
Rüzgar, esintilerini tenimden bir bir geçirirken hafif üşüme hissi ile karşımda duran, diyarda eşi benzeri bulunmayan büyük yapılı beyaz malikaneye bakıyordum. Bahçesi, dünyanın her yerinden getirilmiş renk renk çiçekler; malikanenin önünden, büyük kapısına kadar uzanan toprak yolun etrafını şenlendiriyordu. Gece ile gündüzün yer değiştirme zamanı gelmiş gündüz yerini neredeyse geceye bırakıyordu, düz araziye konumlanmış bu malikane doğanın yarattığı renk ahenklerinin arasında sergileniyordu.
Batmak üzere olan güneş bir örtü gibi bahçeye serilirken, üzerinde bulunduğum attan indim ve beyaz kürk kabanımın yakalarını düzeltim. Kardan bile beyaz olan Amy'in yelelerini okşarken başımı alnına yasladım, biraz huzursuz ve yorgundu. "Sakin ol Amy, Annen yarım bıraktığı işini tamamlamaya geldi." Sözlerim onda sakinleştirici etki yaratırken hırıltılı sesleri de bana huzur veriyordu. Zira benim tek arkadaşım ve tek dostumdu, beni anlıyor, her hareketime karşılık veriyor ve en önemlisi sırtımdan bıçaklamıyordu.
Yelelerini okşamaya devam ederken yaklaşan kahyayı fark etmem bir oldu. Kahya yanıma yaklaştığında Amy'in dizginlerini ona teslim ettim. Özel eşyalarımın bulunduğu çantalarımı ise hizmetliler ele alırken bende son kalan, gülümün içinde bulunduğu kafesi sağ elime aldım. Kırmızı elbisemin eteklerinden tutarak başka bir kahyanın gösterdiği yolda ilerlemeye başladım.
Çiçeklerin süslediği toprak yoldan ilerleyerek malikanenin önünde durduğumuzda, kahya önüme geçerek benim için kapıları açtı ve eliyle içeriyi işaret ederek "Buyurun Leydim, Sonderson Malikanesine hoş geldiniz." Nezaketi karşısında kafamı sallayarak karşılık verdim ve elbisemim eteklerini tutarak içeriye giriş yaptım.
Kapılar arkamdan kapandığında, sessizlik bıçak gibi kesilmiş, ayakkabılarımın çıkardığı ses boş büyük salonda yankılanıyordu. Kenarda büyük bir yemek masası ve küçük bir oturma alanı vardı hemen arkasından ise açılan bir mutfak kapısı ile hizmetliler harıl harıl yemek sofrasını kuruyorlardı. Tabaklar, çatallar, bıçaklar ve mendiller dizilmesi gerektiği yerlere dizilmiş ve şamdanlar ile süslenmişti. Malikanenin dışının aksine içeride karanlık bir hava hakimdi, tavandan aşağıya süzülen avize bile sarı ışığı ile yeterince aydınlatmaya yetmiyor loş ortam oluşturuyordu. Ayrıca siyah duvarlar eşliğinde yere doğru kolonlar iniyordu.
İki adet merdiven yukarı doğru çıkıyor ve üs katı birbirine bağlıyordu. Basamakların başında gördüğüm bir çift yüz ile bakışlarım oraya yöneldi. Kumral saçları, yeşil kadife elbisesinin bıraktığı dekoltenin üzerine dökülürken buğday teni, hafif kemerli burnu, ela gözleri ve dolgun dudakları görünüşünü tamamlıyordu.
Gözlerim yanındaki gelene kaydığında açık gözleri ile zıt olan koyu kahve saçları ve yeni çıkmaya başlamış sakalları ile birlikte, üzerine resmi bir kıyafet giyinmiş görüntüsünü tamamlamıştı. Bakışlarım yavaş yavaş yüzüne kayıp yeşil irisler ile kesiştiğinde içimde ufak bir burkulma hissettim, boğazıma bir yumru yerleştiğinde bakışlarımı yere indirdim.
Gelenleri izlerken yanıma geldiğini fark etmediğim hizmetlilerden biri kabanımı alırken bende elimde tuttuğum kafesi bir başkasına verdim, hizmetliler önümde eğilip gidecekleri zaman "Odamın güneş alan yerine koyulsun lütfen, ha birde dikkatli olun başına bir şey gelmesini istemem." dedim ve gülümsedim.
Kont Stefan ve yanındaki kadın basamakları inip yanıma geldiklerinde, eğilerek elbisemin eteklerini tuttum ve gülümseyerek selam verdim. Onlarda aynı şekilde karşılık verdiğinde bakışlarımı Stefan'a çevirdim, büyük bir asalet ile bana gülümsüyordu. Gözlerim tekrar gözlerine değdiğinde kalbimdeki; yıllardır yerini dolduramadığım boşluk kendini belli etmeye başlamıştı, bir zamanlar yanımda her şeyim olan şu an bir yabancıydı. Bana bakarken parlayan gözler şu an baktığımda boşluktan başka bir şey değildi. İnsan, kaybettiğini anlayınca oluyordu insan. Değerlisini de kaybedince değeri de giderdi insanın. Hayata bakış açışı da değişmez, bu saatten sonra hayata bakmayı keserdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanetin Ve Yükselişin Sarayı
FantasiaBir yaprak düştü, nefesim kesildi. Fanus içinde duran gül ölmeye devam etti. Elimden bir şey gelmedi. Bir yükselişin hikayesi. Babası haince katledilen ve tahta amcası geçen bir varis. Yıllar sonra Krallığı bekleyen bir salgın ve ortaya çıkan saklı...