Bir Yol

16 1 0
                                        




Dersten çıktıktan sonra eve uğrayıp birkaç gündür üzerime yapışan kot pantolon ve tişörtten oluşan kombinimi değiştirmek ve akşam yemeğimize güzel bir elbiseyle gitmek istedim. Tibet'i yalnız bırakmak istemediğim için birkaç gün onda kalmıştım ama kendi dolabımdan giyinebilmeye dair bir özlem büyümüştü içimde.

Eve girdiğimde duyduğum ilk şey, Asya ve Erdem'in müzik listesinden çaldıkları şarkıya yüksek sesle eşlik etmeleriydi. Mutfakta beraber yemek hazırlıyor, masa ve tezgâh arasında mekik dokurken dans ederek ilerliyorlardı. Birbirleri etrafında dönüyor, nakaratta durup birbirlerine bakarak avazları çıktığı kadar bağırıyor, sonra gülümseyerek devam ediyorlardı. Aşık olmak güzel şey, dedim içimden. Mutfağın kapısına yaslanmış onları izliyordum.

Birkaç saniye sonra beni fark ettiklerinde Asya anlık bir refleksle sıçradı. "Maya, ödümü patlattın!" dedi ve başparmağını dişlerine götürüp başını geriye yatırdı.

Erdem bir kahkaha patlatıp Asya'ya sarıldı. Başını çevirip Erdem'e bakınca tüm kasları gevşeyip yüzüne bir sırıtma yerleştirmişti şimdi. Âşık olmak ve sarılmak güzel şey, dedim bir kez daha.

"Aç mısın? Salata, sote, elimize ne geçerse hazırlıyoruz işte," dedi bana dönüp. Karnım gurulduyor olsa da saate baktım.

"İki saat içinde Tibet'le yemekte buluşacağız. En iyisi bir elmayla geçiştireyim. Size afiyet olsun."

Buzdolabından bir elma kapıp odama geçtim. Dolabın karşısına geçip elimde giymek için neler var hızlıca taramaya başladım. Elime gelen beşinci elbise, siyah, askılı, kısa elbisemdi. Biraz üşüme ihtimalini göze alıyor musun? diye sordum kendime. Sevgilim yanımdayken neden olmasın? cevabı gecikmedi ve gecenin rengi siyah olarak seçilmiş oldu.

Nereye gideceğimizi hiç konuşmamıştık, Tibet'in yönlendirmesini istiyordum. Dışarı çıkmayı teklif eden oydu, özellikle gitmek istediği bir yer varsa diye bozmak istememiştim. Telefonumdan bir titreşim yayıldı, ekranda Tibet'in ismini görüyordum.

"19.30, Mangia?"

Yarım saat içinde beraber ilk yemeğimizi yediğimiz yerde olacaktık. Kısa ve net mesajına baş parmak emojisi göndererek yanıt verdim. Her şey yolunda mı? diye bir düşünce geçti zihnimden. Akşam yemeği için dışarda buluşuyoruz, yolunda tabi ki! diye yanıtladım yüksek sesle. Kendimi ikna etmeye çalışıyor gibiydim.

Mekâna vardığımda Tibet dışarıda, elleri cebinde beni bekliyordu. Krem rengi chino pantolonu, beyaz bol gömleği ve pantolonundan bir ton koyu ceketiyle yan yana geldiğimizde mükemmel bir kontrast yaratıyorduk. Her haliyle beni tavlasa da gömlek giydiği zamanlarda onu daha farklı görüyordum. Üst iki düğmesini açık bırakışı, köprücük kemiklerinin ortaya çıkışı... Derin duygulara daldırıyordu.

Beni gördüğünde dudağının bir kenarını kaldıran gülüşü yerleşti yüzüne, yan bir gülüş. Benimle ilgili düşüncelerinin sıcaklığı arttığında yüzüne yerleşen bir gülüş.

"Selam, güzelim," deyip bir elini belime doladı ve yanağımdan öptü. Demiştim işte, her şey yolundaydı.

İçeri girip masamıza yerleştiğimizde Emre abi yanımıza geldi. Elif abla çocuklarının yanına İtalya'ya gitmişti, o da diğer çalışanlarla beraber kaleyi korumaya devam ediyordu. Yaşam enerjisi hiç bitmeyen insanlara karşı zaafım vardı.

Tibet'le havadan sudan konuşmaya başladık. Hüzün hayatımıza hiç uğramamış, günlerdir evde değilmişiz, hayat normal ritminde akmaya devam ediyormuş, sevdiğimiz herkes hayatta ve sağlıklıymış gibi...

Bir Adım Daha (2025'te Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin