Kan ter ve gözyaşı. Acı umut ve aşk.Dostluk ihanet ve çaresizlik.
Gökyüzünde geceleri parlayan hayallerinin elinden sıkıca tut ve onunla cehennemin kapısına adımla.
Korkma. Endişe etme. Arkana bakma.
Çünkü kalbinin içine gömdüğün umut tohumları her adımında yeşerecek ve cehennemin kapısını senin için cennete çevirecek.
Bazen deli gibi ağlayacaksın, bazen
yastığına sıkıca
Sarılacaksın çünküsarılacak hiç kimsen olmayacak, bazen ise o
kadar yorulacaksın ki
sadece iç çekmekten başka şansın kalmayacak.
Sana hep mutlu olacağının sözünü veremem ki.
Ama sana hep üzüleceğinin de sözünü veremem.
Güleceksin, bazen kaçık
gibi kahkaha atacaksın,bazen sevinç gözyaşlarına boğulacaksın çünkü
gözyaşı sadece mutsuzların değildir, bazen ise
sadece gülümseyeceksin. Dudaklarının yukarı kıvrılmasında kocaman bir yaşam var olacak.
Sana hiçbir şeyin sözünü veremem.
Sana boş umutlar veremem.
Biz birbirimize o kadar şey borçluyken hiçbir şeyin sözünü veremeyiz. Belkide bizi başkalarından farklı yapan budur.
Kim bilir?
Ama herşeye rağmen
tut elimden ben "1,2,31" dediğimde koşalım. Nefret ettiğim bu sokaktan, bu şehirden, bu ülkeden
seninle birlikte kaçalım.
Belki bir gün böyle birlikte dünyadan bile kaçabilirdik.
**
"Benim, ne söylediğini bilme gibi bir hakkım var değil mi?"
"Evet ancak arka planda söyleyebiliriz."
Aklıma gelen türlü türlü şeylerden sonra, Acun abiden "söyleyeceğiz" lafını duyunca rahatlamıştım. Şuan hilmicemle aramda 2 koltuk mesafe vardı. Ona baktığımda başını eğmiş, yere bakıyordu.
Acun bey'e baktığımda, benden daha sinirli olduğu için olayın ciddiyetinin farkındaydım belki kötü söz söylemiş, belki de küfür etmişti yapmadığı şeyler değildi.
Daha 3. Günden Acun bey'i sinirlendirecek kadar ne söylemişti merak ediyordum. Kafamı mavi takımdan gelen seslere çevirmiştim.
"Çocuk 3. Günden anlamış ne mal olduğunu."