Aleynanın düellodaki performansı yunus yüzünden değilse bende neyim🤠(ficte Yunus Emreyi şutlayacağım.😻💪)
En başından beri biliyordum. Gözlerimin önünde parlayan dünyanın, bir nefesle yıkılacak bir rüya olduğunu. Uzaklaştım,
kaçındım, gözlerimi
kolayca yumdum. Korktum, kendim
olduğum için
insanların beni
sevmeyeceğinden
korktum. Ve korku hayatımı yemeye
başladı.Bazen bir köşeye atardı beni. Bir tek o zamanlar
diken üstünde
hissetmezdim. Lakin daha sonra iyi hissettiğim tüm
sürecin acısını çıkarır
gibi, bir korku girdabı
alırdı içine beni, hoş
yüzme de bilmezdim
zaten.Boğuldum.
Ciğerlerim korkuyla
doldu, burnum yanmaya başladı. Ancak, deneseydim yapardım. Nefes almayı deneseydim,
ölmezdim. Ama
önümde tek bir
seçenek vardı, ve
ben gözü kapalı
güvenmek istedim o
seçeneğe. En azından şimdi korkmuyordum.Kimse
umursamıyordu. Bilmiyorlardı
sahnenin nurunun yaralarımdan beslendiğini, yara
bandı gerekirken
giriş bileti alarak
acımı daha da deştiklerini...Güzel sonbaharın ilk günlerinde sanki insanlar üstüme geliyordu ve evet deliricek gibiydim. Kendime gelmem bir devrim alacak kapasiteye sahipti. Neyseki neşeli
bir kızdım, her şeyin üstesinden gelebilirdim. Öyle de oldu, bütün yaşadıklarımı çabucak unutmuş olmamı umduğum an da, bu öyle de uzun sürmedi.Yaşadıklarımı bir daha hatırladım ve her gün hatırlamaya başladım, bu bir rutin gibiydi.
Poyraz beni çok kırmışdı, kalbimi fazla kırmışdı. İnsanlar, ' sevdiğin kadar sevilirsin' derken ne içiyorlardı ki?Acaba barışa bilirmiydik, ah hayır bu olamazdı. Düşünmesi bile kulağa kabus gibi geliyordu. Onu
bu kadar çabuk affedemezdim. Çünkü küçük bir hata yapmamıştı, hoş hatanın ölçüsü mü vardır?Hissiz Aleyna.
1000'e yakın kişiliğimden biriydi bu. Ama bana hiç uymuyordu. Birkaç ay öncesine kadar dünyanın en mutlu insanıydım. Hissiz Aleyna adında bir formum, kalıbım yoktu. Çünkü bütün kalıplarım öyle pozitifti ki, bu kadar negatif olan bir kalıbı yanlarına dahi yaklaştırmazlardı.
Düşün Aleyna, nasıl bu hale geldin? O, böyle olsun ister miydi? Ona verdiğin sözü ne çabuk unuttun.
öğle vakti güneşin parlaklığını sonuna kadar gösterdiği o zaman diliminde, ağacın gölgesine sığınmış yorgun bedenin gözlerime ilişti.
herkesten kaçan sen, güneşten bile kaçıyordun. çünkü sen kulağa hoş gelen hiçbir işten zevk almazdın.
sevgililerden,
gökyüzünden ve yağmur mevsiminde nadir görülen güneşten.gölge adamıydın sen, etrafındakiler sana böyle seslenirdi. fakat duymuyordun ya da duymazdan geliyordun. sanırım insanlardan da hazetmiyordun.
Bugün kollarında
açtığını yaraları gördüm Poyraz. Öylece durdun. Boylu boyunca ihtimalken bile bana yakın durdun. Güzel durdun. Çok güzel durdun. Kelebeğin eşittiriyken çok uzun bir ömre bedel gibi durdun. Sen durdun, ben izledim. Sen gittin ve ben bekledim.Senin yaptığın bir kötülük bile benin için en mucizevi bir şeydi. Fark etmeden beni yaşatıyordun Poyraz. Fark etmeni dilerdim.
Sadece yaşayamaz mısın?
Sadece duramaz mısın?
Sadece seni izlememe izin veremez misin? Söz veriyorum Poyraz.
Eğer bir kere yaşarsan; sana binlerce kez öleceğim.Kaşlarını hafifçe çattığında gözlerinin kenarında oluşan kırışıklar, burnun ucundaki ufak nokta, adem elmanın her sinirlendiğinde hareket etmesi, kimse fark etmese de kendi kendine kestiğin makas izleriyle dolu saçların gerçekten bu Dünya da mıydı?
Oysa ben rüyadayım sanıyordum.