Yarın yeni takımlarda ki ilk oyun olacağı için oldukça heyecanlıydı genç kız. Nefisenin sesiyle düşüncelerini bırakıp oturduğu yerden ona döndü; "Mutlu musun?" Sorduğu soruyla kafasını olumsuz anlamda salladı, her ne kadar onunla aynı takımda olmayı istesede de kırmızı takımın enerjisini çok seviyordu. "Bende henüz alışabilmiş değilim. En çokta Nagihandan ayrılmama üzülüyorum." Dedi. Elini omzuna atıp onu teselli ettiğin de ufak bir gülümseme atıp yerinden kalkmıştı.
Ogeday'dan (ilk defa yazıyorum agşkqhskwh)
Yasinin bağırtılı sesiyle olduğum yerden doğruldum. Erzakları pişirdikleri için beni çağırıyorlardı, yanlarına koşa koşa gittiğim de Damla elini sırtıma atıp seslendi; "Sen patates sevmezsin Oge yatmaya git istersen." Damlanın lafından sonra Yasine uzun bir bakış atıp sırıttım. bilerek beni gıcık etmek için çağırmıştı yerime geçerken ona bakarak seslendim. "İntikamım ağır olacak Yaso." Söylediğim lafa gülümseyip Damlanın yanına çömeldi. Barakaya tekrar geldiğim esna da arkamdan omzuma uzanan ellerle irkildim.
Dönüp baktığım da bu kişi Poyrazdan bir başkası değildi. "Lan napıyorsun oğlum yüreğim ağzıma geldi." Sırıtarak bana baktı bir süre, Konuşmaya yeltendiği an da önümüzden geçen bedenle sustu. Onun bu hareketlerine anlam veremiyordum. "Konuşsana lan dilini mi yuttun?" Dalmış gibi bir hâl vardı üzerinde. Sorduğum da sıçramış ve bir cevap vermemişti.
"Poyraz? İyi misin."
"Ha? Dalmışım pardon." Dalgınlığına anlam veremesem de onaylayıp tekrardan yerime geçtim. Poyraz ise Aleynanın olduğu yöne doğru yürümeye başlamıştı. bu benim dikkatimi çekse de umursamayıp durduğum yerde uzandım. Yanıma Anılın yatmasıyla beraber ona dönüp merakımı gidermek için sordum. "Anıl, bunlar ne iş?"
Anıl bana anlamsız anlamsız bakıp duruyordu, Ne sorduğumu söylemeden cevap vermesini beklemem komikti tabi ki. "Aleynayla Poyraz." İsimlerini söyledikten sonra tekrardan bahsettiğim şeyi anlamıyormuş gibi bakmaya başladı. "İkidir aynı yöne giderken görüyorum onları. Dikkatimi çekti" sorduğum soruyla afallasa da hemen cevapladı; "yani bende fark ettim de aralarında bir şey olduğunu düşünmüyorum sonuçta çocuğun sevgilisi var." Kafamı sallayıp ona öyle bir şey ima etmediğimi söyledim. Benim gibi Kafasını sallayıp, onaylayarak ayağa kalktı.**
Uzun bir yürümenin ardından yorgunluğum yüzünden kendimi yerde bulmuştum. Otlar ve bazı karıncalar bacaklarımın her bir zerresine değse de umursamıyordum. Gözlerimi kapatıp dışarıya doğru nefeslerimi vermeye başladım. Survivor'a ilk katılışım olmamasına rağmen ilk defa bu kadar güçsüz ve huzursuz olduğumu hatırlıyordum.
İlk başlarda gayet güzel bir sezon geçireceğimi umut etsem de her zaman ki gibi hislerimde yanılmıştım. Düşüncelerimi bölen Poyrazın bağırtılı sesiydi, gözlerimi açıp onu görmemle beraber bağırdım. O'da benim bağırmamla korkmuş olacak ki olduğu yerde sıçradı. Ayağa kalkıp üstüne doğru yürümeye başladım üzerine doğru yürüdüğüm her an geriye doğru adım atıyordu. "Beni mi takip ediyorsun sen? senin yüzünden kalpten gidecektim!" Verdiğim tepki anlam veremesem de hoşuna gitmişti, karşımda sırıtıp duruyordu. Yine hiç bir şeyi umursamıyor kendi bildiğini okuyordu. "Belki o zaman mutlu olabilirdim." Söylediği
laftan sonra az önce yüzümde olan gülümseme gitmiş, sinirli bir ifade takınmıştım suratıma. "Duygularımız karşılıklı."
Boş kalmayıp lafına karşılık verdikten sonra onunda benim gibi sinirlendiğini görebiliyordum. Derin bir iç çekip konuştu "insanın sevmediği ot dibinde bitermiş dedikleri bu olsa gerek." Alaycı bir tavırla ona bakıyordum, yanıma sürekli gelip dibimde biten oydu ama sanki ben onun yanından ayrılmıyormuşum gibi konuşup duruyordu.
"Sürekli beni takip etmeyi bırak o zaman. Sevmiyorsan niye sürekli yanımda bitip duruyorsun?" Ardı ardına konuştuktan sonra bir süre susmuştu, kısaca verecek cevabı yoktu ve bu yüzden tek bir kelime dahi edemiyordu karşımda durarken. bu sessizlikten sıkılıp aramızda ki sessizliği bozmuştum. "Senden bu yüzden nefret ediyorum Yiğit Alp Poyraz." Söylediğim cümleden sonra arkamı dönüp gitmek için bir adım atmıştım. Adım atmamla beraber taşa takılıp, geriye doğru düşecektim ki belimde ki ellerin beni tutmasıyla son anda kurtuldum. Ona teşekkür etmek bile içimden gelmiyorken sürekli teşekkür etme mecburiyetinde kalmak beni fazlasıyla geriyordu. Arkamı döndüğüm esna da, yakınlığımızdan dolayı irkildim. Burun buruna olmamız ikimizi de nefessiz bırakmıştı, Çekileceğim esna da beni tekrardan belimden tutmasıyla beraber kendimi ona daha fazla karşı koyamayıp dudaklarımı, öpülesi dudaklarına bastırmıştım. ilk kez öpmüştüm onu dudaklarından. Aklımda yoktu esasında, yeminler olsun ki onunla konuşurken bu düşünce bir an bile geçmemişti zihnimden ancak tam ayrılmak üzereyken, yüzüne gelen ışıkla güzel yüzü ve dilinin usulca gezindiği dudakları öylesine cezbetmişti ki beni, avuçlarımı yanaklarına yaslayıp onu kendime çekerken tek bir an bile düşünmek için fırsat tanımamıştım kendime. O da sanki, uzun zamandır bu anı bekliyormuş gibi geriye doğru bir adım dahi atmamıştı. O an öylesine pişman olmuştum ki onu daha önce öpmediğim, bu beni mayhoş eden hisle bu kadar geç tanıştığım için. Kalbim, özgürlüğüne kavuşmak isteyen bir güvercin misali çırpınmış, ayaklarımın altındaki zemin kaymıştı adeta.