Giriş

992 70 50
                                    



Arasın anlatımıyla;

Tam 95 yıldır yarımdım. Kız kardeşim yaptığı katliam yüzünden sürülmüştü. Onunla binlerce kez iletişime geçmek için yolladığım mektupların hiç birine cevap vermemişti.

Okumadığını da biliyordum. Okusaydı mektupları yolladığım baykuşum mutlaka söylerdi. İçinin katliamı dışarı vurmuştu. Koca bir köyü yok etmişti. Sonra da sürülmüştü. Tam 95 yıl oldu ve şimdi onu sürenler onu geri gelmeye ikna etmemi istemişlerdi.

Eminim ki denemişler ama beceremeyince beni araya koymuşlardı. Ben zaten onunla görüşmek istiyordum ama onu buraya hiç bişeyin getirmeyeceğini biliyordum. O gelmezdi. Onun gelmesi demek acılarını görmesi demekti.

Biz yaşamayanlarız. 18 yaşımızdan sonra fiziksel olarak değişmeyecenler, aynı zamanda ölümsüzleriz.  Ben 130, kız kardeşim 112 yaşında ve sürüldüğünde 17 yaşındaydı.

Yaşamayanlar heyeti koca köyü yok eden kardeşimin  gücünün öyle farkına vardılar ki onu sürdüler. Bir daha bu kasabaya gelemedi.

İstese gelir miydi? Evet gelirdi ama gelmeyi bırak benimle bile iletişime geçmiyordu. Yerini bulamıyordum. Kendine hayalet büyüsü yapmış olmalıydı.

Son 3-4 gündür ise heyet beni onu geri getirmem için sıkıştırıyordu çünkü başımızda çok büyük bir bela vardı. Yaşayanların, insanların dünyasına kaçan iblisler, insan görünümünde olmak için insanların bedenlerine girmişlerdi ve saklanmışlardı. Biz ise onları bulamıyorduk. Tek bildiğimiz oldukları bölgeydi.

Biz, yani ben ve arkadaşlarım, leya, Ülkü, çağan ve ben. Onları bulamıyorduk. Bir plana ve kardeşime ihtiyacımız vardı. Kardeşim ise en yakın arkadaşım çağan yüzünden tüm bunları yaşamıştı. Şimdi ikisi iki yabancıydı.

" ne yapacağız?" Leyaya baktım. Hepimiz kasabamızın ormanında ateş başında toplanmıştık. Çağan derin bir sessizlikte yanan ateşe bakıyordu. O günlerdir bu konu hakkında konuşmamıştı.

Onun günahı da büyüktü. O kadar büyüktü ki kız kardeşime yaşattıklarına rağmen ona hiç bişey diyememiştim çünkü o zaten bin beterini çekmişti.

" gelmez."dedim sadece. Derin bir nefes aldım.
" o kül olduğu yere yeniden gelmez çünkü o Anka kuşu değil yeniden doğamaz . O bir karga ve kargalar kindardır..."

Ateş başında uyuyakalmıştık. Yattığım yerden doğruldum. Sabah olmuştu. Aniden duyduğum sesle olduğum yerde durdum.

" çabuk kalkın." Dedim. Herkesi telaşla uyandırdım.
" ne oluyor?" Dedi Ülkü.
" ne oldu?" çağanda yanıma geldi. Leya ülkünün yanındaydı.

Ses yaklaştı. Aniden ağaçların arasından çıkan  canavarla kılıçlarımı çıkardım. Ülkü küçük baltalarını, leya hançerini çağan da kılıcını çıkardı. Canavar yırtıcı bir hayvan gibiydi. Üzerimize koşmaya başladı.

Saldırılarını engellemeye çalıştık. Aniden karga sesleri yükseldi. Ses gittikçe büyüdü. Bir ıslık sesi duydum. Ardından bir ok canavarın kalbine saplandı. canavarın yere düşen bedeni toz bulutu olup kayboldu. Yerde kalan oku elime aldım.

" ıslıklı ok." Dedim. Etrafıma bakmaya başladım. Aniden kargalar ilerideki tepeye ilerledi. 20 den fazla karga vardı. Kargaların arasında gördüğüm kişiyle şaşırdım. Sırıtarak buraya bakıyordu. Aniden bi kaç metre uzağımızda belirdi. Bize doğru gelmeye başladı.

" hello brother."

Tuananın anlatımıyla;

Güneş batmak üzereydi. Ormanda oklarımı ve yayımı almış geziyordum. Zaten yüz yıldır yaptığım başka bir şey yoktu. Son 4-5 gündür ziyaretçim eksik olmuyordu.

Yaşamayanın aşkı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin