Bölüm 2

10 2 0
                                    


Dilara o sabah mutlu uyandı. Sanki zihni herhangi bir gel git yaşamıyor, o sadece tek bir hayatın baş rolü olarak hayatına devam ediyordu. Dilara bugün esas yaşamında yani; Ozmo döngünün içerisinde uyanmıştı. Sabah annesi Nevra Hanım ile kısa bir telefon görüşmesi yaptı. Babası Halit Bey yurt dışında olduğu için onunla iletişimi kısıtlı ve sınırlı sayılırdı ancak Nevra Hanım ile her gün telefonla görüşür uzun uzun muhabbet ederlerdi. Anne kız yan yana olabilirler, birinin babası diğerinin kocası olan adam uzaklarda iken el ele birbirlerine destek olup hayatlarını yaşayabilirlerdi fakat beraber yaşamak uzakta olmaktan çok daha zordu. Bu yüzden ayrı olmayı uzaktayken sıcak ve samimi telefon konuşmalarını tercih ediyorlardı. Dilara arkadaşları ile buluşmak, partilemek, özellikle Seda ile hasret gidermek istiyordu. Buna ihtiyacı vardı. Zihnini zorladı en son ne zaman arkadaşları ile bir araya geldiğini düşündü ancak bulamadı. Kafasında bir boşluk vardı. Kaşları istemsiz çatıldı, zihnindeki bu boşluklar bir süredir vardı. Bir gün önce neler yaptığına dair zihni hep bulanıktı. Bir şeyi hatırlasa on şeyi hatırlayamıyordu. Bunun için bir doktora gözükmesi gerektiğinin farkındaydı ancak doktorlardan ve hastanelerden nefret ederdi. O yüzden bu doktor kontrolü işini erteleyebildiği kadar erteleme kararı almıştı. Dilara, Seda'ya mesaj atmak için telefonunu eline aldığında Harun isimli birinden gelen mesajı gördü. Mesajda şöyle yazıyordu; ''Bugün seni dergâhta görmek istiyorum. Lütfen gel. Uzun zamandır görüşemedik.'' Bu mesaj Dilara üzerinden soğuk su etkisi yarattı. Harun da kimdi? Ve dergâh dediği şey? Düşündü. Düşünürken zihni ile birlikte bedeni ve ruhunun bir karanlığın içerisinde yüzmeye başladığını hissetti. Dilara'nın gözleri kaymaya başlarken elleri ve ayakları titredi. Küra evresi bugünün kahramanı olacak gibiydi. Dilara, Harun'un mesajını ''Tamam.'' Olarak yanıtladı ve kalkıp abdest almaya gitti. Abdest alıp namazlarının kazalarını kıldıktan sonra, dergâha gitmek üzere hazırlanmaya başladı. Uzun elbiselerini ve pardösüsünü üzerine giydikten sonra en son türbanını taktı ve evden dışarı çıktı. Yolda yürürken sadece önüne baktı. Küra evresi Dilara'nın içsel yaşamında huzuru dininde aradığı bir evreydi. İçsel dünyasına dönüyor ve tanrısına sığınıyordu. Dergâha giderken içindeki Allah aşkı ile birlikte Harun'a karşı duyduğu ve hissettiği duyguları düşündü. Harun'a karşı hisleri var mıydı? Harun ona elbette ona kendini iyi ve doğru hissettiriyordu. Belki de Dilara ona içinin kapılarını sonuna kadar açmalıydı. Nihayet dergâha vardığında kapıda Harun'un beklediğini gördü. Harun, Dilara'yı gördüğünde yüzü aydınlandı. 30 yaşındaki genç ve yakışıklı Harun Çınaroğlu hala annesi ve babası ile yaşayan bir adamdı. Muhafazakâr ve orta halli bir ailenin oğlu olan Harun'un tek dünyası bu dergahtı. Dergâha gidip gelirken edindiği çevre hayata tutunması için bir vesile olmuştu. Bunun dışında Harun sıradan bir devlet memuruydu. 5 yıl önce atandığı SGK merkezinde standart ve her insan kadar işini sevmeyen bir dünyası vardı. Dilara ise Harun'un kalbinde kelebekler uçuşmasına yetiyordu. Bu güzel, çekingen ve dinine bağlı hanım tam da Harun'un istediği bir eş adayı sayılırdı. Tek pürüz Dilara'nın devamlı ortadan kaybolmasıydı, Harun bu kaybolmaları ne zaman sorgulasa Dilara konuyu kapatıyor ya da işlerini bahane ediyordu. ''Hoş geldin.'' Dedi Harun, Dilara nihayet yanına ulaştığında. ''Hoş bulduk.'' Diye yanıtladı onu Dilara. ''Kaç gündür yoktun ortalarda.'' Dedi Harun sitem ederek. Dilara'nın kaşları istemsiz şekilde çatıldı, ''Evde işlerim vardı.'' diye yanıtladı Dilara. ''Her gün gelemem ya Harun, bu konularda bana hesap sormazsan sevinim.'' Diye ekledi başı yerde bir şekilde. Harun anlayışla başını sallamakla yetindi. Kız haklıydı, Harun ona hesap sorma hakkına sahip değildi. Henüz. Harun, Dilara'ya bakarken aklından ve kalbinden yine hızlı bir evlilik düşüncesi geçip gitti. Dilara kendi gibi diğer hanımları dergâh kapısından içeri girerken gördüğünden otomatik bir kukla gibi peşlerine takıldı. Bu sırada arkasından gelen Harun'u ise pek umursamadı. İçinde hala ona olan duygularını sorguluyordu. Bir yanı bu işi dünden kabul etmişken diğer yanı istemsiz biçimde sorguluyordu. Dilara bu sorgulayan tarafa karşıydı. Küra evresi o farkında olmasa da bu dönemdi belki gelip geçiciydi belki değildi ama sonuç olarak bu evrenin ya da karakterinin dünyası için Harun son derece doğru bir seçimdi. Hanımlar farklı bir kapıdan içeri girerken, Dilara arkasını dönüp Harun'a baktı. Onun açık yeşil gözleri ona kendini iyi ve güçlü hissettirdi. ''Çıkışta bir çay içer miyiz?'' diye sordu Harun. Dilara hafif tebessüm ile kafasını olumlu şekilde salladı. Söyleşi başladığında Dilara'nın içi huzurla doldu. Dergâhın konuşmacı büyük hanımlarından adının Fazilet olduğunu anımsadığı kişi dinleyicilere Tasavvuf üzerine keyifli bir söyleşi yapıyordu. Konuşma yaklaşık 1 saate yakın devam etti. Nihayet bittiğinde Dilara herkesten önce kendisini dışarıya attı. Harun çoktan çıkmış dış kapıda onu bekliyordu. Vakit kaybetmeden birlikte dergaha oldukça yakın bir aile çay bahçesine oturdular. Harun hemen birer çay ve yanına Dilara'nın sevdiğini bildiği profiterollü pastadan söyledi. Çayları ve tatlıları geldiğinde Harun sözlerine başladı. ''Hayatım uzun bir süredir birlikteyiz biliyorsun. Görüşmelerimiz kısıtlı kalıyor. Senin düşüncelerini ve yaşam tarzını biliyorum. Benimkiler de öyle ama artık hayatımı seninle geçirmek istediğimi bilecek kadar tanıyorum seni.'' Dedi ve duraksadı. Dilara'nın yüzü güldü, konuşmanın sonunu anlamıştı. İçi kıpır kıpır oldu. Bir yanı bu işten emin olmasa da diğer yanı mutlulukla uçuşuyordu. Ona yaklaşamıyor ve çekimser kalıyor ise bu dinsel inancında kendine koyduğu sınırlardan kaynaklanıyordu. Harun, Dilara'nın aydınlanan ve gülen yüzünden güç alarak ''Benimle evlenir misin Dilara?'' diye sordu. Dilara hiç düşünmedi, eli ile türbanını düzelterek ''Evet.'' Dedi başını önüne eğerek. Hala onun yanında utanıyordu. Bu utangaçlık ise Harun'un hoşuna gidiyor, Dilara'nın tam ona göre olduğunu adeta gözüne sokuyordu. Çaylarını içip pastalarını yerken düğün planlarını yaptılar. İkisi de küçük ve mütevazi bir düğün istiyordu. İkisinin de hayattan istekleri aynıydı. Dilara yine çalışmayacak evden sorumlu olacak Harun ise memuriyetteki hayatına devam edecekti. Planlar yapılmış, çaylar ve pasta yenirken evlilik kararı adeta kutlanmıştı. Çay bahçesinden kalkarken Dilara kendini yeni bir karanlığa girer gibi hissetti, derin bir nefes aldı ve Harun'dan el sıkışarak ayrıldı.



Oy vererek destek olmayı unutmayın :)  

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Dilara'nın Son YaşamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin