ııı: yoonmin.

61 26 43
                                    

NASILSINIZ LAN

BU BOLUM AZCİK GARİP GELEBİLİR HİCBİR BOK ANLAMADIM BU NE AMK FALAN DA DİYEBİLİRSİNİZ

ama normal takmayin cok

Yazım hatalarım varsa özür dilerim şimdiden, iyi okumalar.

____

3 ay sonra (şimdiki zaman)

"O.. çok hoşuma gitti." dedi sessizce.

"Sana ondan ekmek çıkmaz. Baksana, gözü hasta bakıcısı Jimin'den başkasını görmüyor-"

"Saçmalama!" diye bağırdı aniden.

"Seni bu kadar sinirlendiren ne?" diye umursamaz bir şekilde konuştum. Böyle konuşmam sinirini bozmuş olacak ki ters ters bakmaya başlamıştı.

"Gerçekten soruyor musun bunu?" diye söylendi az öncekinin aksine çok daha sessiz bir şekilde.

Adının Yoongi olduğunu öğrendiğimiz bir adamla uğraşmak adına görevlendirilmiştik. Kulağa biraz garip geliyor olabilir fakat evet, tam olarak böyleydi. Tanrı neden bunları bize yapıyor diye söyleniyorduk -daha doğrusu söyleniyordum- fakat yine sebebini bilmediğimiz bir şekilde onun yaptığının bir benzerini biz onlara yapıyorduk. Sadece bizimkinin daha makul sayılabilecek bir sebebi vardı ama bu durumun saçmalığını değiştirmiyordu.

Aniden kapı açıldı. Yaklaşık yarım saattir boş duvarı izleyen Yoongi bir anda kapıya dikkat kesildi. Gelen kişi Yoongi'nin yemeklerini vermeye gelen hasta bakıcısı Jimin'di.

"Yoongi, günaydın." dedi neşeli bir sesle. "Bugün nasılsın?"

Taehyung hevesle Yoongi'nin kulağına bir şeyler fısıldadı. Bunu yaparken çok eğleniyor gibi duruyordu, eğlencesini bozmamak adına hareket etmedim fakat Yoongi kulağına fısıldayan Taehyung'a rağmen kaba sayılabilecek bir şekilde konuşmaya başladı.

"Sabahın dokuzunda seni buraya getiren şey hastanenin iğrenç ve tuzsuz yemekleri miydi gerçekten?"

Jimin olduğu yerde kıkırdadı. "Deme öyle, Min. Hastanemizin yemekleri mükemmeldir. Biraz tuzları eksik sadece." sesindeki enerji sinirimi bozmuştu.

"Şu sarışın olan sinirimi bozdu." dedim Taehyung'a doğru.
"Niye?"
"Baksana, çok gereksiz bir neşe var sesinde. Çok itici."
"Siz şeytanlar güzel olan her şeyden nefret ediyorsunuz zaten." yine aynı muhabbet dönmeye başkamıştı ama yine o yanılıyordu. Nefret etmek için bir sebebim yok, itici olduğunu söyledim sadece ama belliki dediklerimi ters tarafından anlamaya meraklıydı. Eğer güzel olan herşeyden nefret etseydim Taehyung yanımda duramazdı.

Yoongi önüne konulan yemeğe öylesine iğrenerek bakıyordu ki Taehyung'un yüzü asılmıştı hemen. Kulağına doğru eğilmek için hareket ettiğimde hızla kolumdan çekti beni. "Ne yapıyorsun?" dedi sinirle. "Ordan bakınca ne yapıyormuşum gibi duruyorum, Taehyung? Bırak kolumu." dedim sinirle. "Hayır Jungkook, yapma. Senin yüzünden yanacak!" dedi sahte olduğunu düşündüğüm bir hüzünle. Ne diyordu bu tanrı aşkına?

"Benim işim bu. Ayrıca yanarsa yansın, tanrı'na söyle sen bunları neden kaderine Jungkook ona fısıldadığında şunu bunu yap yazmadın falan dersin."

Sinirle bakıyordu bana. Bir kere de yumuşatsa şu güzelim bakışlarını diyeceğim de, bu seferde içim yanacak o'nu her hissettiğimde.

Kolumu Taehyung'un tutuşlarından kurtarıp tekrar Yoongi'nin kulağına fısıldamak üzere eğildiğimde biz tartışırken Jimin'in çoktan odadan çıkmış ve Yoongi'nin tekrar yalnız kaldığını görmüştüm. Sinirlenmeye başladığımı hissediyordum. Odanın bir köşesinde iç çektiğimi gören Taehyung, tekrar konuşmak üzere ağzını araladığında söyleyecek sözü olmadığından mı yoksa konuşursa olacakları tahmin ettiğinden mi bilmem, tekrar susturmuştu kendini.

Divine Harmony | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin