v:

52 22 42
                                    

SELAAMMMMMM

NASILSINIZ LAN

öhm bu bölümün bazı yerlerinde çok olmasa bile küfür var, rahatsız olabilecek olanlara şimdiden özür dilerim 😔💓

_____

Sigara çekmişti canım.

Cebimi yokladım sigaram var mı diye, boş kutuyla karşılaşınca sokağa diktim gözlerimi. "Neye bakınıyorsun?" dedi Taehyung. "Sigaram bitmiş, içen olmuş mu diye sigara bakınıyorum yerden." Yüzünü buruşturdu dediğime. "Iy.. tiksinmez misin?" dedi sessizce. "Tiksinmem için bir sebep yok. Hasta falan olmuyoruz, ölmüyoruz da zaten." umursamaz bir tavırla dediğim sözler daha da yüzünü buruşturmasına neden oldu. "Tanrı'nın ne yapacağı belli olmaz, Jungkook. Büyük konuşma." dedi. "Sen içmez misin sigara falan?" aşırı imkansız bir şeymiş gibi şaşırdı dediklerime. "Sence böyle bir şey olabilir mi?" dedi göz devirerek. "Cennet'te serbest değil miydi bunlar? Neden yasak içmeniz?" dedim. "Tanrı'nın emridir bu, Jungkook. Tanrı sorgulanmaz." dedi kızarak. Taehyung'un bu halleri bile sevimli gelmişti o an. Gülümsedim söylediklerine karşılık olarak, daha sonrasında Yoongi'ye diktim gözlerimi.

Ağlıyordu.

Günden güne çöküyordu, derdi neydi o da bilmiyordu ve onu mutlu edebilecek bir şey varsa bile çok anlamsız geliyordu. İnsanlar cahil olmaya mahkumlardır, eğer cahil olmazlarsa gerçeklerin farkına varır ve delirirler. Yoongi bir şeylerin farkındaydı. Belki de bilmesi gerekenden veya sorgulaması gerekenden daha fazla bir boyuta getirmişti o yaptıklarını. Bizim durumumuzdan pek bir farkı yoktu aslında, deliriyorduk yavaştan. Onun ki insan olmasından kaynaklı olarak daha yavaş olacaktı sadece fakat şanslı denilebilir miydi bilinmezdi. Ne istediğini bilmezdi, nerde nasıl oturup kalkacağını bilmezdi, başkaları hep daha iyiydi ondan. Annesi derdi.

Yoongi bomboş ve beyaz duvarı büyük bir dikkatle inceliyordu. Orda benim göremediğim ama onun görebildiği şey ne olabilirdi acaba diye merak etmiyor değildim. Gözünden akan yaşlar durmak nedir bilmiyordu sanki. Yoongi'nin oldukça sefil ve her şeyden bıkmış olduğunu fazlasıyla belli eden yüzü ve göz yaşlarıyla ortaya çıkan görüntüyle bile onun bedensel ölümüne yalnızca birkaç saat kaldığını anlayabilirdiniz. Ruhu öleli çok olmuştu, bu her halinden belliydi ancak bugün gerçek ölümü tadacak ve kafasındaki soru işaretlerinin yerini boşlukla dolduracaktı.

Yine Jimin olduğunu düşündüğüm biri kapıyı çaldı fakat gelen sesle tahminimde yapıldığını anladım. "Yoongi, annen gelmiş." dedi kapıdaki çalışan. Yavaşca kapıyı aralayı Yoongi'nin kollarının arasına girdi. Onu annesinin olduğu yere yönlendirdi yavaşça. En sonunda annesinin yanına geldiklerinde uzun bir sessizlik oldu aralarında. "Ben çıkayım, bir şey olursa kapının arkasında bekliyorum." dedi çalışan Yoongi'ye bakarak. Bir süre konuşmadılar. Konuşmadılar konuşmasına ama gözleri konuştu uzun uzun. Yoongi'nin gözleri dert yanar, dersini almamış gibi hâlâ "Niye?" diye diye gezinirdi. Annesiyse yakırdı bir şeylerden. "Ah, oğlum. Ne kadar mutlusun öyle! Annene sarılmayacak mısın?" dedi kadın neşeyle. Yoongi'ye sarılacağı sırada Yoongi'nin gözünden bir göz yaşı daha aktı. "Oğlum, neden ağlıyorsun?" dedi sahte bir endişeyle. "Sen bebekkende böyleydin, sürekli ağlar dururdun!" dedi kadın gülerek. Yoongi kadını eliyle itti. "5 yıldır neredeydin?" dedi Yoongi. "İşim vardı oğlum, yoksa hiç bırakır mıyım seni?" dedi kadın. Yoongi bomboş gözlerle bakmaya devam etti etrafına. Titremeye başlamıştı elleri. Kulağına fısıldadım yavaşça "Geçmişini düşün, Yoongi. Sana neler yaptığını hatırla. Yıllardır nerdeydi o?" Yoongi'nin kulağına fısıldadığımı gören Taehyung hızla diğer kulağına eğildi "Ne olursa olsun annen o senin. Daha kaç kere geleceksin bu dünyaya? Bir ömrün var senin, istemez misin bu ömrü dolu dolu yaşamak, eğlenmek?" Yoongi'nin kulağına tekrar eğildim, "Ömrünün yarısı gitmiş zaten, sonrasında mutlu olsan ne yazar? Annene iyi davranınca çok mu şey değişecek boş boş beyaz bir duvara bakarak harcadığın zamanda? Bırak, hak ettiğini yaşasın o da." dedim giderek sinirli çıkan bir sesle. Taehyung yine dolu gözlerle bakıyordu bana. Dayanamadım gözlerine. Bir kereden bir şey olmaz deyip sessiz kaldım sondaki hamlesine. Taehyung birden tüm o dolu bakışlarından kurtulmuş, sinsi bir gülümsemeyle fısıldamaya başlamıştı Yoongi'nin kulağına. "O sadece aptal bir şeytan,Yoongi. Hiçbir vasfı yok onun, saçmalıyor sadece. Anlık bir hevesle pişman olacağın hareketlerde bulunma sakın." dedi Taehyung. Kırılmıştım. Kırılmıştım ama konumuz bu değildi. Konu hiçbir zaman ben olmamıştım, kimse için. Hiçbir şey demeden sustum bu yaptığına ama sinirlenmemiştim. Sinirlemezdim ki ben, bir dudak büzmesi yeterdi yumuşamama. Dediği şeylerin ardından yine sevimli bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. O gülümseyince bende gülümsedim istemsizce. Yoongi'ye baktım ardından. Çok kararsızdı bakışları.

"Anne.." dedi Yoongi titrek sesiyle. Hızla sarıldı karşısında duran yaşlı kadına. "Anne!" diyerek yüksek sesle ağlamaya başladı. Karşısında duran yaşlı kadın bile şaşırmıştı bu yaptığına. Uzun bir süre sarıldılar. Yoongi kokusunu çekti uzun uzun.

Sessizleştiler.

Kimse konuşmadı, kimseden çıt çıkmadı. Hatta haddinden fazla sessiz bir ortam oluştuğundan dolayı olsa gerek, kapıdaki görevli ne var ne yok kontrol etmek adına girmişti içeri. Hiçbir şey söylemeden sarılan ikiliyi görünce şaşırdı kaldı. "E-efendim süreniz doldu. Artık ayrılsanız daha iyi olacak gibi." dedi çekinerek. Kadın Yoongi'den çekilmek üzere bir hamle yaptığında Yoongi hızla tuttu kolunu. "B-bir daha gelecek misin?" dedi sessizce. "Ah, ne kadar bencil bir çocuk olmuşsun. Ben seni böyle yetiştirmemiştim! Ellerimde büyüdün yahu, beş yıl görüşmemişiz çok mu?" dedi kadın sinirle. "Yani.. hayır. Gelmeyeceğim, işlerim var." dedi tekrar. "Evladım buraya en yakın camii nerde bilir misin sen? Ezan okunmadan yetişeyim, abdestimi de tazelerim çıkmadan." dedi yanlarında duran çalışana. Çalışan cevap vereceği sırada hızla bir şeyler fısıldadım Yoongi'nin kulağına.

"Ne işi be, ne işi!? Evde oturup kocanın ayağını yıkamak harici bir bok yapmaz, oturursun yerinde. Oğlun nasılmış, iyi miymiş umrunda bile değil! Beş yılın ardından bir sarılmışım sana, çok mu? Birde utanmadan camiinin yerini sorar millete. Sen beş vakit namazın altısını kılsan yine giremezsin o siktiğimin cennetine!" Yoongi'nin bağırarak söylediği sözler Taehyung'un kulaklarını kapatmasına ve annesininse "Tövbeler olsun.." diyerek söylenmeye başlamasına neden olmuştu. Kadın hızla kapıyı kapattı. Yoongi söylediklerinden pişmanlık duymuş gibi ağzına doğru götürdü ellerini. Çalışan yavaşça tuttu Yoongi'nin kollarından. Yoongi'nin odasının kapısına kadar yürüdüklerinde Jimin'i gördüler karşılarında. "Gidebilirsin, onu ben yatıracağım." dedi Jimin sakince.

Çalışan gittiği vakit nerede olduğunu sordu Jimin. "Annem gelmiş." dedi Yoongi. Jimin sorgularcasına çattı kaşlarını. "Şey.. yanlış anlamanı istemiyorum ama senin annen ölmemiş miydi?" dedi Jimin çekinerek. Yanlış bir şey söylemekten korkuyordu. "Öldü." dedi Yoongi sakince. "Anne diye biri asla olmadı benim için. Hem ne güzel, onunda bir oğlu yokmuş. Bugün öğrendim." sırıtarak söylediği sözler kafasını karıştırmıştı Jimin'in. "Hatta biliyor musun, Jimin? Bunu beş yıl önce anlamam gerekiyordu." gülmeye başlamıştı. Jimin ne olduğunu anlamadığını belli eden bakışlarıyla bakıyordu Yoongi'ye. "Ben uyuyacağım, iyi geceler." dedi ve kapıyı kapattı Yoongi. Jimin boş boş bakıyordu karşısındaki duvara. İlk kez böyle davranıyordu Yoongi. Çıkmadan hemen önce ona iyi geceler demesi de gözünden kaçmamıştı.

"İyi geceler.." diyerek fısıldadı sessizce. "İyi geceler."





_____

çokyorgunumof.

Yazdığım bölümler çok kısa geliyor bana ama ne yazacağım hakkında da bir fikrim yok :(

bu bölüm biraz daha hoşuma gitti gibi

sınır koysam mı bölümlere? 3-4 oy falan? (böyle diyen yazarların ficleri birkaç yıl sonra 5k-6k falan oy alıyo benimkide öyle olsun ltfn🙏🏿🙏🏿)

NEYSE ÇOK UZATTIM.

Bölümü beğendiniz mii??

Divine Harmony | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin