FEVERAN

112 17 53
                                    


Alnında biriken terleri avuç içiyle silerek sağına soluna bakındı. Kalabalıkta gezdirdi gözlerini Karaca. Adı gibi kara olan gözleri insanları tararken, tek bir kişiyi arıyordu.

Abisini.

Annesi, babası, kardeşiyle birlikte abisinin mezuniyet törenine gelmişlerdi. Hepsi çok heyecanlı, aynı zamanda da çok gururlulardı. Çünkü abisi önce Kara Harp okulundan, şimdiyse MSÜ'den mezun olmuştu. Artık gerçek bir asker olacak, vatanı için savaşacaktı.

"Abim nerde, anne?" dedi yanında oturan annesinin kolunu çekiştirerek. "Sarılmak istiyorum artık. Ne zamandır görmedim."

On beş yaşındaki kızının heyecanına tebessüm ederek baktı Selvi. "Birazdan göreceğiz kızım. Sabırlı ol." derken ellerini de kocaman olmuş karnında birleştirmişti. Bir ay sonra aralarına katılacak evladı, Asya'sı vardı karnında. İçinde büyüttüğü cana rağmen İstanbul'un sıcağında başka bir canı için bekliyordu. Şikayetçi değildi. Aksine, tüm ailesinin bir arada olmasının mutluluğunu yaşıyordu. Yüzünden okunuyordu duyguları.

Hepsi heyecanlı bir bekleyiş içindeyken gerginlikten ve sıcaktan terleyen avuç içlerini çiçekli elbisesine sildi Karaca. Bir adam konuşuyordu ama ne dediğini anlayamayacak kadar aklı başka yerlerdeydi. Kara gözlerini askeri bir disiplinle yürüyen askerlerden bir türlü çekemiyor, abisini arıyordu. Bu anı kaçıramazdı lakin herkes kamuflaj içinde olduğundan bulmak bir hayli zordu.

"Hangisi abim?" dedi annesine doğru. Duymadı annesi. Gürültü son noktadaydı. Babasına döndü bu sefer ama karşılaştığı manzara pek farklı olmadı. O da yüzünde gururlu bir tebessümle önlerinden geçen askerleri izliyordu. İçine çöreklenen huzursuzlukla tekrar önüne döndü. Lakin döner dönmez bir şey çekti dikkatini.

Bir asker... Başı dik, sert çehresiyle en önde bayrak tutan asker. Buz mavisi gözleri taviz vermez şekilde bakarken, dolu dolu olduğu farkedilen bir asker.

Karaca'nın kaşları çatıldı askere bakarken. Gözlerini kıstı iyi görebilmek için. Mezun olmuştu işte, herkes mutluydu, o mutlu değil miydi? Neden gözleri yaşlarla doluydu? 'belki de mutluluk gözyaşları bunlar?' diye geçirdi içinden ama kısa süre içinde yanıldığını anladı. Asker önünden geçerken sert çehresine düşen bir gözyaşı görülmeyecek gibi değildi.

O gözyaşı düşerek Karaca'nın göğsünü deldi.

Etraftaki gürültü sürüp giderken hiç birini duymadı Karaca. Dinlemedi. Gözleri tek bir hedefe odaklıydı. İstemsizce içinden bir parçanın kopup gittiğini hissetmişti ona bakarken.

Neden ağlıyordu? Anlam verememişti. Peki Karaca neden üzgündü? Ona da anlam verememişti. Ciğerlerine bir nefes doldurdu. Gözlerinin maviliklerinde hüzün saklı olan adamı izledi bir süre. Her şeye rağmen kendinden emin yürüyüşüne, dik başına hayran kaldı.

Tam bu sırada derin bir alkış yükseldi. Karaca'nın dikkatli bakışları irkilerek adamın üzerinden ayrıldı. Derin bir nefes alarak kendimi toparlamaya, o tarafa bakmamaya çalıştı. Önüme dönerken abisini aramaya koyuldu tekrar. Aklındakileri bir çırpıda sildi.

Birileri konuştu, birileri sustu. Bazen çok sessiz olurken bazen devasa bir alkış tufanı yükseldi. Karaca abisini sadece iki kez görüp sonra gözden kaybederken, en sonunda on üç dakikalık mezuniyet töreni sonlandı.

FEVERANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin