arkdaslar
yani böyle asyalı erkekler
yaş aldıkça fenalaşıyorlar
mesela gong yoo?????
yaşı problem etmeyn lütfen🙏🏻evet bu açıklamadan sonra
şimdi de oy ve yorumu unutmayın🙏🏻🙏🏻***
jeongin unuttuğu atkısını almak için girdiği şirkette yan masada kızaran gözleriyle bilgisayarına bakan minho'yu gördüğü gibi şaşkınlıkla konuştu.
"minho...senin bitmedi mi işlerin hala?""bir sorun çıktı da onunla ilgileniyorum.az kaldı baya."
kısık mırıltısı fazlasıyla tok bir şekilde çıkarken jeongin etkilenmesine engel olamadan kızıl bedenin yüzünü inceledi.
"yardımcı olmamı ister misin?işin hızlı biter.takılırız sonrasında."minho sanki kendisini izliyormuşçasına çıkış saatinin üzerinden saatler geçmiş olmasına rağmen kendi odasında olan changbin yüzünden diken üstündeymiş gibi hissederken hiçbir şeyden haberi olmayan sarışın beden yanıt almamasına rağmen masanın yanına sandalye çekerek kızıl'ın yanına yaklaştı.
"sorun yaşadığın yer ne-""bay yang? burada ne işiniz var?"
changbin odasından çıktığı gibi minho'ya yakın olan sarışın bedeni gördüğü an kollarını göğsünde bağdaştırarak baskın bir tonda konuştuğunda irkilen bedenler arkasına dönüp ona baktı.
"atkımı unutmuşum efendim.onu almaya geldim" jeongin oturduğu yerden kalktığı gibi ona bakan adama saygı gereği eğilerek konuşurken changbin bakışlarını minho'nun onu inceleyen gözlerine yöneltmişti.
"bay lee'de miydi atkın? neden bir bilgisayara iki kişi baktığınızı açıklıyor mu bu sizce?"
sarışın bedeni umursamadan minho'ya doğru konuştuğunda kızıl beden sırıtarak kaşlarını havalandırdı.
"ofise birisinin geldiğini gördüğüm gibi bilgisayardaki sorunu göstereyim demiştim." dedi minho düz bir şekilde."bay yang benim ricamla geldi yanıma.işimi paylaştırmak gibi bir niyetim yoktu. yine de sizi rahatsız ettiyse bu durum kusura bakmayın."
changbin yüzündeki arsız ifadeyi silmeden konuşan minho'nun dediklerini umursamadan jeongin'e döndü.
"sorunu çözdüyseniz gidebilirsiniz o zaman değil mi bay yang?"jeongin, changbin'in bu bilmiş tavrı yüzünden sinirle yumruk yaptığı ellerini gevşetirken yüzündeki samimiyetsiz gülümseyle müdürün sorusuna yanıt verdi.
"tabi bay seo. gidiyorum şimdi."çektiği sandalyeyi yerine koyduğu gibi elindeki kırmızı atkısıyla ofisten çıktığında changbin adımlarını minho'nun masasına yönlendirdi.
"ofiste bu kadar sana ilgili arkadaşların olması ne kadar da hoş minho."
kızıl beden kalçasını masasına dayayan changbin'i umursamadan bilgisayara döndüğünde kravatının tutularak çekilmesiyle başının öne düşmesine engel olamadı.
yüzünün siyah saçlı bedenin uyluklarına değmesine milimler kalırken kravatından çekilen parmakların çenesini kavraması bir oldu.
"bu çocukla yattın değil mi?""ne?"
"bugün anladım. çocuğun kulağının altındaki bir haftadır geçmeyen morluk sürekli aklıma takılıyordu.sonra aklıma geldi."dedi changbin fısıldarken."sen ne zaman boşalmaya yakın olsan ya boğaz sıkıyorsun ya da tam kulağın altını koparırcasına ısırıp emiyorsun."
minho dudaklarını aralayarak bunu bu kadar detaylı hatırladığı için şaşkınlıkla karşısındaki adama bakarken sorunun yanıtını başını hafifçe sallayarak verdi.
onayıyla birlikte çenesindeki parmaklar gevşerken changbin gözlerini kalın dudakların pembeliğinde gezdirdi.
"arkadaşlarını hep siker misin minho?"
alay dolu ses minho'nun sinirini bozarken aynı karşısındaki adam gibi mırıldandı."inanır mısın kırk yaşındaki müdürümü bile sikiyorum."
"ne kadar da komik bir çocuksun."
ikisi arasında sürmeye başlayan çocuksu bakışma uzarken ne minho ne de changbin gözlerini birbirinden kaçırıyordu.
"hep merak eder misin..." dedi minho gözlerini fazlasıyla yakınında olan dudaklara çevirirken. "dört ay önce terk ettiğin sevgililerinin neler yaptığını?"
"etmem."
changbin önündeki dudaklara uzanmanın ihtiyacının onu zorlaması yüzünden bir elini yumruk yaparken konuşmadan önce büyükçe yutkunmasına engel olamadı.
"neden yaptın aylardır yapmadığın şeyi? çok mu sıkıydı bu sarışının içi? dayanamadın mı?"
kıskançlığını buram buram hissettiren sesiyle dedikleri minho'yu güldürürken parmaklarını çenesini kavrayan elin bileğine yerleştirdi.
"seni ne ilgilendiriyor bu?" dedi kavradığı teni parmak uçlarıyla okşarken." özellikle beni terk ettiğin gibi yatağına alarak sikmediğin kadın bırakmazken beni sorgulayabileceğini mi düşünüyorsun?"
"aynı şey değil."
"götünü siktirmediklerini bir birliktelik olarak görmeyecek kadar bir sik hastasısın sanırım."
asla bitmek bilmeyen laf dalaşlarına eklenen ikisinin de gözleri dolu bir şekilde birbirine bakması hiçbir şeyi değiştirmiyordu.
hatta daha da çok birbirlerinin canını yakmak istiyorlardı.
ama maalesef ki kendilerine yük olan kalplerinin acı atışlarının bilmedikleri kadar birbiriyle uyumlu bir hızda attıklarının farkında değillerdi...
"gerçekten senden nefret ediyorum minho."
changbin titrek bir şekilde dediklerine tezat bir şekilde baş parmağıyla minho'nun çenesini okşarken kızıl beden onun bileğini kavrayan parmaklarının tutuşunu sıkılaştırırken "naptım ben sana changbin?" dedi.
yanıtını bilmek içim yalvarır tonda çıkan sesine engel olamazken changbin yukarıdan olan bakışlarını sertleştirerek dümdüz bir hale getirdi.
"ben evleniyorum minho."
minho duyduğu şeyle birlikte boğazına yerleşen yumru yüzünden nefes alamıyormuş gibi hissederken changbin'in bileğini tutan elini kendi kucağına doğru yerleştirdi.
"dün yanına gelmeden önce son gereken belgeleri de verdim." dedi changbin sandalyesini geriye ittirerek kendisini ellerinden kurtararak uzaklaşan kızıl bedene."üç ay sonra düğünüm var."
***
ne dion
gebes kaplumbaga
ne dionyeni bölüm heyecanlı mıyız
O ZAMAN YORUMMM😭😭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
if you wanna be with me / minbin
Fanfictionyetişkin içerik ⚠️ seme minho uke changbin