Sabah Ayazın kokusu ile uyandım. Kumrala çalan sarı kıvırcık saçları alnına dökülüyordu. Kalkmak için doğrulduğumda beni belimden tutup göğsüne çekti.
"Gitme"
"Gitmiyorum"
"Neden bu kadar güzel kokuyorsun" dedi.
"Sana öyle geliyor. Parfüm bile kullanmadım."
"Parfümün değil senin kokunu seviyorum"dediğinde kalbimin ritmine engel olamadım.
"Bana haber vermeden iltifat etme lütfen . Kalbim kaldırmıyor." dedim utangaç bir tavırla.
"Sana hiç iltifat etmemişim gibi davranıyorsun her seferinde kumral."
"Kes şunu"
"Neden?" diye sordu.
"Beni şımartıyorsun"
"Şımartılmayı hakediyorsun güzelim" dediğinde göğsüne iyice sokuldum.
"Kahvaltıya inmemiz gerekmiyor mu?" dedim gözlerimi bal rengi gözlerinde sabitleyerek.
"İnmek istiyor musun?" diye sordu . Vereceğim cevabı zaten biliyordu. Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Hasta olduğunu söyledim bile."
"Beni benden daha iyi tanıyorsun." dedim.
Dudakları iki yana doğru kıvrıldı.
Saçlarıma ufak bir öpücük bıraktı...