4.bölüm

26 11 2
                                    

"O kaan beyler gelirmiydiniz siz buruya" çok labali konuşuyordu. Ama iyi çocuktu. Seviyordum."canım sıkıldı bi uğrayım dedim ee sen napıyorsun" "iyi işte ne olsun iş güç " "ne işi yapıyorsun ya en son sınavların baya düşüktü " liseden arkadaşımdı ve sınavları hep düşük gelirdi."valla pavyon açtım işte burası benim mekan arada gel ya sana bedava olur "diyip dudağının kenarını kıvırdı. Bu çocuğun gay olmadığına emin değildim. "Lisedeyken dediğin şeyi yaptın sonunda demek hayırlı olsun." Sınavlardan her çıktığımızda pavyon açacağım derdi. Kim demezki. "Ee sen ne iş yapıyon" geldi o kritik soru ne diyeceğim kiralık katil mi. Tamam şaka biyana ne desem ki,buldum!"restoranda garsonluk yapıyorum" en mantıklısıydı bence. "Hmm iyiymiş hangi restorant."al işte şimdi ne dicem " yeni girdim ya ismine bakmadım " bu nasıl bir yalan ya "iyi hayırlı olsun ozaman " havadan sudan konuşmaya başlamıştık. Sohbet baya sarıyordu. Yanımıza arada kızlar geliyor,garsonlar geliyor bi isteğimizin olup olmadığını soruyorlardı. İyi bir mekan açmış barış. Beğenmiştim böyle ortamlardan fazla hoşlanmasam da kafa dağıtmak için gelirdim arada. Yaklaşık iki saat daha durduktan sonra barış ile vedalaşıp kalktım. Pavyondan çıkıp, bir taksi çağırdım. Bu taksici hiç konuşmuyor önüne bakıyordu. Bende kafamı cama yaslayıp öylece etrafı izlemeye başladım. Bir yandan da hayatı sorgulamaya. Nasıl oldu da bu hale geldim insanları öldürecek kadar. Ne yaptın bana baba. Ne yaptın bana anne. Ailem bana birazcık sevgi gösterseydi belki bunların hiç biri olmayacaktı. Dışarıdaki insanlar, çocuklar, aileleriyle güle oynaya geçinirken ben son yıllarda neredeyse hiç içten samimice gülmemiştim.

"Baba beni lunaparka götürürmüsün?" Çok istiyordum o gün o lunaparka gitmek "ne lunaparkı kaan cebizimide sana harcayacak bir kuruşumuz yok" ablam vardı bir tane hep ona harcarlardı. Bana asla vakitleri yoktu. "ama baba lütfen" şansımı zorlamaya devam etmiştim "hayır diyorum sana hayır kes sesini artık "gözlerim dolmuştu. Bu kadar ilgisizliklerine dayanamıyordum. Ablamı kıskanmıyordum ama onlar ablama çok güzel davranıyorlardı. Bir prenses gibi keşke banada iyi davransalardı. O gün odama çıktıktan sonra perdeyi açtım hala ağlamıyordum ağlamamaya çalışıyordum. İstediğimin olmadığı için değil hiç bana ilgi vermedikleri için. Kar yağıyordu dışarıda. Yere dökülen her kar tanesi yere tutunamıyor eriyip gidiyordu. Aynı ben gibi düştüğümde beni ayakta tutacak ailem yoktu. Pencereyi o soğukta açtım içerisi zaten soguktu annem kaloriferi yakmamıştı sıcak diye. Ama buz gibiydi odam. Her gün üstümü giyinip yorganıma sım sıkı sarılırken bu gün üşümeyi tercih etmiştim. Belkide her şeyi hissetmiştim o gün. Beni hiç sevmediklerini belki de o gün farketmiştim. Bana değer vermediklerini o gün öğrenmiştim. Ablam eve saat en geç 8 de dönmek zorunda olurken bana geri gelme diyorlardı. Çünkü ablama değer veriyorlardı. Ona bir şey olsun istemiyorlardı. Ablamı el bebek gül bebek büyütürlerken beni soğukta bırakıyorlar, eve yatılı bir misafir geldiğinde onlara benim odamı verip beni bodruma atıyorlardı ve dahası. Belki sevgi verselerdi benim de duygularım olacaktı. İnsanlara acıyacaktim belki. Ama bende öyle duygular yoktu. Kime değer versem hepsi gidiyordu. O yüzden o işleri de bırakmıştım. Belki de bir daha asla o duygulara sahip olamayacaktım...
 
  "Abicim daldın gittin hadi dediğin adrese geldik "dedi. Taksi metrede yazan ücreti adama verip taksiden indim. Evin kapısını açtım ve içeri girdim. Çok yorgundum bu yüzden duş alıp yatacaktım. Düz banyoya girip duş aldım.
  
   Banyodan çıktım altıma bir salaş siyah bir esofman ,üstüme ise atlet giyip kendimi yatağa atmıştım. Telefona da neredeyse hiç bakmamıştım efdaldan sonra. Düz uykuya dalmıstım.

                         ~sabah~

   Alarmın çalma sesiyle uyandım. "Hay sikim seni alarm bi kere de çalma " her akşam bu sefer adam gibi kalkcam diyip her seferinde söverek geri kapatıyordum. Ama bu sefer kalkmıştım uykumu az da olsa almıştım. Zaten benim için kalkmak zordu. Telefonumu elime aldım. İlk istagrama girip kim story atmış kim ölmüş kim kalmış diye bir baktım. İnsatgramdan çıkıp tiktoka girdim. Bir yarım saat tiktok izledikten sonra yerimden kalkıp üstümü değiştirmek için gardorabımın önünde durdum. Dolaptan, beyaz arkası ejderha baskılı bir tshort, siyah çok dar olmayacak ama dar gibi gözüken bir pantolon aldım ve üstümü giyindim. Ayna karşına geçip elime fon kurutma makinemi ve tarağımı aldım ve Saçımı yapmaya başladım. Saçımın öne doğru tarayıp tarağı saçımın üstüne koyup, saçımın altına ise fon kurutma makinesini koyuyordum. Bu şekilde saçım anlimi kapatıyordu. Saçımın şekillendirmesi bittikten sonra saçıma wax'ı sürdüm ve donmasını sağladım. Saçımı yapmayı bitirdikten sonra Mutfaga geçtim ve kendime sütlü bir kahve yaptım. Yanına ise kahvaltılık bir şeyler koymuştum. Kahvaltımı bitirdikten sonra etrafı topladım ve kitap odama yöneldim. Bu aralar yeni bir kitaba başlamıştım. Kitabın konusu ise "bir çocuğun duyguları hareketleri neyi anlatır" belkide bu kitaba bu kadar bağlanmamın tek bir sebebi vardı. Ailemin bana yapamadığı bakıcılık. Eğer birgün çocuğum olursa söz veriyorum sana öyle bir sevgi, değer vereceğim ki bu sevgiyi kimseden alamayacaksın söz!kitabı okumadan telefonumdan slow bir fon müziği açmistim iyi gidiyordu o şekilde okumak. 
 
   Yaklaşık bir bir buçuk saat okuduktan sonra odamdan çıktım ve salona gitmeye başladım bugün evden dışarı adım atasım yoktu. Aklıma mısır patlatmak gelmişti. Mutfağa doğru yöneldim ve bir tencereye yağ koydum biraz mısır koyduktan sonra tuz ekledim ve ocağın altını yaktım. Malzemeleri karıştırdım ve kapagi kapattım. Tencereyle aşk yaşıyordum şuan kapağıyla bakışıyordum." Noldu lan sendemi yoksa  her kızın bana aşık olduğu gibi aşıksın " tencereyle konuşmuştum. Bu yalnızlık bazen beni mahvediyordu. Mısırların hepsini patlattıktan sonra salona gidip koltuğun birine oturup bir film açtım ve filmi izlemeye başladım.

   Filmi yaklaşık bir saattir izliyordum filmin konusu çok güzeldi ön yargı.
  
   Ön yargı; insanların kolayca tanımadığı insalar hakkında hemen bir şey demesi ne kadar kolay size göre çok kolay ama o insanın yerine koyun kendinizi bir insanı tanımadan eleştirmek arkasından konuşmak ne kadar doğru. Sahi beni ne kadar tanıyorsunuz?ben bir katilim belki onlarca belki binlerce insanın katili bunu bilemezsiniz. Ben dışarıdan çok masum biri gibi gözükürüm dışarıdan bunu bilemezsiniz. Ön yargı çoğu zaman insanı yanıltır. Mesela ben hapise girsem ve bu haberlerde çıksa, kimse  neden girdiğimi sorgulamaz Düz saydırır sövdürür. Ama böyle yapılmaması gerek o insanın geçmişte neler yaşadığını yada şuan ki zamanımızda o ön yargıların onu nasıl etkilediğini bilemeyiz. Bu yüzden insanlara ön yargılı yaklaşmayın.

   Film bitince telefonumu elime aldım. Efdaldan yine bir mesaj gelmişti. Mesajı açtığımda ise hiç beklemediğim bir mesajdı. "Baranın kardeşi gelecekmiş eve 2 gün sonra " o kimdi tanımıyordum. "Tamam" birilerine soğuk davranmayı her zaman severim.

Bulaşıcı LekeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin