Yet a masterpiece, and yet I'm half-diseased,
And when I am deceased
At least I go down to the grave and die happilyજ
Dün geldiğim yerin çok da iyi olmadığını fark edip ar da olsa üzüntü yaşadığım salonda toplanmış Taehyung'u bekliyorduk. Gelmesinin bu kadar uzun sürmesi kafamda her birinde başına farklı bir şey geldiği felaket senaryoları dönmesine sebep oluyordu.Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu, sorularımız cevabını bulacağı için ve her şey anlamlanacağından heyecanlı ve merak doluyduk. Aslında hayatın bizim için iyi olacağına inanan bir avuç aptaldan fazlası değildik. Benim gibilerle yaşayabilme vaadinin peşinden buralara kadar koşmuştum ve daha uzağa koşmaya hazırdım, işte tam da bu yüzden aptalın tekiydim.
Taehyung kapıyı sertçe açıp içeri girdiğinde rahatsızca kıpırdandım, diğerlerine baktığımda benim gibi gergin olduklarını gördüm. Ardından Mingyu ve burada ilk kez gördüğüm bir kaç kişi girdi. Taehyung farkında bile olmadan onun için ayırdığımız baş köşedeki tekli koltuğun yanına kadar yavaş ve sessizce yürüdü. Oturmak yerine önüne geçip arkasını döndü ve hepimizin yüzünü vakti bolmuş gibi uzunca inceledi.
Üstümüzdeki hakimiyeti fark edilmeyecek gibi değildi. Yüzündeki memnuniyetsiz, aşağılar ifade her zamanki gibi sinir bozucu olsa da yerinde başka biri olamaz; liderliği ondan başkası yapamazdı.
"Burada ne aradığınızı merak ediyorsunuz. Sizi berbat yaşamlarınızdan hayır işlemek için kurtarmadım." Elinde olsa hepimizi bir kaşık suda boğacakmış gibi davranıyordu.
"Buradasınız diye kendinizi özel, sahip olduklarınızı yetenek sanmayın. Güç dediğiniz o zırvalar başınıza eskisinden de daha büyük bir bela."
Mingyu'nun verdiği dosyayı incelerken aramızda dolaşmaya başladı.
"Buraya ilk geldiğimde sizin gibi olduğumu sanıyordum. Hiçbir güç bana işlemiyordu, benim gücüm de buydu." Aşağıladığı güçlerden onda da vardı. Düşüncemi okuyan Yoongi'nin kafası bana döndü.
"Sabit bir göreviniz olmayacak."
Taehyung dosyanın sayfalarını karıştırırken bizle değil, kendiyle konuşuyordu sanki. Kafamın içindekileri duymuşcasına kafasını kaldırıp bana baktı.
"Burada değişmeyen tek şey her şeyin değiştiği. Hiçbir şeye bağlanmayın."
Uyarı için geç kaldın, gözlerine bağlandım bile.
"Şimdilik tek göreviniz kurallara uymak. Kurallara uyarsanız yaşarsınız."
"Uymazsak?" Yoongi'nin Taehyung'unki gibi duygudan yoksun sesi duyuldu.
"Ölürsünüz demek kaba mı kaçar?"
En azından ölümüm Taehyung'un elinden değildi.
"Buraya bir kez girdiniz mi çıkış yok." Konuşmasının başından beri buraya, burada, buradan diyip durmuştu.
"Bunu buraya gelmeden önce öğrenmemiz gerekmiyor muydu?" Yoongi'ye diktiği ezici bakışları beni buldu. Başka biri olsa korkardım ama bana baktığında, nasıl baktığının hiçbir önemi yok, rahat hissediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lucky ones |taennie
Fiksi PenggemarGözlerine baktığı kişinin ölüm anını görebilen Jennie, ölümünü göremediği bir adamla tanışır.