Bence ben yazamıyorum bu hikâye için güzel düşüncelerim olmasaydı silmiştim çoktan benim gibi noktalama işaretlerinde aşırı kötü olan biri için yazmak çok zor. Allah'ım şunu bir ayda bitireyim lütfen
Gökyüzü ağlarken rüzgar ona eşlik ediyordu, yağmur damlaları yer yüzüne inip adeta toprağa karışıyordu yağmurun ne zaman yağacağına bakmayan genç beden kayalarla oturmuş denizi izlerken ıslanıyordu. Gözleri ufuk noktasına dikmiş öylece durup düşünüyordu.
Yağmur veya soğuk rüzgar onun umrunda değildi şuan düşünceleri ile boğuşmak ile meşguldü. Düşünceleri onu baştan aşağıya sarmış bir durumdaydı ve o bu savaşı kaybetmekten her zaman çok korkardı bunları aşmak için çok çabalıyordu.
Kafasının içinde sürekli dönen şeylerden biride her zaman onu terk eden çocuk haliydi sürekli onunla konuşur bazı şeyleri telafi etmeye çalışırdı.
Ne kadar kabul etmek istemesede çocukluğunu (yaşayamadığı çocukluğunu)
hep özlüyordu her zaman olgun biri olmuştu düşünceleri asla çocukça olmazdı ona göre. Ergenlikte kendisini çocukluğundan ayırmış bedenini çocukluğu için bir tabut haline getirmişti. Bu tabut onun acılarına da ev sahipliği yapıyordu; acıları, kederi...
Yaşadığı herşeyi her acıyı, sorunu buraya gömüp üstlerini kapatmıştı. Bunu yapmak çok zordu onun için ama hayatının bu şekilde devam etmesi gerektiğini biliyordu bunun farkındaydı
Jimin için hayat o gece bitmemişti belkide bitmişti fakat o asla böyle düşünmüyordu.Eğer biri onu gerçekten severse ona çocukluğu ve yaşayamadığı onca şey ile gelecekti bunu hissediyordu.
Jimin ona bunca şey ile gelen kişinin Jeon Jungkook olmasını istiyordu eğer ona gelecek olan kişi Jeon değilse gelmese de olur diye düşünüyorduRüzgarın beraberinde getirdiği sert akıntılar ile düşüncelerinden sıyrılan beden olduğu durumu şuan idrak edebiliyordu.
Saçları alnına yapışmış, her yeri sırıl sıklam olmuş, bedeni tir tir titriyorduOturduğu yerden kalkıp gitmesi gerektiğini biliyordu fakat şuan ıslanmak onun için güzeldi temizleniyor gibi hissediyordu.
Yağmur her zaman onun en sevdiği şeylerden olmuştu.Genç beden ıslak hâliyle bile bir meleği andıracak kadar güzel olduğunun farkında değildi saçlarından dökülen damlalar dudaklarına doğru yol alıyordu tıpkı yolunu kaybetmiş bir denizcinin Kuzey Yıldız'ını takip edişi gibi...
Jungkook yağmura küfür etmeyi bitirdikten sonra Namjoon'un ona tarif ettiği kafenin içine girdi eğer hyungunun bahsettiği kişi o gece hayatındaki çoğu şeyi ona geri veren o çocuk ise ne yapacağını düşündü .
O çocuk Jeon için her zaman gerçek üstü biri gibi gelirdi aniden en kötü ve bitik anında ortaya çıkmış ve hayatına en büyük dokunuşu yapmıştı.
Jungkook annesine herşeyden çok bağlı bir çocuktu annesi zengin bir ailenin tek mirasçısıydı, babası annesi ve onu asla sevmemiş iğrenç bir adamdı her zaman parayı severdi annesi ile zorla evlenmiş Jungkook annesinin isteği dışında doğmuştu o bunun farkındaydı hep. Babası olacak o adamın annesi ile olan bir konuşmasında duymuştu bunları o zamanlar çok anlamasada büyüdükçe bunu anlamaya başlamıştı. O adam annesi ile nasıl evlenmişti aklı almıyordu annesi hayatında gördüğü en güzel kadındı. Dünya üzerinde onun kadar güzel, tatlı, zeki, merhamet dolu bir insan olacağını düşünüyordu.
O adam annesine vurduğu zamanlarda kendini dünyanın en güçsüz insanı gibi hissederdi sanki ondan aciz ve güçsüz kimse yokmuş gibi... Annesi onu o adamdan korumak için o evden defalarca kaçtı dedesi ise annesini her seferinde bulup geri getirirdi ve sonra o adamın iğrenç avuçlarına bırakırdı ikisini dedesi olacak adam annesinin ölümünden bir yıl önce ölmüştü. Bu kötü bir düşünce olabilir lakin Jungkook buna çok sevinmişti artık hayatlarını yaşayacak olma düşüncesi ona herşeyden güzel geliyordu. Annesi beyaz gülleri seviyor diye ona doğum günü için biraz beyaz gül almaya gittiği zaman ayakları yere basmıyordu annesini her zaman mutlu etmek istiyordu içine çekinik bir çocuk olmasına rağmen annesinin yanında ondan çok konuşan biri yoktu. Annesi onun herşeyiydi doğum gününde oğluna hissettirdiği sevgiyi Jungkook'ta o gece ona hissettirmek istemişti. Lakin bunu asla yapamamıştı beyaz gülleri kan kırmızısına bulanmış avuçlarına batarken o enkazın altında kaldığını hissetmişti. Annesini öyle görmek onun en büyük travması olmuştu.O gece Jungkook büyümüştü ve bir gecede ölmüştü.
Beyaz güller mezarını süslemişti.
Hayatının en kötü en acı verici günü o geceydi o gecenin sabahı ise kıyamet gibiydi. Eğer o gece o çocuk olmasaydı Jungkook'ta olmazdı buna emindi hatta o çocuğun söyledikleri olmasaydı Jungkook şuan bile ölebilirdi. O çocuk sayesinde annesi için yaşamayı seçtiDüşüncelerinden sıyrılıp ileride ona el sallayan bedenin yanına doğru adımladı
Çocuk hafif uzun,biraz zayıf , siyah saçlı gözlüklü bir çocuktu.
Üstünde ona bol gelen bir sweatshirt altına da siyah bol bir pantolon giymişti. Siyah montunu yanında duran sandalyenin arkasına asmıştı.
Jungkook ise her zaman giydiği deri ceketini giymiş içine dar vücudana yapışan bir t-shirt , altına da bol bir pantolon giymişti .Bir kaç tane yüzük takmış ve kulağında piercingleri vardı. Arabası ile geldiği için çokta kalın giyinmek istememişti.Çocuğun yanına oturup onunla el sıkışmıştı.
Karşısındaki beden yaklaşık 20 dakika boyunca onunla sohbet etmişti.
Çocukken Jungkook'un hatırladığı anıların çoğundan bahsetmişti hatta Jungkook'un hatırlamadığı bir kaç şeyden de bahsettiği olmuştu.
Jeon yılardır aradığı çocuğun onu bulacağını düşünmemişti hep kendisinin onu arayıp bulacağını düşünürdü nede olsa o çocuğun hayatına dokunmamıştı.
Karşısında ona gülümseyen çocuk onun hayatına dokunmuştu.Yazım yanlışları için kusura bakmayın
Hoşçakalın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
White Roses
Fanfiction7 yaşındaki Jungkook annesinin babası tarafından öldürüldüğü gece intihar etmek için nehrin yanına gider. " Karanlığın içinden beni çekip çıkaran gülüşündü. Sen bunu bilmesende olur.