Merhaba, nasılsınız umarım iyisinizdir.
İyi okumalarJimin kendisine uzatılan suya şaşırmayı bırakıp hemen bir yudum aldı. Fakat hâlâ öksürmeye devam ediyordu. Ne kadar su içerse içsin öksürük krizinden bir türlü çıkamıyordu masada herkes ona odaklanmıştı arkadaşları birşeyler söylüyor, ona endişeli gözler ile bakıyordu.
Jimin sırtında hissettiği eller ile bütün seslerin sustuğunu hissetmişti. Dünya dönmeyi bırakmış oturmuş onları izliyordu sanki. Sırtındaki eller dokunduğu yerleri yakıp geçiyor, küle çeviriyordu. Jungkook bir günde bu kadar çok şey yaparak onun kalbine zarar veriyordu. Minik ve yorgun kalbi bu kadar şeye dayanamazdı.
Bunları yaparken ona yukarı bakmasını da söyleyip duruyordu.Bir kaç zorlu dakikanın ardından Jimin'in öksürükleri geçmiş arkadaşları ve Jungkook da yerlerine oturmuştu.
Jimin'in tam karşısında Doyun vardı. Sürekli konuşan,neşeli biriydi Jungkook'a sorular sorup onu konuşturmaya çalıştığı o kadar belliydi ki Jimin bunu anlamamak için kör ve sağır olmanın gerektiğini düşünüyordu.
Jungkook'a bakamaya o kadar çok çekiniyordu ki , sanki baksa karşısındaki vanilya kokulu çocuk bakışlarından ona olan aşkını anlayacakmış gibi hissediyordu.
Jimin'inin Jungkook'a duygu dolu bakışları dikkatlice izlendiği zaman fark edilmeyecek gibi değildi. Jungkook'a baktığı zaman gözleri parlıyordu. Kalp şeklini alan irisler, cennette bakıyormuşçasına genç bedene odaklanıyordu.
Masadaki herkes birbiri ile konuşuyordu. Herkes Doyun ile tanışmıştı onunda aralarına almışlar gibiydi. Bu Jimin için sorun değildi İkisinin arkadaştan fazlası olmayacağına inanmak istiyordu. Doyun, Jungkook'a sürekli birşeyler anlatıyor onunla göz teması kurmaya özen gösteriyordu. Jungkook ise kafa sallama, kısa cevaplar , biraz uzaklaşmadan başka birşey yapmıyordu. Kendisini zorladığı Jimin'in gözünden kaçmamıştı belli ki Doyun'a değer veriyordu yoksa bu kadar rahatız olduğu bir duruma katlanması çok zordu. Jungkook'un onunla bir kaç defa bir yerlere de gittiğini biliyordu. Namjoon'un anlattığı kadarıyla oralarda çok durmamış Doyun için katlanmıştı.
Kafasının içinde dönen her düşünce onu kemiriyordu. Belki de Jimin çok korkaktı. Eğer ona karşı dürüst olsa şuan Jungkook'un yanında oturan ve ona birşeyler anlatan kendisi olurdu ve belki de şuan masada dönen herşeyden soyutlanmış olmazdı...
Jimin çoktan gelen siparişine baktı istediği siparişin bu olmadığını bile şuan fark etmişti. Değiştirmek için geç olduğunu düşünmüştü. Buranın yanlış siparişleri garsonlardan kestiğini de biliyordu sabahtan beri aç olmasına rağmen siparişi değiştirmek en son isteyeceği şeydi fakat bunu da yiyemezdi yanlış görmüyorsa içerisine mantar vardı ve Jimin'in de mantara alerjisi vardı.
Ne kadar da şanssız olduğunu düşünmeden edemedi.***
Jungkook garsonu çağırıp birşeyler istedikten sonra masada dönen konuşmayı dinliyor gibi yapmaya devam etmişti. Şuan masada dönen konuşmadan çok bir haftadır gördüğü rüya onun için daha önemliydı. Rüyadan çok kabustu bu durumdan aylar önce kurtulduğunu düşünüyordu fakat öyle olmamıştı.Jimin önünden çekilen tabağı ile şaşırmıştı. Jungkook onun tabağını kendi önüne almıştı
" Sana yanlış siparişi getirmişler dimi ? "
Kendi tabağını da Jimin'in önüne bıraktıktan sonra genç çocuğun ona aşk ile baktığı fakat kendisinin sadece yoğunluğu fark ettiği gözlere baktı.
" Sanırım bunu istemiştin. Ben mantarlı olanı yerim sende bunu ye ."
Jimin tam reddedecekken kestin bir bakış ve ses ile reddedilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
White Roses
Fanfiction7 yaşındaki Jungkook annesinin babası tarafından öldürüldüğü gece intihar etmek için nehrin yanına gider. " Karanlığın içinden beni çekip çıkaran gülüşündü. Sen bunu bilmesende olur.