5

560 63 11
                                    

Yorum yorum istiyorum yoruummm
Oy istiyorum oy oy oyyyyyy

Medya: komutanla askeri

"Niye hep bizim koğuş temizliyor bu kışlayı." diye konuştu uzandığı çimenlerden yorgun argın.

"Askerliğe değil de gündeliğe gelmişim gibi hissediyorum." dedim bende ona katıldığımı belli ederek. Diğerleri ise sesini çıkarmıyorlardı. Elimde ki sönmek üzere olan sigarayı söndürüp kenarı attım. Kafama yediğim ayak darbesiyle bir küfür ettim.

"Ulan ne yere atıyorsun, biz temizliyoruz o kadar." dedi Taemin sinirle. Omuz silktim.

"Bu hafta çarşı izninde nereye gideceksiniz? Biraz eğlensek mi?" diye sordum elimin altında ki çimenleri yolarken. Doğaya zarar vermekte üstüme yoktu sanırım.

"Ben karı kız avlamaya gideceğim, benimle geliyorsanız gelin." Jin'in sözleri ile herkes parmağını kaldırarak ondan yana gitmek istediğini belirtti. Gözlerimi devirerek kafamı salladım. Ulan kız tavlamak dedikleri kafede oturarak, orda ki kızları kesmek. Ve hayvani hareketler sergileyerek dişisinin dikkatini çekmek. Ama tek başıma sıkılacağım için mecburen onlarla gidecektim.

Koğuşta ki herkesin yaşı hemen hemen benden büyüktü. Çoğunluk yirmi beş ve üstüydü, bense yirmi bir yaşındaydım. Ama onlara yaşımın küçük olduğunu hissettirmiyordum. İlk geldiğimde dövmelerimden dolayı bana ön yargılı davransalarda içimde ki anadolu çocuğunu görünce hepsi beni sevmeye başlamıştı.

Küçüklükten beri bende şeytan tüyü olduğuna inanırım. O kadar piçlik yapıp kendimi
sevdirmemin başka türlü açıklaması olamaz çünkü.

Yemekhaneye gittiğimizde yine aynı yemekleri görünce yüzüm düştü. Gerçekten sürekli aynı şeyleri yiyorduk ve artık iştahım kalmamıştı. Yemeğimi alıp gürültülü bir şekilde bizimkilerin yanına geçerken aç kalmamak için, beğenmesem de yemeye başladım. Ağzımı tamamen doldurmuştum.

"Şu Sehun geçenlerde biz yatakhanede uzun eşek oynarken komutana şikayet etmiş. Bugün çavuş uyardı sessiz olmamız konusunda."

İki yanağımı yemekle doldurmuş zar zor çiğnerken kafamı arkaya çevirip Sehun'a baktım. O ise arkadaşlarıyla gülerek sohbet ediyordu. Yeniden önüme döndüm.

"O zaman bu gece de oynuyoruz." dedim omuz silkerek. İki gram zevkimiz var ona da bulaşmasınlar.

--

"Hazırlan Jin ebeni sikmeye geliyorum."

Homurtular yükselirken bir iki adım geri geri atıp hızla koştum ve üzerlerine atladım. Biraz sallansalar da düşmemek için küfür ede ede dayandılar. Sırıtırken yerime daha çok yerleştim.

"Bizim köyün imamı,
Alttan verir samanı,
Üstten çıkar dumanı.
Çattı da pattı kaç attı?"

Elimle iki parmağımı yastığa gösteriyordum. Jisung aşağıdan tek diye bağırınca ileri geri gitmeye başladık ve saniyesinde dayanamayıp çöktüler. Kahkaha atarken aralarından çıkıp ayağa kalktım.

"Hadi yine alttasınız, geçin sıraya." dedim hevesle. Çok eğlenceliydi.

"Ulan kesin hile yapıyorsunuz" diye söylendi Jin.

"Göt mızıkçılık yapma işte." diye söylenirken, içeri giren bedenle bana küfür etmek için ağzını açan Jin hızla kapattı ve eliyle selam verdi. Asteğmen burun bükerek hepimize göz gezdirdi.

"Lise mi lan burası? Akşam akşam bu ne gürültü?" dediğinde sesimizi çıkarmadık ama sırıtıyordum. Asteğmenin gözleri benim yüzümde durdu.

"Hep senin başının altından çıkıyor bunlar değil mi it oğlu it?" dediğinde sırıtışım büyüdü.

"Komutanım valla ben bir şey yapmadım."

"Yürü, Yoongi komutan sana cezanı verir zaten." şimdi sıçmıştık.

Asteğmen üzerimi giyinmeme izin verdikten sonra bir cellat gibi beni ölüme götürdü. Akşam akşam saatlerinde halen komutanın neden uyumadığını sorguluyordum. Bu adamın başka işi yok muydu ya da bizi disipline sokmak konusunda fazla mı inatçıydı. Kapıyı çalıp içeri girdiğimde, asteğmen de benimle beraber girdi. Şapkamı kolumun arasına koyup göğsüme doğru tutmuş hazır ol vaziyetinde bekliyordum.

"Komutanım uyarıya rağmen akşam ses
çıkaranlardan birini getirdim." dedi asteğmen.

Komutan kafasını sallayıp ona gitmesi için eliyle emir verince sert bir selam verip çıktı odadan Asteğmen.

Yoongi komutan halen yüzüme bakmamıştı. Kaç dakika geçti bilmiyordum ama en sonunda kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Koltuğundan kalkıp yanıma yavaş yavaş gelmeye başladı. Nefesim hızlanıyordu.

"Sen neden söz dinlemiyorsun?" sesi aşırı sakindi. Cevap vermemi beklemeden devam etti. "Burası babanın çiftliği değil, asker ocağı." sertleşmeye başlamıştı sesi.

"Ben bir şey yapmıyorum..." dedim ve konuşmamı beklemediği için yüzüme kaşlarını kaldırıp baktı. O kadar kusursuz bir yüzü vardı ki. Ve erkeksi.

"O yüzden mi sürekli ceza alıyorsunuz?" sesi şimdi sakindi.

"Nefes alsak ceza veriyorsunuz." bu cesaretim karşısında nefesim hızlanmıştı. Akşam yemeğinde yürek mi yedim diye düşündüm ama hayır yememiştim. Komutan hayretle bana bakıyordu.

"Sen bana cevap mı veriyorsun?" dedi kaşlarını hayretle kaldırıp. Nedense korkmuyordum şuan, dudaklarımı yalayıp hazır olda ki duruşumu bozup dudaklarına baktım.

"Evet..." dedim dudaklarından bakışlarımı çekip, gözlerine çıkararak. Atmosfer iki saniye içinde o kadar değişmişti ki, komutanın ağzımın ortasına vurması gereken yerde sanki o da bana uyum sağlıyordu.

"O dilini keserim ama senin..." dedi tam dibime girerken. Hassiktir... Nefesim hızlanmıştı. O da böyle hissediyor muydu acaba? Yutkundum ve gülümsemeye çalıştım.

"Kessenize... komutanım..." dedim dudaklarına bakarken. Sanırım birazdan düşüp bayılabilirdim. Ne oluyordu bana böyle. Komutanın bakışları biraz önce yaladığım için parlayan dudağıma kaydı. Kaşları çatılıp bir an ne yaptığımızın farkına varmış gibi geri çekildi. Aklı karışmış gibiydi. O makamına doğru giderken bende derin bir nefes aldım. Ateş gibi yanıyordum. Masaya oturur oturmaz eline dosyayı aldı, ama ters tutuyordu.

"Bir daha böyle bir şikayetle karşıma gelmeyeceksin, çık dışarı şimdi." dediğinde sırttım.

"Emredersiniz komutanım." deyip selam vererek kapıdan çıkıp kapıyı kapattım. Kapıya sırtımı dayayıp derin derin nefesler aldım. Ne oluyordu amınakoyayım?

Neler oluyor acaba? 🤭🤭

Komutan •yoonmin• ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin