29

366 33 20
                                    

Keyifli okumalar.

Medya: ♡♡

Sadece cızırtılı lambanın sesi duyulurken, mekanda müziğe dair hiçbir ses yoktu. Hatta çıtırtı bile yoktu. Kenarda ki duvara yaslanıp adının Changbin olduğunu öğrendiğim adama ters bakışlar atıyordum. O da kapının önünde ellerini önünde birbirine bağlamış barın önünde duran korumalara benziyordu. Bu duruşunun aksine o da bana bakıyordu. Benim aksime daha insancıl, ama meraklı.

"Ne bakıyorsun öyle?" diye sordum diklenerek. Kaşlarım daha da çatılmıştı. Ona sorduğum soru ile afalladı ve ardından dudaklarını araladı.

"Abiye vurmaya nasıl cesaret ettin, ona şaşırıyorum." dedi saygılı bir sesle. Saygısından ödün vermiyordu.

"Senin abinin-" öfkeyle başladığım söz kapının açılması ve Changbin'in hızla geri çekilmesi ile kesilmişti. Abisi gelmişti, üzerinde ki ceketi çıkarmış ve kaşlarını belli edecek derecede dar olan gömleğinin kollarını biraz yukarı kıvırmış, üst iki düğmesini de açmıştı. İçeri girince gözleri benimle buluştu, ama ardından hemen gözlerini Changbin'e çevirdi.

"Siz eve gidin, işim bitince geleceğim." dediğinde burda ki 'Siz'in Changbin ve ben olduğumu kavradığım saniyelerde ona doğru bir adım attım.

"Hop hop bilader, ben hiçbir yere gelmiyorum!" dedim biraz alaylı biraz da ciddi bir tonda. Komutan gözlerini kapatıp öyle derince bir nefes almıştı ki, bizim oksijenimizi bitirmiş gibi hissettim. Ellerini beline bağlayıp, yukarı doğru baktı. Sanırım Allah'tan sabır dileniyordu.

"Changbin , götür şunu eve. Gerekirse bağla." dedi sabrının son sınırında.

"Ben hiçbir yere gitmiyorum, yani gidiyorum ama tek başıma eve. Benimle uğraşma komutan." deyip hızla kapıya ilerlemiştim ki elleri geçmemi engellemişti. Zaten böyle kolayca çıkamayacağımı biliyordum ama bir şansımı deneyeyim demiştim.

"Changbin, ben çıldırmadan hızla eve götür şunu." dediğinde Changbin bana doğru bir adım attı. Komutan ellerini beline bağlamıştı. Bana doğru gelen Changbin'e kaşlarımı çattım.

"Changbin sen bir dur kardeş." dediğimde Changbin durmuştu. Komutan sinirle elini kapıya vurdu. Evet... korkutucu görünüyordu.

"HADİ DEDİM LAN!" diye bağırdı Changbin'e dediğini anlamıştım.

"Hadi yenge..." dedi Changbin, olduğum yere çivilenmiştim. Ne diyordu bu, Komutana baktığımda gözlerini yukarı kaldırmış, dilini dudağında gezdirerek sinirlerine hakim olmaya çalışıyordu.

"Ne yengesi lan göt!" dedim sinirle. Changbin ne yapacağını bilemiyor gibiydi.

"Yani şimdi enişte desem şey olurdu..." dedi korkuyla yüzüme bakıp, kafasını Komutana çevirdi. "Enişte mi diyeyim abi?"diye sordu saf saf. Komutan gözlerini kapatmıştı. Dili halen dudağındaydı.

"Hiçbir şey deme Changbin, sadece götür onu burdan Changbin, BENİ DELİ ETME CHANGBİN!" diye bağırdı en sonunda. İkimiz de yerimizden sıçrarken, Changbin hızla kolumdan tuttu ve beni bir yere sürükledi. Bu sefer sesimi çıkarmıyordum çünkü cidden korkmuştum.

Changbin beni bir arabaya sürüklerken kolumu ondan kurtardım ve kendim bindim arabaya. Yine o siyah arabaydı. Arabayı çalıştırdığında gizli yerden
çıktığımız için kimse bizi görmemişti.

Arabanın içi sessizken ben bir saat içinde neler olduğunu düşünüyordum. Kaç aydır aşk acısını çektiğim komutan karşıma çıkmıştı, ben ona tokat atmıştım, silahlar çekilmişti. Ve yenge mevzusu. Bu adam bizim onunla aramızda olan şeyi biliyor muydu. Yoongi bunu nasıl anlatmış olabilirdi ki?

Komutan •yoonmin• ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin