⋆8. (Don't Know What To Do)⋆

89 16 19
                                    

29.03.24💜

Tahtadakileri defterime geçirirken, dün akşam numaranın her gün söylememi istediği şeyi içimden geçiriyordum bir yandan.

Ben başarabilirim. Başkaları yapabiliyorsa ben de yaparım. Başarabilirim. Başarabilirim.

Başaramazsın, sen bir şey yapamazsın. Başkaları yapabilir ama sen yapamazsın. Boşuna ümitlenme, yapamayacaksın.

Çalan kapıyla dikkatimi oraya verdim ve nöbetçi öğrencinin sınıfa girişini izledim. Kızıl saçlı bir kızdı ve yüzündeki gülümseme ile sınıfta yürüyordu. Ne güzel özgüveni vardı, ben nöbetçi olacağım gün ağlayarak okula gelmemiştim.

"Dersinizi böldüğüm için kusura bakmayın hocam, bir duyuru yapmam gerekiyor."

"Pekâlâ Chaeryeong, yap duyuruyu."

"Müdür bey 12 ve 11. sınıflar için bir etkinlik gibi bir şey düzenledi. Hepinizi öğleden sonra konferans salonunda bekliyor." dedikleri kalbimin hızlanmasını sağlarken tırnaklarımı avuç içime sertçe bastırdım. Umarım etkinlik beni zor duruma düşürecek bir şey değildir. Yapamam ki ben diğer türlü.

"Nasıl bir etkinlik?" sınıftan birinin sorduğu soruya nöbetçi öğrenci bilmediğini söyledi ve birkaç şey daha söyleyip sınıftan ayrıldı. Ne dediğini duymamıştım çünkü aklım sadece öğleden sonraki etkinlikteydi. Bir anda nereden çıkmıştı şimdi bu etkinlik şeyi? Katılma zorunluluğu yoktur umarım. Ya varsa? Müdüre katılmak istemediğimi söylerim ama ya söyleyemezsem? Utanırım ben. Yapamam.

Evet, yapamazsın. Başaramazsın. Öğle arası olunca kötü şeyler olacak. Ağlayacaksın, korkacaksın, konuşamayacak kadar utanacaksın. Bunlar hep olan şeyler değil mi? Bugün de olacak, yarın da, sonraki günlerde de... Başaramayacaksın.

❀❀❀

Önümdeki öğrencileri takip ederken, artık tırnaklarımı bastırdığım avuç içim kanıyordu ama umurumda değildi. Bir şekilde kafamı dağıtmam, aklıma kötü şeyler getirmemem gerekiyordu. Tırnaklarımı bastırmam ise bana yardımcı oluyordu.

Merdivenleri inip karanlık koridorda ilerlerken her tarafımda tanımadığım öğrencilerin oluşu ve arada birkaç kişinin bana çarpması yüzünden alt dudağım titremeye başlarken, derin bir nefes aldım ve tırnaklarımı daha sert batırdım avuç içime.

"Jisung!" adımı duymamla birlikte kaşlarım çatılırken, bana seslenen kişiyi tanıdım ve öğrencilerin olmadığı bir kısma geçip, gülümseyerek yanıma gelen Minho'ya baktım. Yanıma gelip göz kırpması, içimdeki kötü hissi bir nebze olsun azaltırken ben de ona gülümsedim.

"Hadi durmayalım burada, gel." diyerek bileğimi tuttu ve yürümeye başladı. Gözlerimi kırpıştırıp adımlarımı hızlandırdım ve birlikte konferans salonuna girdik. Girdiğimiz gibi tüm öğrencilerin bağırışları ve gülüşleri kulağıma dolarken yüzümü buruşturdum ve kafamı kaldırıp Minho'ya baktım. Gözlerini kısmış bir şekilde içeriyi süzüyordu.

"Niye oturmuyoruz?"

"Bizimkileri arıyorum, nerede bunlar amına koyayım? Heh, hadi gel." dedi ve bileğimi daha sıkı kavrayarak, orta kısımda boş olan koltuklara doğru ilerledi. Arkadaşlarının yanına gidiyordu ama beni niye götürüyordu ki? Yeni insanlarla tanışmak istemiyorum ben.

∂σɳ'ƭ ҡɳσω ωɦαƭ ƭσ ∂σ ᯓᡣ𐭩 мιηsυηg ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin