# 4. BÖLÜM #

232 72 11
                                    

Multimedia Derin :))




Kahvaltımı yaptıktan sonra Derin'in kahvaltısını da bitirmesini bekledim. Benim ufaklığım o kadar güzel o kadar narindi ki... Ağzına bir salatalık götürürken göz göze geldik.  Gülümseyip onu izlemeye devam ettim ve yanakları tekrardan kızarmaya başladı. Gülümseyerek kahvaltısını bitirdi. Belki de göz hapsime kalbi dayanamadı ve yemeyi bırakmak zorunda kaldı. Bu hali beni güldürürken kızarıklığı hala geçmemişti. Daha fazla onu bu duruma maruz bırakmamak için kalkıp ana kraliçenin alnına bir öpücük kondurdum. El hareketlerimle;


'Biz çıkıyoruz, geç gelirim eğer merak edersen mesaj atarsın Sultan'ım.' dedim ve Derin'in elini tuttuğum gibi soluğu dışarıda aldım. Garaja girip içerideki siyah aston martin db9 uma hayranlıkla bakan Derin'e anahtarı fırlattım.


'Ne yapıcam ben bunu Aren?' derken gözlerinin içi gülüyordu.


'Atla bakalım ufaklık sen kullanacaksın.' diyip göz kırptığımda;


'Hay hay paşam seve seve.' diyip hemen arabaya atladı. 


Araba kullanmasını Derin'e ben öğretmiştim ve benim kadar iyi kullanıyordu. Refleksleri ise bir o kadar iyiydi. İstanbul'un kalabalık trafiğinde ustalıkla araçlar arasından makas atarak ilerliyordu. Yüzündeki gülümseme biran olsun azalmamıştı ve çocuklar gibi mutluydu. Sağ tarafı işaret etmemle oraya doğru döndü ve çakıllı yolda ilerlemeye devam etti. İleride acı bir frenle durdu. Gözleri yolda ve suratı düşmüş bir şekilde iki eliyle direksiyonu kavramış duruyordu. Burası kazadan önce birlikte geldiğimiz ve piknik yaptığımız yerdi. Hatırlamış olmalıydı o günü. Hızla inip arabaya dayandım.




Derin




Sağa dönmemizi söyleyene kadar çocuklar gibi mutluydum. Neden sağa döndük ki orası piknik yaptığımız yere çıkıyor..


Bir müddet ilerledikten sonra acı bir frenle arabayı durdurdum. Bana baktığının farkındaydım ama elimde değildi, yüzüm düşmüş derin düşüncelere dalmıştım bile. Beni buraya getirdiği gün her şey güzel başlamıştı. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş kocaman bir piknik sepetini doldurmuş beni buraya şuradaki ağacın altına getirmişti. Gün boyu yedik, içtik, güldük, hatta Türk sinemalarında ki gibi ağaçların arasında beni yakalamaya çalıştı. Saklandığım ağacın arkasında beni bulup kollarını ağaca dayamış ve alnıma bir öpücük bırakmıştı. Öyle güzeldi ki rüya gibiydi. İlk defa Aren'in benden hoşlandığını belki de beni sevdiğini düşünmüştüm. Bana aşık olabileceği ihtimali gelmişti ilk defa aklıma. Aramızda tarifi güç bir çekim vardı o gün. Daha önce hiç hissetmediğim bir çekim gücü...


Ama sonra; sonra ne olmuştu da her şey değişmişti. Tam her şeyi topladık arabaya gidiyoruz beni durdurmuştu. Ona döndüğümde kafamı iki elinin arasına almış ve konuşmaya başlamıştı bile.


'Derin bu gün için çok teşekkür ederim. Hayatımda geçirdiğim en güzel gündü. Belki de görüp görebileceğim en güzel gün. Hadi artık seni evine bırakayım.' Neye uğradığımı şaşırmıştım cümleleri bitince. Neden böyle demişti? Yanlış bir şey mi yapmıştım yoksa bu çekimi o da fark edip kibarca biz olamayız mı demek istemişti? Ya da niye elveda eder gibi bir soğukluğu vardı üzerinde? Bu soruların hiç birisini soramamıştım. Ama şimdi sormanın tam zamanı kızım Derin.

SESSİZ ANILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin