your talking.

97 12 7
                                    

minho, yıllardır takıntılı olduğu çocuk hyunjin hakkında yazdığı defterleri gün yüzüne çıkarmaya henüz hazır olmadığını hissedince çaresizce kendini hazır hissetmeye zorlamış, hiçbir zaman da hazır olmayacağını anladığında düş kırıklığıyla defterleri saklamıştı. o defterleri uzaya da gönderse bulacaklarını biliyordu, yine de kendini onları gizleme ihtiyacı duyarken buluveriyordu.

terapistine götürmek için başka bir deftere ihtiyacı olduğunu anlayınca sağa sola karaladığı yazılardan birkaçını derledi ve ertesi seansta doktorunun önüne serdi.

bay bang önüne konanları beğenmemişti. istediği minho hakkında bilgi edinmesine yardımcı olabilecek yahut takıntı yaptığı çocuğu onun gözünden görmesini sağlayabilecek birkaç cümleydi. minho'nun iç dünyasını, ne düşündüğünü, düşündüklerinden kaçını hayata geçirdiğini bilmek istiyordu.

gözünü önüne konan kağıtlardan çekip derin bir nefes aldı ve boğazını temizleyip minho'ya döndü. "daha özenli yazılmış yazılar beklerdim."

minho terapistinin, getirdiklerini beğenmeyeceğini tahmin ediyordu. o sebepten gelmeden evvel kafasında alması muhtemel olan her bir soru için uygun, inandırıcı, ikna edici ve kabul edilebilir cevaplar uydurdu. uydurduğu yalanlar birbirini kovaladı, bununla baş edemeyeceğini anladığında doğaçlama yapmaya karar verdi. sonra bu fikir onu korkuttu ve aklında kurduğu tüm cevapları seneryolaştırarak telefonunun notlar kısmına kaydetti. otobüs onu buraya getirene dek de yazdıklarını baştan aşağı okudu durdu.

şimdi de aldığı soru karşısında heyecanlanıp terlese de yaptığı hazırlıkları düşünerek kendini rahatlatmaya çalışıyor, bunları yaparken de asla gergin görünmemeye müthiş bir çaba sarf ediyordu.

minho bu soruyu hiç garip karşılamadan, ya da en azından öyleymiş gibi gözükerek, başını yukarı aşağı sallayıp masadaki kağıtlara gözlerini dikti. "onları yazdığım defterimi bulamadım." aklına gelen en makul cevap bu olduğundan düşünmeden onu koymuştu ortaya. bay bang kaşlarını kaldırıp tekrar bakışlarını kağıtlarda gezdirdi.

"bulamadın mı, yoksa getirmek mi istemedin?"

"ne fark eder ki?" minho sinirleniyordu, ne de olsa önüne bir defter konmadığı takdirde o defterin başına ne gelmiş olduğu çok sevgili terapistini ilgilendirmiyordu.

terapisti aldığı bu cevaptan hoşnutsuz bir şekilde onu kısaca süzdü, ardından yalnızca sorusunu yinelemekle yetindi. "bulamadın mı, yoksa getirmek mi istemedin, minho?"

minho cevap vermedi, düşünüyordu. şimdi gözlerini masanın üzerinde dağılmış, yeni yapıldıkları besbelli olan bir deste kağıttan çekmiş ve terapistinin kendisine baktığı edayla aynı bakışları ona gönderiyordu. tüm ihtimalleri göz önünde bulundurarak dizayn ettiği kurgudan vazgeçemez veya bundan sonra söyleyeceği yalanların aralarındaki bağları dişleriyle kesemezdi. "bulamadım." diye tekrar etti lafını, kararlı bir ses tonuyla, öyle ki yalan söylediği gözlerinden fışkırıyor olsa da sesi tek bir tereddüt yaşamadan, oldukça gür bir tonuyla haykırmıştı.

terapist, bir süre daha minho'yu göz hapsi altında tutarak aklınca psikolojik baskı uyguladığında (ki ciddi anlamda da işe yarıyordu) minho göz temasını hafifçe kesti ve yutkundu. baskı altında hissettiğinde sakin kalamıyor, yutkunmasını engelleyemiyor, terlemesinin önüne geçemiyor, sıklaşan nefeslerini yavaşlatamıyordu. minho soğukkanlı bir insan değildi. kriz anında mantıklı düşünemiyor, psikoloji yönetmesini bilmiyor, kendini yapmaması gerektiğini bildiği hareketleri bile yapmaktan alıkoyamıyordu. bu özelliğinden hep nefret ederdi.

onun rahatsız hissettiğini anlayan terapisti yavaşça arkasına yaslanıp bakışlarını ondan çekti ve derin bir soluk verdi, masanın üzerindeki kağıtları toparlayıp hepsini minho'ya uzattı. "al, geri götürebilirsin. işime yaramıyorlar." minho başta şaşırıp öylece kağıtlara baktıysa da kısa sürede kendini toparlayıp iki eliyle desteye uzandı. kağıtları kucağına koyup kalkmak için izin istemek üzere tekrardan başını kaldırdı. tam o sırada önüne boş bir sayfa konduğuna şahitlik etti. "o yüzden işime yarayacak bir şeyler bırakıp öyle gitmelisin."

gazete sayfaları.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin