HELLOOOO
yeni bölümle karşınızdayımmm
sürekli bölüm istiyorsunuz ama yapabileceğim bir şey yok pazardan pazara bir bölüm atıyorumm ve ilerleyen zamanlarda belki iki haftada bir atabilirim çünkü yazacak çok vaktim yok aklıma geldiğim gibi yazıyorum ve eğer fikir tıkanıklığı olursa çok kısa ara vermek gerekicek ama sakin olun çünküm o zamanlara daha çok var (yani öyle umuyorumm) bu bölüm uzun bir bölüm olduuu ve bu bölüm çok hoşuma gittii yazarken çok eğlendimm neysem çok uzatmadann o zamann geçelimm😻&Burada ki karakterlerin ismi, kelimeler ve kitabın ismi hepsinin anlamlarına detaylıca bakılıp verilmiştir. Yerinizde olsam herkesin isimlerinin anlamlarına bakıp öyle okurdum! Özellikle kitabın ismi...
Şarkılar: The hills x the color violet
favorite, Isabel LaRosa
..
.
.
.
Sanki alkolü bir tık fazla kaçırmıştım ama emin değildim. En son hayatımı bir kerecikte olsa toz pembe gibi görmek, yaşadığım tüm acıları unutmak için içmiştim. Hafif yağmur yağıyordu, üzerimde göğüs dekolteli siyah mini bir elbise vardı ayakkabılarımı ise nerede bıraktığımı bilmiyordum. Yürürken galiba acıyor diye çıkarmıştım, emin değildim. Sakinleştirici yedikten sonra şirketteki odamdaki yatakta yatıyordum yanımda ise bizimkiler vardı yaptıklarımı hatırlayınca içimden bir küfür savurup onlardan özür dilemiştim sonrada kafa dağıtmak için dışarıya içmeye gitmiştim ve şimdi de kendimi sahilde elimde şişe ve sigarayla şarkı söylerken buldum.Acılarım heveste, güneş açar aheste, bir kapalı kafesteyim!
Topu topu bi deste, ara sıra bi besle, iki nota bir besteyim!
Seni çöpe atacağım poşete yazık!
Bi sigara yakacağım ateşe yazık!Şarkı söylemeye devam ederken ayakta durup denizi izleyen uzun boylu bir adam gördüm. Mal mısın kardeşim niye oturmuyon! O değil de Olum bu boy devede yok la. Ne yaptığını merak edince ayaklarım istemsizce ona doğru gitti.
"Hey!" diye bağırdım. Bana baktığında hızlı adımlarla yanına gittim "Yoksa sende mi bu gece uyuyamadın?" dediğimde anlamaya çalışır gibi bana baktı. "Hani saat 3.30 diyom bu saatte napıyon?" hala anlamak istermiş gibi bakıyordu. Durup adamı inceledim. Esmerdi galiba ten rengi ama karanlıkta pek de belli değildi. Yeşil gözleri uzaktan bile fark edilecek derecede parlıyordu.Vay be! Adamda taş mübarek.
"Diyorum ki analar neler doğuruyo!" diye bağırdığımda hala bana öküzün trene baktığı gibi bakıyordu yukarıya bakıp "Tanrım sence de bugünlük mal insan kotamı doldurmadım mı?" "Ama tabi senin kararın saygı duyarım!" kafamı adama geri çevirdiğimde o koyu yeşil gözlerle karşılaştım. Yeşil gözler ne zamandan beri bu kadar çekici lan en son dedemin karnında gördüm bu güzellikleri. Bir dakika dedemin karnı ne lan biranda kahkaha atmaya başlayınca adam o güzel yeşilliklerini büyüterek bana bakıyordu. Çok açma yiğidim nazar falan değer "Aslında bizim oralar hep dutlukt- dut demişken canım dut çekti ya! Var mıdır acaba buralarda?" susup etrafa bakındım bulamayınca adama döndüm.
Bir bakışma gerçekleştirdik, sonunda ağzını açıp "excuse me" deyince bir anlık sarhoşlukla "ne cusemi ne cusemi?" dediğimde tekrar bir bakışma gerçekleşti aramızda. Bir şey deyim mi bu bakışma sonsuza kadar devam ederdi "Olum salak mısın Türkçe konuşsana hayır acaba ben mi anlamıy-haa sen yabancısınn" aklıma yeni dank eden bilgiyle gene bir kahkaha atmaya başladım.
Lan bu adam bana çok tanıdık geliy-siktir! bu geçen ki şirketin önünde az kalsın çarpışacağımız arabanın sahiplerinden! Maşallah yakından da ayrı bir iyiymiş acaba beni hatırladı mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPERANZA
AdventureAmaya: Eğer bir gün her şeyini kaybetmiş, tüm duyguları elinden alınmış bir kadın olarak karşına gelsem herkes gibi sen de beni terk eder miydin? Matteo: ne gökyüzü, ne yeryüzü tanrı şahidim olsun ki senden vazgeçmem. "Sei la mia vita"