⋆ ˚。⋆
Artık yüzük olayı Leehan'ı bir yandan sinir etmeye başlıyordu. O yüzden eski yüzüğünün aynısıydı ve tekrar kaybetmişti onu. Bir daha kaybetmek istemiyordu. Derken okul çıkışı tekvando kursuna çoktan geç kaldığını fark etmişti.
Kurs çıkışı yorgunca Riwoo ile kaldığı yurt odasına dönerken iç çekti, hafta bitiyordu tekrardan. İçeri girer girmez ceketini çıkardıktan sonra odasına yürüdü.
"Ramen yaptım, hatta istersin diye sana da donut aldım."
"Aç değilim, afiyet olsun hyung."
Odasına girip kapıyı kapattı ve hızlıca yatağa uzandı. Derin nefes aldı, tavana bakarken düşünmeye başlamıştı tekrar. Tavanda bir noktaya doğru odaklanmışken tam yüzüne doğru düşen bir şeyi ani refleksiyle eliyle tuttu. Yine o yüzüktü! Aynısıydı ve bu sefer elindeydi, onu asla vermezdi.
"Hemen geri ver."
Neredeyse üstüne çıkan çocuğa baktı ve bağırdı.
"Çık git odamdan. Düşürmeseydin, 1 dedim 2. Kez olmaz."
"Ver şunu!"
İkisi beraber bir yüzük için kavga içine girmişken Riwoo'nun odanın dışından sesini duyunca sustular.
"Leehan iyi misin, gerçekten iyi olduğunu sanmıyorum da."
"Söyleme söyleme söyleme."
Oreo saçlı çocuk sessizce fısıldadı ve hareketlerini yavaşlatıp ellerini havaya kaldırdı. Leehan gülümseyip yavaşça ayağa kalktı.
"İyiyim hyung! Merak etme sen!"
"Sağ ol ya çok işe yaradın. Yüzüğü ver."
Leehan umursamadan yüzüğü parmağına taktı. Ayağa kalkıp aynaya bakmaya gidecekken birden önünde belirmesiyle şaşırdı.
"Ciddi soruyorum ama büyücü müsün acaba?"
"Yüzüğü ver söylerim."
"Sen kimsin de sana iki saniyede inanayım?"
Adını bilmediği çocuk onun uzun saçını çekince hızlıca bileğinden tuttu.
"Pardon?"
"Yüzüğü ver ben de sana dokunmayayım."
Leehan oflaya puflaya yüzüğü parmağından çıkarıp bileğini bıraktığı çocuğun avucuna bıraktı yüzüğü.
"Nereden buldun yüzüğü?"
"Sen nereden biliyorsun yüzüğü?"
"İlk bana cevap ver."
Sakince cevabı almadan önce çalışma sandalyesini onun önüne çekti ve oturup arkasına yaslandı. Sanki suçlu sorguluyormuş gibi izledi dikkatlice.
"Benim çünkü? Bak garip gelecek ama ben ruhum."
"Ne?" kahkaha atmamak için kendini zor tuttu.
"Off... Nasıl açıklayayım ki? Bildiğin ruhum. Yani şu an o formumdayım. İnsana dönüşmem için yüzüğü takmam lazım ama diğer yüzüğü kaybettim, bunu da kaybedersem dünyadan tamamen silinebilirim."
Leehan kahkahasını tutamadı ve ayağa kalkıp alkışladı.
"Oyunculuk sertifikanı nereden aldın?"
"Hay a- Pardon. İnanmıyorsan inanma gidiyorum ben."
Leehan tam çocuğa bir şey soracaktı, ona durdurmak için elinden tuttu.
"Adın ne?"
"Adım yok. Kod numaram var canım."
"Robot musun ruh mu anlamadım."
"Ts de geç."
Leehan kafa salladı ve elini bıraktı. Ts yüzüğü taktığı an kaybolmuştu. Gülümsemeden elde edemedi, eline bakakalmıştı çünkü az önce onun elini tutmuştu fark etmeden. Daha da garibi çocuk kendisinin ruh olduğunu söylüyordu. Ona inanmalı mıydı? Gayet de mantıklı görünüyordu diğer açılardan da bakılırsa.
Derslerini iyice aksatmaya başlamıştı, bu aralar herkes öyleydi. Ama herkes kışın hazırlığıyla arkadaşlarla Noel alışverişlerine ile başlıyorlardı, 3 ay önceden. Leehan bu yüzden değil de, yüzük olayını gerçekten takıntı derecede kafasına takıyordu. Ve odasında kendi başına dudaklarını süzüp öylece tavana bakıyordu. Evde tek olduğu için kendi kendine konuşabilirdi, büyük ihtimalle Riwoo yine Jaehyun ile buluşmaya gitmişti.
"Ts, Ts, Ts..."
Yorgunluğuyla gözlerini kapatıp gülümsedi. Öylece düşününce fena da değildi çocuk. Düşünürken duyduğu ses ile gözlerini açıp irkilerek doğruldu, ayağa kalktı.
"Niye beni çağırdın?"
"Seni mi çağırdım??"
"3 kez adımı söyledin? Off... Kim olduğumu bir insana söylersem böyle olacağını biliyordum. Ya seni korumak zorunda kalırsam?"
"Neyden korumak?"
⋆ ˚。⋆