⁠☆⁠ why are you with me?

45 6 7
                                    

⋆ ˚。⋆

Çalışma masasında oturmuş dersini rahat rahat çalışıyorken arada bir kendi yatağında yatıp kedi gibi uyuyan meleğe bakıyordu. Gülümsemeden edemedi, cidden çok tatlıydı. Gidip yanaklarını sıkmak istiyordu ama fark edilirse çok kötü olurdu.

Kendine gelip önüne döndü, Ts'i düşünmekten önündeki trigonometri sorularının hiçbirine odaklanamıyordu bile. İç çekip arkasına yaslandı.

Duyduğu mırıltıyla yatağa doğru baktı.

"Neredeyim... Oha işe geç kaldım."

Leehan ayağa kalkıp ona gülerek yakından baktı.

"Ne işi sen benden küçük değil misin ya?"

"321 yaşındayım. Abinim ben senin. Yani... Pardon, zaten insan yaşı olarak da büyüğüm."

Esneyerek doğruldu, karışmış olan saçlarını daha da karıştırarak tam bir kedi gibi oluyordu.

"Şaka bir yana ne işi bu??"

"Birden fazla işim var. İntihar edenleri durduruyorum ve de insanların ölüm zamanı gelince emredilen şekilde onu öldürüyorum."

Leehan duyduğunda bu sefer ciddi olarak algıladı çünkü artık biraz biraz ruh olduğuna inanabiliyordu.

"Hem ölümü durdurup hem yapmak...?"

"Karışık."

Yataktan kalktı ve salona doğru yürüdü hiç durmadan. Leehan onun arkasından giderken Riwoo'yu görünce gülümsedi.

"Selam, selam bayılan çocuk."

"Aa, evet selam... Rahatsız ettiğim için özür dilerim.."

Ts yüzüğü yanınca Leehan'a bir bakış attı ve hemen odaya geri döndü. Leehan da hemen onu takip etti sebep olmadan. Kapıyı kapatıp bir anlık bakıştılar.

"İşim çıktı."

"Ne işi?"

"Dedim ya aptal."

"Ben de geleyim mi?"

Elindeki yüzüğe baktı Leehan. Kırmızı yanıyordu. Ts o sırada biraz düşündü ve oflayarak en sonunda kafa salladı. Leehan gülümseyerek odadan çıkarken 'Hadi gel' diye hızla geçiştirdi.

"Biz... Kütüphaneye gidiyoruz hyung! Geç dönebiliriz."

"Ders mi çalışacaksınız?"

"Başka ne yapalım amına koyayım."

Taesan Leehan'ın arkasından fısıldadı. Leehan gülmemek için zor duruyordu ama kafa salladı ve Riwoo da onaylayınca hızla ceketini giyip kapıyı açtı. Ts'i yavaşça iterek evden çıktıklarında ona baktı.

"Nereye gidiyoruz?"

"Birisi intihar etmeye çalışıyor, kurtarmam gerek. Ayrıca, seni oraya bir şey yap diye getirmiyorum. Asla işime müdahale etme, zaten sen insansın."

"İnsanım diye ırkçılık yapma bari."

İkisi de birbirine göz devirdikten sonra lokasyonu akıllı saatinden, bir haritadan bakıp koşarak sokağa doğru çıktı.

"Çok uzak değil."

"Tam olarak nereye gidiyoruz Ts'cik."

"Bir bilsem ben de."

Oreo saçlı çocuk hızla koşmaya başladığında Leehan sadece onu takip etti. Bir yerde durduklarında saatine baktı. Kocaman bir siyah, korku evinden çıkmış gibi görünen malikaneye geldiklerinde birbirine baktılar.

"İntihar eden hayalet falan mı acaba Oreocum?"

"He aynen, işim gücüm yok hayalet kurtarırım hep. Senden n'aber?"

Ts dinlemeden seri bir şekilde malikanenin büyük kapısını açıp bahçeye göz attıktan sonra açık olan kapıdan içeri girdi.

Leehan da bahçedeki siyah kediye baktıktan sonra kaybolmamak için peşinden gitti.

Bir düşme sesi geldiğinde ikisi de dikkatlice sesin geldiği yere gitti. Leehan kapının girişinde beklerken etrafa bakıyordu. Ts ise direkt olarak olaya dalıp içeri girdiğinde elinde havluyla onlara bakan bir genç gördü. Taesan yerde bir parfüm gibi kutu gördüğünde anlamıştı.

"Saçmalama. Bırak havluyu."

"Nasıl geldiniz? Korumaları nasıl geçtiniz?"

Leehan tam konuşup onlara yaklaşacaktı ama Ts hareket bile etmeden Leehan'ın elinden tutup konuşmasına engel oldu.

"Koruma falan yoktu da. Tam olarak ne yapmaya çalışıyorsun...Kim Woonhak?"

Saatinden bilgilere bakıp sonra ismini söylemişti biraz daha yüksek sesle. Uzun saçlı çocuğun elini bırakıp diğerinin elindeki havluyu aldı.

"Zahmet olmuş, uyuşturucu kullansaydın?"

Daha sonra ciddi bir şekilde havluyu köşeye fırlatıp iç çekti. Yerdeki makası görünce Woonhak'a döndü.

"Neden? Sadece neden?"

"Beni kilitlediler..."

Oreo saçlı bunu duyduğunda biraz dalgın görünüyordu.

Ts Leehan'a dışarıda bekle işareti yaptığında Leehan kafa sallayıp sessizce odadan dışarı çıktı.

⋆ ˚。⋆

stay  -  GONGFOURZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin