★ safe is a must

48 6 23
                                    

               ⋆ ˚。⋆    

Jaehyun etrafına bakınıp bekleyerek düşündü. "Bilmem, dikkat etmedim. Ama uzun saçlıydı."

"Myung Jaehyun senin belanı sikerim." konuşması bittiği anda soğuk bir şekilde ciddi ciddi söyledi. Küfür edişi nadiren bu kadar korkunçtu.

Zincirleri o kadar zorluyordu ki Jaehyun bile ilk kez onu böyle görmüştü.

"Bu sefer bir şey yapmadım ciddiyim..."

"Biliyorum, sen yaptın. 2 kişi daha vardı yanında." bağırması boş odada yankılanmıştı.

Tam tekrar konuşacakken zincirleri tekrar çekmesiyle bağlı olduğu direk yıkılmıştı. Tam olarak üstüne.

.................

Gözlerini sonunda açabildiğinde ilk kendine gelip etrafına sonra da bedenine baktı, ve parmağındaki yüzüğün gittiğini fark edince yataktan kalkmaya çalıştı. Ama bağlıydı. Hem bant hem de yine zincirle.

"Sikerim böyle işi. Yeter artık!" kendi kendine bağırıp iç çekti kafasını eğerek. Biraz sonra ayak sesleri duyunca kafasını kaldırıp gelen kişiye baktı.

Bir yandan önündeki duvarda duran boy aynasından kendini ve sargılı vücudunu görünce omzunu oynattı.

"Bağırma artık, Taesan. Mahvediyorsun. Dalga geçmiyorum, bu bir ilk. Nasıl zincirleri..."

Konuşmasını kesip gergince dudağını ısırdı ve nefes verip kendi konuştu. "Jaehyun'un cezasını benim için uzat."

"Bunu yapamam, Taesan. Ayrıca o benim iş partnerim."

"Çok da sikimdeydi amına koyayım." göz devirip tekrar kendine baktı aynadan. Berbat durumdaydı ve acıdan başka bir şey hissedemiyordu. Bir de endişe dahildi buna.

Bantları ve zincirleri zorlayarak Sungho'ya baktı. "Lütfen... Leehan'ı görmem gerek."

"Leehan? Onunla konuşuyor musun hâlâ? Bekle bakayım durumuna."

Konuştuktan sonra sandalyesine oturdu ve bilgisayarını açıp yüzüğünü analiz ettirdikten sonra mırıldanarak bilgilere baktı. "Şu an görülmüyor. Büyük bir sorun olmalı."

"Sungho, çocuk ölüyor. Jaehyun yüzünden."

Hâlâ yatakta kıpırdanmaya devam ederken Sungho'yu izledi, dik dik bakarak.

"Jaehyun adam öldürecek kadar cesur mu sanıyorsun? Öyle bir şey olsa üç gün odasında depresyona girerdi."

İç çekip kolunu öyle bir ileriye doğru hareket ettirdi ki bant çıkmış, zincir eline dolanmış kalmıştı.

"Gitmiyorsun, Taesan. Cezadan cezaya geçeceksin."

Sanki çok umrundaymış gibi ona anlatıyordu anlatmasına ama Taesan dinlemiyordu bile. Tekrar yerinde olmayan yüzüğünü aramak için etrafına bakındı. "Bari yüzüğümü versen?"

"Bak, Taesan. Senin için yapabileceğim tüm şeyi yaptım, bunlar bile fazla." Sungho sandalyesinden kalkıp Taesan'a bakarak derin nefes aldı. Hemen sonra kapıya doğru yürüdü.

"Burada mı kalacağım?"

"Birkaç saate zincirler açılacak. Sakın kırmaya çalışma."

Ts sadece göz devirip kafa sallamıştı. Sungho kapıdan çıkıp gittiği anda ise ilk pencereye ve daha sonra duvarda kamera olup olmadığını kontrol etti. Tek sorun burada görünmez kameraların olması çok yaygındı. Ama pek de takmıyordu. Zinciri çekti güçlüce, ama canı o kadar yanıyordu ki bilincini kaybedecekmiş gibi hissediyordu.

"Geleceğim, Donghyun. Seni kurtaracağım."

Gözlerini kapatıp zinciri tekrar çektiği anda yanındaki ilaçların olduğu dolap yere devrilmişti. "Siktir." Ama bir yandan zincirlerden de kurtulmuştu. Ne yapacağını bilmeden ayağa kalktı ve Sungho'nun masasının üstüne sessizce bakındı. Yüzüğü hâlâ yoktu. Ve bu yarattığı sesten sonra herkesin buraya toplaşabilme olasılığı çok yüksekti. Aklına ilk gelen seçeneklerden birisi pencereden atlamaktı, sonuçta bu kadar küçük bir sebepten ölmezdi, o bir ruhtu. Fakat aklına yine yüzüğü olmadığı gelince bu planı da suya düşmüştü. Fazla düşünecek zamanı kalmadığında seri bir şekilde kapıdan çıktı.

"Vay ebesinin..." Her yerde korumalar vardı. Dürüst tepkisi aynen de böyleydi. Kameralar yetmezmiş gibi onca yetkili ve güvenliği geçmesi imkânsız gibiydi. Ama Leehan için yapardı.

Kafasını eğerek fark ettirmeden yavaşça çıkış kapısına doğru yaklaşıyordu, pek görülmeden. Ancak kapıya yaklaştığında birisi bileğinden tutmuştu.

"Güçlerin olmadan dünyada ne yapabilirsin, Taesan?"

Jaehyun'u gördüğü an derin nefes alıp sinirini içinde tuttu. Sessizce konuştu dikkat çekmemek için; "İşim gücüm yok da senin tavsiyelerini mi dinleyeyim? Ayrıca senin cezan ne ara bitti? Ah doğru ya, Sungho hyungun senin için süresini azaltmıştır."

Kolunu geri çekip onu hiç dinlemeden kapıyı açıp dışarı çıktı. Fark edilmemesi iyi olmuştu. Hemen evren değiştirme kapısını kullanıp dünyaya geldiği an nerede olduğunu algılamaya çalıştı. Aklına gelen şeyle biraz korkmaya başladı. Hiçbir gücü yoktu. Uzun zamandır böyle bir durumla karşılaşmamıştı. Bir anlık düşünmüştü, ya o kadar uğraştıktan sonra onu bulamazsa?

İç çekti ve telefonunu açıp haritalar uygulamasına girdiği an düşündü. Evinin adresini bile bilmiyordu. Ne yapacaktı cidden? Ama o kafeyi hatırladığı an konumu işaretlemişti. Sokağı hatırlarsa evin yolunu kolayca bulabilirdi.

Hızlıca konuma doğru yürümeye, hatta koşmaya başlamıştı kalabalık arasında. Tek düşündüğü şey o'ydu. Onu kurtarmak.

Düşünceleriyle yalnız başınayken kafeye geldiğini fark etmişti sonunda. Bir an onun gülümsemesini hatırlayınca içi ürpermişti. Hayatta kaybedemezdi onu.

Dikkatini daha fazla dağıtmadan kafeyi geçip sokağın sonuna kadar telefona bakarak yürümüştü. Ve sonunda gelmişti, orasıydı. Düşünmeden apartmanın içerisine girdi ve sertçe kapıyı tıklattı.

Kapı açıldığı anda sarışın olan, kendinden kısa olan Leehan'ın ev arkadaşı Riwoo'ydu. Sakince selam verip eve girdi ve kapıyı bile tıklatmadan Leehan'ın odasına girdi.

Ve sonunda o andı, buluşmuşlardı. Yataktaki örtüyü kaldırdığı an gülümseyerek ona baktı. Ancak tek bir sorun vardı, yatak kanlar içindeydi.

               ⋆ ˚。⋆    

stay  -  GONGFOURZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin