Arabayı tenha bir yolda sağ çekmiş camları açmış soluklanıyordu.
Bende pek farksız sayılmam.
Annem ve babam iyi insanlar olmamışlardı bana bile.
Bekler miydim? Kesinlikle hayır.
Ama potansiyelleri hep vardı.
Kaç kişiyi öldürmüşlerdir bu güne kadar?
Küçükken aldığım eğitimlerin sebebi benim de katil olmaya zorlanacağım anlamına mı geliyordu?"Özür dilerim bu şekilde öğrenmemeliydin." Başını ellerinin arasına almış gaz veya frene bakıyordu.
Eğildiği için tam olarak hangisine baktığını görememiştim."Sorun değil." Nasıl olsa öğrenirdim ha bu gün ha ertesi gün ne fark eder ki?
"Sorun. Aniden duymamalıydın onların suçunu sana yansıtmam doğru değildi."
Pek umrumda değil Agâh kasma bu kadar sonuçta aileni öldürmüşler bana kin beslesen de alınmam.
Sesli söyle Erna.
Bilmesine gerek duysam sesli söylerim iç ses.
Araba tekrar çalıştığında nereye gittiğimiz veya neden beni de peşinden sürüklediği gibi soruları es geçmem gerekti.
Ailesi kaç yaşındayken ölmüştü?
Kaç çocuğun ailesi benim annem ya da babam tarafından öldürülmüştü?
Otelde gördüğüm o kimsesizlerden oluşan ekibin hepsi benim annemin eseri mi?
Amaçsızlar örgütü demişlerdi. Annem ve babamın kurduğu düzen bu mu?Sol sinyalle aniden ormanlık yola kırdı.
İzmir/Beyler köyü tabelası aniden zihnimi aydınlattı.
En son karşıyakada sahilde gezen ben sonrasında tabelalara dikkat etmememin cezasını çekiyordum.
Otelin yerine bakmamıştım,yolda tabela görmemiştim ve Seferihisara kadar gelmiştik.
Saatlerdir zihnimin içinde ailemi tarttığım uykulu halim uzun yolu hissetmemişti."Köyde ne işimiz var?"
"Kafamı toplamam lazım şu an, 1 yıldır burda yaşıyorum evime geldik."
Evi dağ başı mıymış?
Özü ayı mı acaba?
Ayıp iç ses.
Ayıbın yolu kayıp Erna.
Vayy racon kapılmış.Köy yolundan içeri doğru ilerliyordu araba.
Kısa mesafe kat ederek köy evleri arasından dış cephesi mavi olan eve kadar sürdü.
Mavi evin önüne park edip arabadan inince peşinden ilerledim.
Telefonum çalmaya başlamıştı?Annecim arıyor.
Yazısı gözüme batıyordu.
Kapama tuşuna basıp Agâh takip ettim.
Cebinden üstünde yaprak olan anahtarlık çıkarıp mavi evin kapısını açtı.
Sözsüz oyunumuz devam ediyordu sanırım.Telefonum tekrar çalmaya başlayınca bana döndü "Aç istersen."diyip mavi evde kayboldu.
Kapı açık kalmıştı?
Ekrana dönüp bu sefer arayana göz attım.Babacım arıyor.
Annem bana ulaşamayınca babama aratmış gibiydi,ısrarla ulaşmaya çalışıyor olması takdir edilesiydi.
Yeniden kapatıp içeriyi inceledim.
Önümde camın dibine konmuş sedir sol tarafta başka cam ve altında sedir hemen sağımda da bir yatak vardı.
Bu ev salondan oluşuyordu!
Agâh'ın gidebileceği iki kapı vardı sol arkamda kalan kapı ya da giderken gördüğüm sağ koridordaki kapı.
Şansımı sol arkamdaki kapıdan deneyip o yöne döndüm.Kapıyı açtığımda Agâh'ın küçük mutfak tezgahında domates doğradığını görmek pek beklediğim birşey değildi.
"Ne yapıyorsun?"
Bıçağı kenara bırakıp bana döndü.
"Neye benziyor?" Tezgahta duran peynir tabağı ve salatalık çöplerini işaret etti.
"Kahvaltıya benziyor. Kafamda binbir olasılık ve soru varken niye yemek yiyoruz?" Tek kaşını kaldırıp tekrar domateslerine döndü "Yemezsen yeme zorla yedirtmem." Zehirlidir zaten hıh.
Kalmadım yani sana!
Mutfaktan çıkıp pencere dibinde olan sol sedire oturdum.
Yere yakın olması korkutmuyor değildi de her neyse pek kafaya takmadan telefonu açtım.Yeşil kapaklım kişisinden 10 mesaj.
Kafa atan adam kişisinden 7 mesaj,1 arama.
![](https://img.wattpad.com/cover/364316013-288-k105911.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farkımız Tarzımız
Teen FictionHer şey normal bir arkadaşlık hikayesi gibi duruyor değil mi? Peki aslı çok farklıysa? İki rakip ekibin çatışmasıyla başlayan gecenin sabahında en fazla ne olabilir ki? Dengelerin alt üst olduğu bir ihanet oyununda Erna'ya eşlik eder misiniz?