↝ Mahmut Orhan, Sena Şeker - Fly Above ♬
Soğuk, bazen yalnızca soyut bir hissiyat olmayabilir. Kimi zaman bulunduğumuz ortamın ısı derecesine göre vücudumuz tepki verir, titreyerek sahibini olacaklara karşı uyarır. Bazense soğuk, bedeni ele geçiren bir düşman görevindedir. Buz tutmak deriz biz buna. Oysa buz, bedenimizin her bir köşesini ele geçirmiştir. Buz yanığı deriz canımızı çok acıtırsa. Lakin kimse de demez ki, buz ateşin görevini neden üstlensin?
Vücudum yanıyor, yanmaktan ziyade titriyor. Soğuk, bedenimi korkunun yoldaşlığında ele geçirdiğinde uzuvlarım bana ihanet ederek kontrolü elimden aldı. Yeni bir duygu hakimdi artık tüm irademe, kaygı. Öyle ki bu yeni tat diğer aromaları geride bırakarak kendini ilk sıraya yerleştirmeyi başarmıştı. Kaygı beni olmadığım biri olduğuma inandırmıştı. O ben değildim, o benim kaygılarımın vücut bulmuş haliydi.
Ve şimdi gözlerim önündeki kan birikintileriyle çevrili alana bakarak titriyordum. Kelimenin tam anlamıyla, soğuk vücudumu ele geçirmişti ve bedenim korkudan kaskatı kesilmişti. Yaşanan onca şeyi bir kenara bırakacak olursak, bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Her şey bir yana, duvarlarımdan akan bu sıvı gerçeğin yüzüme çarpışı mıydı? Eğer insanlar haklıysa ve önceki yaşam diye bir şey varsa kendime sormalıydım, bunu hak edecek ne günah işlemiştim?
"Ne yaptın sen..." dedim boşlukta benden başkasının olmadığının farkındalığıyla. Boğazımdaki yumru giderek büyüyor, zamanla nefes almamı bile engelliyordu. Kalp atışlarımın sesi artık kanlı duvarlarda yankılanırken stabil melodime bir ses daha eşlik etti. Adım sesleri ağır ve düzenliydi. onun acelesi yoktu ama benim yarım kalmış bir ölüm seansım vardı.
"Sadece dikkatini çekmek istemiştim. Belli ki başarmışım." Ardımda duran adım sesleri yerini sahibine bırakmıştı. Vücudum hareket edecek gücü bulamıyordu. Gözlerimin odak noktası kanla resmedilmiş duvarlar iken hissettiğim şey belki de hiçbir şeydi. Ne hissedeceğimi, ne yapmam gerektiğini ve hatta neye inanmam gerektiğini dahi sorgulamayı bırakmıştım. Akışına bırakmak değildi lakin benimkisi, ben sonumdan kaçıyordum yalnızca.
"Bütün bunlar da neyin nesi?" dedim titreyen ses tellerime inat. Gözlerimin dolduğunu dahi fark edemezken bir damla döküldü irislerim arasından. Her şeye tahammül etmiştim, şimdiye kadar. Şimdi ise bunca şeyin ne uğruna heba olduğunu ve sonumun ne olacağını öğrenme arzusuyla yanıp tutuşuyordum. Bilmemek değil, öğrenememek yoruyordu beni.
"Sana söylemiştim, bana yardım ettiğin takdirde bilmek istediğin her şeyi sana zaten anlatacağım." Adımları tekrar hareketlendi. Yavaş birkaç soluktan sonra tam arkamda belirdiğinde uyuşmuş uzuvlarıma temas ettiğini hissettim. Sıcak eli soğuktan titreyen omuzlarımda gezindi. Ardından zarar vermekten kaçınırcasına kolumu boylu boyunca keşfetti. Engel olma girişiminde bulunmadım. Aklımda tonlarca soru vardı ve bana cevap verebilecek belki de tek kişi oydu.
"Bu şey... Duvardaki sıvı yani, tahmin ettiğim şey mi?" Sıcaklığı kasıp kavuran nefesini boyun girintimde hissettim. Yutkunmak bile imkansız hale gelirken hareketini sürdüren parmakları nemli avucumda durdu. Elimi tuttu, baş parmağı belirginleşmiş damarlarım üzerinde gezindi. Sol eli beni bozguna uğratarak bel boşluğumda dolaştı. Tamamen onun himayesine girmiştim ve bu beni rahatsız etmekten çok korkutuyordu.
"Senin uğruna ödeyeceğim küçük bir bedel." Dudakları arasından dökülen kelimeler tahminimi doğrularken bedenimin titrediğini artık o da hissediyordu. Kişisel alanım giderek daralırken yaptığım tek şey bana ait olanı ele geçirişini izlemekti. İlk defa bu kadar yakın değildik, her ortaya çıktığında aynı şeyi yapıyordu. Kendi dışındaki herkesle dalga geçmek hoşuna gidiyordu belki de, özellikle de benimle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ışığın soyundan gelen 𝜗𝜚 minsung.
Fantasydevam ediyor. ➴ bir kehanete göre ışığın soyundan gelen için adanan adaklar insan ırkının yetiştirdiği en lezzetli meyve sebzeler ya da eti ağız sulandıran kurbanlık hayvanlar değildi. o, gökyüzünün insanlık ve tanrı ulusu için bizzat indirdiği bir...