01: kehanetin kurbanı.

72 10 91
                                    

↝ Cigarettes After Sex - Apocalypse ♬

Bir kehanete göre ışığın soyundan gelen için adanan adaklar insan ırkının yetiştirdiği en lezzetli meyve sebzeler ya da eti ağız sulandıran kurbanlık hayvanlar değildi. O, gökyüzünün insanlık ve tanrı ulusu için bizzat indirdiği bir kurtuluştu. Klasikleşmiş adaklar, zavallı ölümlülerin elindeki en göz doyurucu şey olsa da bir tanrı için bu, basit bir parmak hareketinden başka bir şey değildi. O, kutsal topraklar için özel olarak biçilmiş kaftandı. Ölümlü diyarı için yeni dünyaya açılan kapı, bir başlangıç; sonsuzluğun açgözlü ve kibirli kahinleri olan tanrılar için azap dolu bir sondu.

Gökyüzünün ağıtlar sıralarcasına şiddetli fırtınalar sürdürdüğü bir geceydi. Rüzgar bu gece hızını hiç olmadığı kadar artırmıştı. Genç kadın kolları arasındaki, henüz kundağından bile ayrılmamış olan bebeği ölümden kaçarcasına gizlemeye çalışıyordu. Ne var ki çabaları, titreyen ellerinin yanında bir hiçti. Asıl kaçtığı şey geçmişiyken nasıl olur da ölümün önüne geçmeye çalışırdı. Ölüm, bu onun için basit bir kelimeydi zira hiç tatmamış biri ölümün soğuk sessizliğini tahmin dahi edemezdi.

Ne var ki, gökyüzünün durmak bilmeyen çığlıkları kolları arasındaki bu küçük bebek yüzündendi, lanetli olarak bilinen Işık Tanrısı. Küçük ve korumasız olduğundan bebeğin her tepkisi gökyüzü tarafından azat ediliyordu. Doğumu tanrıçalar tarafından reddedilmiş olan bu bebek, gelecekte olacak felaketlerin yegâne sorumlusu olacaktı. Gökyüzü, henüz anne karnındayken genç tanrı için kehanetini yazmıştı. Onun bir geçmişi yoktu, geleceği ise belki de hiç olamayacaktı.

Ve şimdi Afrodit, kucağındaki bu bebekle bilinmezliğe gidiyordu. Yağmur her zamankinden daha şiddetli ve ağır yağıyordu bu gece, buna rağmen küçük tanrının tenine bir damla bile su değmemesi için sıkı sıkıya bastırmıştı göğsüne. Bir yıldırım çaktı sonsuz karanlığın ortasında. Işık, kulak çınlatan sesten önce gösterdi kendini. Ağıtlar bu gece yasak kelimeleri kabul kılmıştı. Bu gece günahlar günahkarların sonu olmak üzere serbest bırakılmıştı. Sessiz çığlıkları duyan tek kişi ise henüz kimliğinden bihaber olan oğlan çocuğuydu.

Bal kadar sarı saçlara sahip olan kadın her ne kadar engel olmaya çalışsa da elbisesinin etekleri çamur birikintilerine dalıp çıkıyordu, ayakkabıları sıvı kum ile doluydu. Gümüş renginin cazibesini yitirdiği topukluları her zemine bastığında koyu sıvı, saten elbisesine bulaşmaktan geri kalmıyordu. Adım atmak her saniye zorlaşıyor iken aklından bir kere olsun geri dönmek geçmemişti. Dönmeyecekti, dönemezdi. Kucağında bu bebek varken kaçmaktan başka bir şansı yoktu.

Gelecekte, ölümü için bin bir türlü tuzak kurulacak, yerini bilenlere söylemesi için çeşit çeşit işkence edilecek olması umurunda değildi. Bu bebek yıllar sonra herkesin kurtuluşu olacaktı, savaşa son verecekti. O lanetli değildi, Afrodit onun içindeki ışığı doğduğu anda hissetmişti. O düşmanın tarafında olmayacaktı. Babasının yaptığı yanlışı yapmayacak, annesi kadar zalim ve açgözlü olmayacaktı. Nefes alışları, her adımında hızlanan kalbi gibi durmak bilmiyordu. Kulaklarına dolan ses ise her ikisinin de işlevini yitirecek derecede hızlanmasına sebep olmuştu.

"Yaptığının yanlış olduğunu ikimiz de biliyoruz Afrodit. Bebek başına bela açmadan vazgeç bu işten, aksi taktirde sana ben bile yardım edemem."

Akan gözyaşlarını silmeye bile vakti yoktu Afrodit'in. Sessiz olmalıydı, eğer biri onu görürse sonuçları hiç iyi olmazdı. Buna rağmen yüzü zihninde canlanan ve hiç de yabancı olmayan sese ithafen mırıldandı. Dudakları arasından firar eden kelimeler uzaktan duyulan, bir annenin çocuğunu öldürmeden önce söylediği son ninniye benziyordu, soğuk ve gerçeklerle harmanlanmıştı.

ışığın soyundan gelen 𝜗𝜚 minsung.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin