Hazır Agah'ta gelmişken yemek yapmaya başladık. Başladık derken o yapacaktı bende onu izleyecektim yoksa ben nereden bileyim yemek yapmasını.
Gerçi donmuş gıdaları ısıtabiliyorum onda sıkıntım yok da neyse. Bazen yemekleri Berkay'la Kenan yapardı onların yaptığı yemekleri yerdim ama onlarda şimdi burada yoktu.
Ali'nin babannesinin yanına gitmişlerdi bende gidecektim bugün ama malum durumda dolayı yarına ertelemiştim.
Bu haberi bizimkilere söylediğimde Berkay çıldırmıştı. Niye gelemiyormuşum Agah'ı bırakıp bal gibi de gelebilirmişim diye, Berkay bunları söylerken hepimizi güldürdüğünden haberi var mıydı acaba.
Agah kremalı makarnalı tavuklu sote yapmaya karar vermişti. Evde düzgün bir şey olmadığı için iki sokak ötede ki markete gitmeye karar verdik.
Anahtarı, parayı falan aldıktan sonra dışarı çıktık. O önden ayakkabısını giydi ve beni beklemeye başladı. Bende ayakkabımı giyince dışarı çıktık.
Yürürken aramızda sessizlik oluştu. Bu sessizliği kırmak için ne muhabbeti açsam diye düşünürken o başladı konuşmaya.
"Şimdi biz birlikte olsak bizim çocuğumuz olacak ha." Takmıştı arkadaş bu da bu konuya. Evet diyorum bir daha soruyor neyse ki tatlı olduğu için bir şey demiyorum.
"Evet Agah gerçekten hamile kalabiliyorum çok riskli olsada hamile kalabiliyorum." Hışımla bana döndü.
"Riskli derken?"
"Erkeğim ya kadınlara oranla doğurmam daha çok riskli ölme ihtimalim va-" ben sözümü bitirmeden eliyle ağzımı kapattı. Gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. Sen iki metre boyunda kocaman çocuksun kendine gel dememek için zor tuttum kendimi.
Benim yanımda istediği olabilirdi. İsterse kocaman adam, isterse de küçücük bebek olabilirdi...
"Konuşma böyle, seninle o yasaklı kelimeyi yan yana duymak istemiyorum bir daha. O kelimeyi hayatımızdan çıkarıyoruz." Sanki bebekle konuşuyordu döle bak sen.
Bende onu gıcık ederdim. Elini ağzımdan çektim.
"Hangi kelimeyi ölm-" yine eliyle ağzımı kapattı. Bana biraz daha yaklaştı. Sıcak mı olmuştu buralar ne.
"Bir daha aynı kelimeyi kullanırsan bu sefer elimle değil başka bir şeyle ağzını kapatıcam." Dedi. Hassiktir bunu derken dudağından mı bahsediyordu yoksa sikinden mi? Gerçi ikisi de bana uyardı. Ben okeydim ikisine de.
"Tamam tamam bırak yoksa sokak mokak dinlemeyeceğim domalıcam şimdi." O da heyecanlanırken bu sefer bırakmıştı beni.
"Neyse işte öyle başka merak ettiğin bir şey var mı?" Bir an düşündü, hala şaşkındı bir erkeğin hamile kalabileceğine gerçi o yine iyi kavradı ben olsam hassiktir oradan beni mi yiyon cücük derdim.
"Doğum nasıl olacak asla hamile kalmayacaksın da merak ediyorum." Niye hamile kalmıyormuşum ki canım isterse kalırım.
"Sezeryanla olacak" beni yine anlamadığını düşündüm. "Yani karnımı kesecekler oradan alacaklar bebeği."
Sanırım şimdi kafasında bir şeyler oturmuştu. Bir erkeğe erkek olarak bunu açıklamak komikti. Ömrü billah merak etmediğim konuları doktor sayesinde en ince ayrıntısına kadar öğrenmiştim.
"Çok tehlikeli değil mi? Ayrıca çok korkunç." Lan sen bebe değilsin kendine gel.
"Tehlikeli bu yüzden özele bu kadar para bayıyor millet, lan sen nasıl çıktın sanıyon, leylekler mi getirdi seni şapşal."
Bana şapşalca güldü ama cevap vermedi. Biz konuşmaya dalmışken markete gelmiştik bile.
Girdik çok ta kalabalık olmayan markete.
Şaşırtıcı şekilde kalabalık değildi normalde hep kalabalık olurdu bu market.Alacaklarımızı reyonlardan almaya başladık. Önce köri aldık çok severim körili yemekleri. Sonra makarna, krema, tavuk derken her şeyi aldık marketten.
Parayı kimin ödeyeceği kavgasını yaptıktan sonra en sonunda ben ödedim. Marketten çıktıktan sonra karşımızda oyuncakçı vardı benim ilgimi çeken oyuncakçıda ki asker ayıcıktı.
Agah'ı kolundan tuttuğum gibi oyuncakçıya çektim. Tabi garibim hiçbir şeyden haberi yok beni tabip ediyor.
Oyuncağın tam karşısına geçtim Agah'a gösterdim asker ayıcığı. Çok hoşuma gitmişti aynı benim gibiydi.
"Aynı senin gibi." Dedi o da beni tastikleyerek. Oyuncağı yüz hizama getirdi bu seferde kendini tastikleyerek evet evet diyordu. Ona güldüm ve ayıcığı elinden aldım.
Bir tane daha aynısından alarak kasaya geçtik o cüzdanını çıkarmaya çalışınca elini tutarak sakın dedim. Bugün ben ödim yarın o öderdi.
Biraz laf söyledikten sonra sanırım burada küfür ediyordu parayı ödeyip dışarı çıktık. Askerli ayıcığın birini ona verdim biri de bende kaldı.
"Hatıra olsun." Dedim.
İlk hediyemizdi bu. İlk heyecan.
Daha sonra eve doğru yürümeye başladık. Öyle acıkmıştım ki yanımda ki Agah'ı bile et niyetine yiyebilirdim.
Hiçbir yola sapmadan direk eve geldik bu sefer, anahtarı deliğe sokarak içeri girdik.
O üstünde ki ceketi çıkartırken bende aldıklarımızı mutfağa bıraktım. Daha sonra da yatak odama girerek küçük Barbaros'u yatağın üstüne bıraktım.
Mutfağa girmeden lavaboda elimi yıkayarak mutfağa girdim. Agah çoktan ellerini yıkamış tavuğu kesme tahtasına almıştı bile.
Hiç karışmadan bir sandalye çekerek tavuğun derisini soyuşunu izledim. Ben ne anlardım tavuk kesmekten hayatım dağ bayır olmuş benim.
Deriyi ayırdıktan sonra bacakları ve kanatları keserek ayrı bir poşete koydu ve buzluğa attı. Söylemine göre bunları kullanmayacaktık.
Göğüs kısmını alarak kesme tahtasına koydu. Benim bile şimdi farkettiğim makarnaya baktı olmuş mu diye.
Tavuğu sotelik kesti. Biberleri, soğanları da kesti. İyice izliyordum ki belki sonra tek kalırsam yapardım. Buna ben bile inanmadım ama neyse.
Volk tavaya az yağla kestiği tavuğu attı. Tavuk olduktan sonra biberleri ve soğanı attı. Tuz, köri bişelerde attı da görmedim onları. Süzdüğü makarnayı da attı yemeğe ve kremayı döktü. Güzel kokular gelmeye başladı ha.
"Beni izleyeceğine masayı hazırlasana." Başka biri beni böyle azarlasa ağzını burnunu kırardım ama bu çocukta bir sıkıntı olmuyordu garip bir şekilde.
Onun direktiflerine uyarak masayı hazırladım. O yemeği tabaklara pay ederken bende aldığımız kolayı bardaklara dolduruyordum.
En sonunda ikimizde sandalyelere oturarak yemeğe başladık. Güzel yapmıştı şerefsiz yemeği. Şey gibiydim şu an ablan tatlıyı güzel yapar ama senin hiç övesin yok onun gibiydim gıvık etmeye bayılıyordum ben bu çocuğu.
Daha fazla dayanamadım gözlerine çünkü övmemi bekliyordu gözlerini kocaman açarak. Zaten güzel de yapmıştı.
"Hayatım da yediğim en güzel makarna." Diye övdüm onu, bu küçük övmem bile onu o kadar mutlu etmişti ki yüzünde güller açıyordu.
Yemeği yedikten sonra bulaşığı birlikte yıkayarak içeri geçtik film izlemek için. O bir film açarken onu izliyordum bende iyiki diyordum içimden.
İyi ki...
____
Selamlar....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLAMA BEN AĞLARIM
RomanceBarbaros zor da olsa öğrenmişti artık, asla yüzbaşı mahir tarafından sevilmeyeceğini...