26.BÖLÜM

271 20 0
                                    

Her şeyi yanıma alıp almadığıma baktım. Bugün Ali'nin babannesinin yanına gideceğim. Birkaç parça eşyayı askeri çantama tıktım. Çantanın en üstüne de küçük Barbaros'u koydum.

Berkay'ın geleceğimden haberi yoktu. Kimseye söylememesini istemiştim. Sabahta konuşurken işim var gelemem falan demiştim.

Yine sinirlenmişti ama yapmam lazımdı yoksa dilinden ömür billah kurtulamazdım.

Ali'ye ne eksik diye sorduğumda sen diye cevap verince artık konuşmaları Kenan'la yapmaya karar verdim. Akıl sağlığım için Kenan en iyisiydi.

Mardinden almaya karar vermiştim birkaç parça aburcuburu. Bu arada babannesi Mardin de yaşıyordu. Orada doğup orada büyüdüğü için başka şehirde yaşamak istemiyordu.

Bizde olağan karşıladık bu durumu sonuçta eski toprak asla laf geçiremezdin.

Her şeyi aldığımı kontrol ettikten sonra üzerime ceketimi de alarak dışarı çıktım. Postallarımı giydikten sonra kapıyı bilmem ne kere kilitledim.

Şimdi kimsenin bir askerin evine girmeye götü yemezdi de girerse diye önlemimi alayım ben.

Ah girse de bende ağzını burnunu kırsam keşke. Tatil bana yaramıyordu çok sakin geçiyor, canım sıkılıyor. Bende böyle aksiyon arıyorum işte.

Garajdan motorumu çıkartığım sırada arkamdan biri geldi. Ani hareketle kolundan tutarak duvara çarptım onu, kim olduğuna baktığımda Agah olduğunu gördüm.

Kolunu bıraktığım sırada kolunu ovuşturarak bana doğru döndü.

"Sen delisin gerçi suç bende asker sevdiğin olursa bunlara da katlanıcaksın işte." Söylenmelerine kahkaha attım artık alışmıştım beni sevdiğini söylemesine.

Ve sanırım bende hoşlanıyordum ondan. Bunu farketmeyi hiç beklemiyordum çünkü ben biraz kalın kafalıydım böyle ince ayrıntıları anlamazdım.

"Nereye gidiyorsun böyle?" Daldığım yerden çıkardı beni konuşması.

"Ali'nin babannesine gidiyorum uzun zamandır bekliyor kadın ayıp olacak artık. Gideyim dedim bugün de."

Kafasını sallayarak onayladı beni. Sanki gidişime üzülmüştü. Keşke o da gelseydi. Evet ya o niye gelmiyor.

"Sende gelsene." dedim ona, bunu sormama şaşırmış gibi bir hali vardı.

" Bilmiyorum ayıp olmasın. Belki gelmemden rahatsız olurlar." O kadar naif düşünceliydi ki, hareketleri ve cüssesi  arasında dağlar kadar fark vardı.

"Ne ayıp olacak oğlum sanki tanımadığın kişiler bir tek babanneyi tanımıyon o da o kadar misafirperverdir ki gelmene mutlu olur." Diyerek içini rahat ettirmeye çalıştım.

Hala düşünüyordu.

"Hadi hadi." Diyerek sırtından ittirdim evine doğru. "Birkaç kıyafet koy çantana da gel." Onu daha fazla dinlemeyerek motorumla ilgilenmeye başladım o da pes ederek evine doğru yol aldı.

Motora baktım bakım günü gelmişti. Mardinde bir bakıma vereyim en iyisi. Yoksa koca dağ yolda bırakacaktı bizi.

Birkaç dakika bekledikten sonra Agah gelmişti. Üstünü de değiştirmişti. Daha şık kıyafetler giymişti.

"Geldim hadi gidelim bu arada ne alalım hediye olarak ben şuan çok heyecanlıyım da aklıma hiçbir şey gelmiyor." Peşi sıra söylediği kelimelere güldüm artık sık sık gülüyordum, gerçi bu çocuğun yanında ben hep gülüyordum.

"Mardinde alırız bir şeyler hediyeler de alırız Hatice babanne seviyor hediyeleri." Kafasında beni onayladı. Kaskı ona vererek hiçbir türlü itiraz kabul etmediğimi beyan ettim.

Motora bindim o da arkama bindi daha motoru başlatmadan bile belime sarıldı. Fırsatçı dedim kendi kendime.

"İncecik, kollarıma uyacak şekilde tam benim için." Konuşmasıyla biraz utanmıştım. İncecik dediği herif yüz kiloydu haberi var mıydı.

Motoru çalıştırdım ve Mardin yolunu tuttuk. Sıkıcı geçeceğini düşündüğüm yolculuk Agah sayesinde eğlenceli geçiyordu. Yol o kadar çabuk bitmişti ki ben bile ne ara Mardine geldiğimize şaşırdım.

Tam karşımızda Mardin tabelası vardı. Hediyelik eşya satan bir yer bulmaya çalıştık. Birkaç kişiye sorarak bir yer bulduk ve motoru kilitleyerek içeri girdik.

Severdi Hatice teyze tabak, bardak hediyelerini. O tabak almaya bende barbak almaya karar verdik. En güzelinden hediyeliklerimizi aldık. Parasını ödeyip dükkandan çıktık.

Motoru alarak bu sefer ev yoluna koyulduk. Eve gelince motoru durdurdum Ali'nin burada ki garajına motoru koydum ve kilitledim.

Agah'la birlikte kapının önüne geldik zile bastım. İçeriden bir takım sesler geldikten sonra en sonunda biri kapıya bakmayı akıl edebilmişti.

Seslerden anladığım kadarıyla Ali'yle Berkay kapıya bak kavgası yapıyordu. Hatice teyze de onlara kızıyordu sanırım kapıyı yine Kenan açacaktı yoksa diğer ikilinin sesleri kesilmeyecekti.

Tahmin ettiğim gibi kapıyı Kenan açtı. Beni gördükten sonra Agah'ı gördü onu kafasıyla selamlayarak bana sarıldı.

Özlemiştim bu sıpaları. Birkaç gün olmuştu görüşmeyeli.

İçeri girdiğimizde en sonunda bizi farkettiler. Berkay kaşarak geldi ve bana sarıldı Ali ona inat onu çekiştirerek bana sarılmaya çalıştı bide bunun kavgasını yaptılar.

Onları bırakarak Agah'ı da alarak Hatice teyzenin yanına gittik. Beni görünce öyle bir sevindi ki şimdiye kadar gitmediğime pişman oldum.

Bundan sonra sık sık gelirdim artık. Sıkı sıkı sarıldık. Benden sonra Agah'ı gördü elini ona doğru uzattı Agah elini öptükten sonra ona da sarıldı.

Bizim deliler de içeri girmişlerdi bu sırada. Boş koltuklara oturduk.

"Ne iyi ettiniz Barbaros'um gelmekle." Berkay da Hatice teyzeyi onayladı.

"Bir an hiç gelmeyeceksin sandım baba." Dedi. Onun bu haline güldük. Biraz daha muhabbet ettikten sonra Hatice teyze bizi masaya çağırdı.

Çeşit çeşit yemekler yapmıştı yine. Biz her geldiğimizde bizi öyle bir beslerdi ki birkaç kilo alırdık teyzemin sayesinde.

En sevdiğim yemeklerden olan sarmaya çatal sapladım hemen. Öyle güzel yapmıştı ki yemeği.

Ben böyle görgüsüz gibi yemeğe saldırmama karşın Agah daha insalcıl yiyordu yemeğini.

Gerçi üstünde bir çekimserlikte vardı şimdi.

"Eee ne zamana kadar burada kalacaksınız evladım bak şimdiden söyleyeyim bir haftadan erken salmam." Bize şart koşan Hatice teyze sen gel onu bide bizim albaya ilet. Gözlerini çatalla oyardı vallaha.

"En fazla dört gün kalabiliriz teyzem biliyorsun emir kuluyuz bizde." Diyerek huyuna gitmeye çalıştım.

"Bana laga luga yapma yılan, sanki bilmiyoruz seni neyse bu seferlik affedeceğim bir daha olmasın." Diye bana kızdı. Onu gülerek karşıladık artık, hepimiz alışmıştık bize lakap takmasına.

Bana hep yılan derdi. Sinsiymişim ona göre. Kenan'a şahin derdi en sevdiği hayvan şahin olduğundan ve içimizden en çok Kenan'ı sevdiğinden öyle derdi.

Ali'ye sıçan derdi her deliye girebildiğinden dolayı. Berkay'a da tavşan derdi diğer ikiliye hep kedi ve fare derdi.

Kahkahalarımızla bitmişti yemek...

____

Selamlar....





AĞLAMA BEN AĞLARIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin