11

1.4K 115 65
                                    

Dayanamadım. Kıyamadım ona.
Bizimkilerin yanından ayrılıp abimleri aramaya başladım.
Nerede olabilirler ki?
Lavaboya baktım yoklardı. Bahçeye baktım orada da yoklardı. Kafamı kaldırdım. Teras,  tabii ya terasta olabilirlerdi.
Hızla merdivenleri çıkmaya başladım. Güzel yüzüne daha fazla zarar gelmeden yetişmeliydim.
Sonunda çıkmıştım. Kapıyı açtım ve onları gördüm. Abim Minho'yu duvara yapıştırmıştı, bir kez daha yumruk atacakken seslendim.

"Abi dur!"

Beni gördü. İkisi de, bana bakıyorlardı. Hızla yanlarına gittim.

"Lütfen bırak." Yalvarıyordum abime, güzel yüzü kanlar içindeydi. Karşılık da vermiyordu. Kum torbasına çevirmişti oğlanı.

"Git buradan Jis."

"Olmaz gidemem, zaten yeterince vurmuşsun bırak hadi."

"Hak ettim ben Jisung git." Acınası sesiyle konuşuyordu.
Hayır anlamında kafamı salladım.

"Bırakamam seni bu halde."

Tekrar abime baktım.

"Lütfen."

Yumruk şeklinde ki elini aşağıya indirdi.

"Sen şu çocuğa dua et."

Tuttuğu yerden bırakınca olduğu yere çöktü Minho. Hali kalmamıştı. Yanına çöktüm. Yüzünde ki yaralara bakıyordum. Abim yanımızdan gitti.

"Özür dilerim."

"Sen neden özür diliyorsun ki Jisung? Benim hatamdı, hak ettiğim buydu."

"Karşılığı bu olmamalıydı. Abimi durdurmalıydım, canın çok yanmış olmalı."

"Sorun değil Jisung, hiç sorun değil."

Boynuna sarıldım. Bir elini belime bir elini de saçıma götürdü.

"Geçti, geçti." Bugün ikinci kez duydum bu kelimeyi. Geçmiyor.

Bir süre orada öylece kaldık. İkimizin de buna ihtiyacı vardı. Sonra ayrıldım Minho'nun kollarından.

"Yüzün için pansuman mı yapsak?"

"Gerek yok geçer."

"Lütfen."

"Bana öyle baktığında red edemeyeceğim hiç bir şey olmadığını biliyormuydun?"

Gülümseyerek kafamı salladım.

"Hayır, bilmiyordum ama öğrendiğim iyi oldu."

Sırıttı. Ayağa kalkıp elimi uzattım. Elimi tuttuğunda kendime doğru çekerek onu da kaldırdım.
Sonra beraber aşağıya indik. Önce pansuman yapmak için bir kaç şey aldık, sonra da yemekhaneye geçip yanyana oturduk. Bana doğru döndü. Elimde ki pamuğa garip bir sıvıyı döktüm, adını ya da ne işe yaradığını bilmiyordum, tek bildiğim dökmem gerektiğiydi. Sonra yavaşça kanayan yerlerine sürmeye başladım. Dokundurduğum da geri çekildi.

"Acıdı mı?"

"Yok acımadı, devam et sen."

Yalan söylüyordu acıdığına emindim. Biz onunla uğraşırken çoktan teneffüs zili çalmıştı. Hyunjin gelip karşımıza oturdu.

"Öğlen esip gürlüyordun ne oldu? Yine yanındasın. Boşu boşuna sevgilimle aramı bozdun."

"O bedelini fazlasıyla ödedi Hyunjin, ama sen hak ettin. Burada atar gider yapacağına git sevgiline yalvar seninle barışsın."

"Minho çok yalvardı herhalde."

Minho kafasını ona çevirdi.

"Ne diyorsun lan sen? Zaten halim yok bir de seninle uğraşmayayım ikile."

"Uğraşsana benimle ya uğraşmazsan kahrolurum."

"Hyunjin git artık ya ne yüzsüz bir şeysin."

"Sana mı sorucam bro?"

Hyunjin bana diklenince Minho ayağa kalktı.

"Şş bak bana bulaşıyorsun lafım yok ama Jisung'dan uzak dur."

"Olur paşam olur."

Yanımıza Felix geldi, Hyunjin onu görünce gitmeye kalkıştı. Felix kolundan tuttu.

"Dur."

Hyunjin dönüp yüzüne baktı. Felix elini yüzüne götürdü.

"Çok canın yandı mı?"

Hyunjin gülümsedi. Hayır anlamında kafasını salladı.

"Beni merak mı ettin Lix'im?"

"Ettim."

Daha fazla konuşmadan sadece sarıldılar.
Sessizce söylendim.

"Hyunjin bu çocuğu hak etmiyor. Baksana ne kadar haksız olsa da kıyamıyor ona."

Minho kıkırdadı.

"Ne gülüyorsun ya?"

"Sende bana kıyamadın."

"Alakası yok abim seni öldürmesin diye durdurdum."

"İkimiz de çok iyi biliyoruz Changbin'in vuruşlarından ölmeyeceğimi."

"Of tamam ya, evet kıyamadım sana, güzel yüzüne daha fazla zarar gelsin istemedim."

"Güzel yüzüme öyle mi?"

"Hm hm öyle."

Ayakta durduğunu fark edince geri yanıma oturdu. Sandalyemi alttan çekip kendisine yakınlaştırdı.

"Biraz daha yakından bak güzel yüzüme."

O öyle diyince yüzümü daha çok yüzüne yaklaştırdım. Sonra elimde ki pamuğu dudağının kenarında ki kanayan yere tuttum. Ani acıyla ses çıkardı.

"Has!"

"Acıdı sanki?"

"Yok acımadı, devam et sen bende senin güzel yüzünü izleyeyim."

İşimizi bitirdikten sonra sınıflara dağıldık. Hyunjin ve Felix çoktan yanımızdan gitmişlerdi. Zaten son dersin son dakikalarındaydık. Seungmin ve Jeongin başıma toplanmışlardı.

"İyimisin Jisung?"

"Changbin söyledi de Minho'yla konuşmuşsunuz? Hallettiniz mi?"

"İyiyim Seung, abim nasıl vurduğunu da anlattı mı Jeongin? Çocuğu zor elinden aldım."

"Anlatıcaktı da ben izin vermedim, neyse zaten sen iyiysen no problem."

"Aynen öyle Chan da merak etmiş seni çıkışta bi görünürsün ona."

"Olur konuşurum ben onunla."

______________________
Helüüüü
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Bu bölüm diğerlerine göre kısa oldu gibi.
Bir sonra ki bölümde telafi edebilirim umarım.
Sizi seviyorum...
Yazım hataları için kusura bakmayın.

iddia/minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin