Keyifli okumalar<3
İnsanlar vardır;
Gelip geçerler hayatlarımızdan...
Kimi hiçbir iz bırakmaz ardından,
Kimi hafifçe okşar ruhumuzu,
Kimi de hüzün bırakır ardından...ŞEMS-İ TEBRİZİ
Herkesin bir benliği; bir karakteri; bir kişiliği; bazılarının iki yüzü olsa da bir hayatı vardır.
Kaç hayatım, kaç yüzüm olduğunu saymayı bıraktım. Kaç isim değiştireceğim daha kaç kere öleceğim bilmiyorum. Bir önemi de yok zaten. Ben bir kere öldüm. Ruhumu gömdüm. Daha on yaşında yaralı bir çocukken kendi ellerimle üzerine toprak attım. Bütün yaralarımı, acılarımı, hüzünlerimi, kırgınlıklarımı, özlemlerimi... Sonra küllerimden tekrardan doğdum. Anka değildim ama Laçin oldum.
Yeniden küllerimden doğmak benden bir şeyler götürürken çok şey de kattı. O küllerin arasından çıkmak kolay olmadı elbette. Yaralı kuşu yırtıcı kuş yapmak hiç kolay olur mu?
"Agah Komutanım odasına geçti. Gidelim." eli ile bana referans eden askere gülümseyip önden yürümeye başladım.
Asker bir adım arkamdan gelirken kot ceketimin ceplerine ellerimi koyup sırtıma değmemesi için ceketi geride tuttum. Arkamdan gelen asker profesyonel değildi ama her an her yerden profesyonel bir asker çıkabilir ve belimde olan silahımı fark edebilirdi.
Profesyonel askerlerin olduğu bir askeriyeye neden silahla girdin diye soranlarınız vardı. Hemen açıklıyorum. Sabahtandır başıma bela olan sevgili Burakcığım'ın o güzel sesini duyunca silahımı orada bırakamazdım çünkü Cerkutay hala beni nereden tanıdığını düşünüyordu ve bu cümle bana şüpheyle bakmasına sebep olmuştu.
"Yüzüğün düşmüş abla. Ayağını az geri çek alayım." ah Burak ah iyilik yapacağı tuttu çocuğun.
"Ablanı eşekler kovalasın senin." sahte gülüşümün altında sessizce mırıldanmıştım ama ikisi de duymamıştı.
"Efendim!" diye soran Burak'a dönüp "Ben alırım sen zahmet etme. Sizinkilere nasıl açıklama yapacağını düşün." bu şekilde belki üzerimde olan bakışları çekilirdi. Kendi derdini düşünmüyor salak kalkmış benim yüzüğümü düşünüyor. Cerkutay kapısını açıp indi bakışları anında bana dönerken silahı ona çaktırmadan nasıl alacağımı düşündüm.
Tam o sırada Burak'ın korku dolu sesi bakışmamızı böldü "Siktir abim geliyor!"
"Sıçtın Burak" deyip gülünce Burak'tan garip sesler geldi Cerkutay gözlerini kocaman açıp Burak'a baktı. Bende fırsattan istifade silahımı alıp belime yerleştirdim.
"Lan!" arabanın içine başını sokup Burak'ı kolundan tutup itti ve gerçekten altına edip etmediğine baktı. "Lan sıçtın mı gerçekten?" öyle bir deyiş şekli vardı ki 'olmasın yoksa koltuğu yalatırım' derceydi. bu görüntü karşısında kahkahamı tutamamıştı.
"Abi napıyon bırak sıçmadım koltuğuna. Ama abim çok pis sıçırtacak beni." sona doğru sesi endişeli çıkmıştı. Bu çocuk benim kardeşim olsa çok döverdim ha. Burak bu muameleye daha fazla maruz kalmak istemez gibi kendini hemen dışarı atıp. Eceline yani abisine doğru gitti.
Bende arabadan inip Burak'ın arkasından baktım. Üç kişinin olduğu bir erkek gurubuna doğru gidiyordu. Abisi onlardan biriydi anlaşılan. Batmak üzere olan güneş ışıkları gözümü aldığı için görüşümü kısıtlıyordu.
"Aldın mı yüzüğünü?" Cerkutay'ın şüpheli ve hala tanımaya çalışan bakışları arasında aldığımı söyleyip binaya doğru yürüdüm. Babamın olduğu kata daha çıkmamışken bir asker gelip babamın toplantıda olduğunu söyledi. Ve olduğum katta bir odaya aldı beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKKURT GİZ'İ
AcciónKimine göre dış güçlerin bir oyunu; Kimine göre derin devletin adamları; Kimine göre sömürgeci güçlere karşı kendiliğinden oluşmuş bir gurup; Kimine göre de öyle birileri yok anlatılanların hepsi hikaye... Kiminin sevdiği kiminin düşman olarak gördü...