Bu da Benim Gülüm

84 7 1
                                    

Biz kendimizi yeni bir nesle köprü olarak görüyoruz. Ölünceye kadar da böyle görmeye çalışacağız. Çünkü o nesle Cenab-ı Hakk'ın hususi iltifatı olacağına inanıyoruz.

M.Fethullah Gülen

***

Bir ülkeden diğerine hicret ederken Afganistan yolları gözükmüştü onlara. Eşi ve üç çocuğuyla onların nasibinede Afganistan düşmüştü bu sefer.

O zamanlar Afganistan karışıktı, hem kendi ailesine hem de eşinin ailesine Pakistan'a gidiyoruz diyebilmişti.

Eşi'de onun gibi bu sevdayla kavrulmuş bir ablaydı. Bu yolun adanmış ruhlarından olan bir abla...

Her zaman bu yolda eşinin arkasında durmuş, gittiği her ülkeye tereddütsüz arkasından gitmişti.

Afganistan'a geldiklerinde oradaki Türk Okulu'nu eski yöneticisinde devraldılar ve hizmete başladılar. Bu ailenin genç kızları vardı. Okul çağındaydı. Afganistan'da kızlar okutulamadığı için okula gidemiyordu, her gün ağlıyordu. "Baba benim okumaya hakkım yok mu?" diyordu babasına.

Babası çaresizce her gün kızına sabretmesini söylüyordu. Kızının bu gözyaşlarına dah fazla dayanamayarak Türkiye'ye gidecek olan bir ağabeyden orada hocaefendiye bu durumu anlatmasını istedi.

"Ağabey muhterem büyüğümüze selamlarımı ileterek, biz ülke ülke dolaşırken başkalarının çocuklarıyla ilgilenirken kendi çocuklarımızla ilgilenemiyoruz, onları okutamıyoruz. onlar bu güzelliklerle nasıl tanışacaklar, bir hizmet eri olmak için nasıl yetişecekler diye sorar mısın?"

Türkiye'ye giden ağabey gelmişti. İstediği soruyu da hocaefendiye sormuştu.

Hocaefendi selam göndererek "Arkadaşlarımız Allah rızasından başka bir şey beklemeden başkalarının çocuklarına sahip çıksınlar, Allah da onların çocuklarına sahip çıkar." mesajını iletmişti.

Yıllar sonra bu söz hakikate kavuşmuştu o ağabey bu sözü iliklerine kadar yaşamıştı.

O ağabey ve ailesi Türkiye'ye dönmüş tekrar eski düzenlerine kavuşmuşlardı. Artık çocuklarını da okutabiliyorlardı. O güzelliklerle çocukları da tanışmıştı.

Sabırla bekleyen o kızları Türkiye'ye geldiklerinde üniversite sınavından güzel bir puan alarak sınıf öğretmenliğini kazandı.

Ağabey'in tayini Diyarbakır'a çıkmıştı, yeni görev yeri orasıydı. Sınıf öğretmenliğini kazanmış olan kızı tatile çıkmadan önce ailesiyle vedalaştı ve ablalarıyla birlikte güzel anıların hafızalara kazındığı o kitap okuma kamplarına katıldı.

Ağabeyin kızının bir haftalık bir kampı vardı. Kendi kampının ardından da başka liseli kızların kampının başına geçecekti.

Kendi kampları başladı. Kalpleri maneviyatla dolu iman atmosferinin yoğunluğuna kapılmış gül yüzlü genç kızlar birlikteydiler. Başlarındaki ablayla birlikte ağabeyin kızı gibi diğer rehber ablalar karar almışlardı. Bir hafta boyunca gıybet dedikodu kötü söz ne olursa olsun çıkmayacak ağızlarımızdan diye. Ayrıca her namazı da cemaatle kılmak için etraftaki üç camii arasında mekik dokumuşlardı. Namaz, tesbihat, kuran, virdlerle, dopdolu bir kamp geçirmişlerdi bu bir haftada. Bazılarının rüyalarına efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) girmişti. Onlara o güzel müjdeyi vermek için. Herkeste hem aralarındaki muhabbetten hem de içinde bulundukları manevi atmosferden dolayı büyük bir mutluluk vardı.

Ağabeyin kızı başlarındaki ablaya gelerek "Abla ben babamın vazifesinden dolayı bir çok ülkede bir çok kampa katıldım ama hayatımın en güzel kampı bu oldu," dedi.

Yaşatmak İçin YaşayanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin