Her Şeye Değdi

169 16 1
                                    

Çıktık dikenli yollara,
söz verdik Allah'a...
Geriye dönmeyeceğiz.
Dönersek 'KALLEŞİZ!'

***

Nöbetçilik sırası genç adamdaydı. Öğrenci evlerinin bir numaralı kuralıdır nöbetçilik. Her gün evin fertlerinden birisi bu görevi üstlenir, o günün yemek ve bulaşık işini halleder. Bu görev dünyevi bir işmiş gibi gözükse de aslında altında yatan büyük bir mükafat vardır. O evdekiler Allah ve Resulünün adını zikretmektedir. Böyle güzel insanlara hizmet etmek sadece dünyada kalmaz.

Akşam yemeğinin ardından şakirdin mazotu olarak adlandırdıkları çaylarını yudumlarken ev cemaati, hep birlikte küçük bir sohbet yapıyorlardı. Sohbetleri bittiğinde genç adam nöbetçiliğini tamamlamak için mutfaktaki bulaşıkların başına geçti. Elbisesinin kollarını dirseğine kadar sıvadı ardından rafta duran küçük siyah radyoyu açtı. Radyoda Herkül Nağme vardı. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendinin o muhteşem vaazlarından birisinin eşliğinde bulaşıkları yıkamaya koyuldu.

Çıktık dikenli yollara,

Söz verdik Allah'a,

Geriye dönmeyeceğiz...

Bu bizim bestemiz olsun, dönersek kalleşiz...

Genç adam vaazın verdiği derin maneviyatla bir duygu anaforuna kapılmışken cebindeki titreşimi hissetti. Cep telefonu çalıyordu. Islak ellerini bir beze kuruladı ve telefonunu cebinden çıkararak açtı. Arayan Musa Ağabey'di. Musa Ağabey onların kaldığı öğrenci evi gibi başka birkaç eve daha gelen liseli öğrencilerle ilgilenen rehber ağabeylerdendi. Bu liseli öğrencilerin hem dersleriyle hem de maneviyatlarıyla ilgilenirdi.

"Selamunaleyküm, nasılsın Selim?" diye sordu telefonun ardındaki Musa Ağabey o huzur verici sesiyle.

Genç adam saate bakınca şaşırdı, saat on ikiye geliyordu. Kendi kendisine, hayırdır inşallah, dedi.

"Aleyküm selam Musa Ağabey, çok şükür siz nasılsınız?"

"Elhamdülillah bende iyiyim ama bir maruzatım var. Senden bir şey rica edecektim."

"Tabi ağabey buyurun."

"Biliyorsun her hafta Cuma günleri liseden gelen arkadaşların sohbeti oluyor..."

"Evet, biliyorum ağabey."

"Benimde yarın ablamın nişanı var. Gece bir gibi memlekete gitmek için bilet aldım. Ama sohbetle ilgilenebilecek kimseyi bulamadım. Malum final haftası herkesin sınavı var. Sohbeti de iptal etmek istemedim. Eğer senin yarın sınavın yoksa ilgilenebilir misin diye soracaktım."

Genç adam bu talep karşısında ne yapacağını şaşırmıştı. Yarın çok nemli bir sınavı vardı ve haftalardır bu sınava çalışmıştı. Bu sınav onun için çok önemliydi. Hayırilgilenemem diye geçirdi içinden. Ama az önceki vaaz geldi aklına. Bu mu yani? İlk dikende vaz mı geçeceğiz... diye seslendi kendisine. Eğer oda ilgilenmeyi kabul etmezse sohbet iptal olacaktı. Bu yolda söz verdiysek dikenlere aldırış etmeyiz dedi ve,

"Beni yarın sınavım yok, ben ilgilenebilirim ağabey..." dedi. Sınav artık onun umurunda bile değildi. Aldığı vazifeyi en iyi şekilde yerine getirebilmeyi düşünüyordu.

"Gerçekten mi, Allah razı olsun Selimim," Musa Ağabey'in mutluluğu sesine yansıyordu. Nasıl mutlu olmasın ki, üzerlerine titrediği öğrencileri maneviyatsız kalmayacaktı. Bundan daha güzel bir şey olabilir miydi onun için. Günlerdir bu sohbetin derdine düşmüştü, son anda Allah ona yardım etmişti.

"Estağfurullah ağabey."

"Ben öğrencilere nerede toplanacaklarının haberini verdim, sen sadece göndereceğim numaradaki esnaf ağabeyden sohbet için yemek alacaksın bir de başka bir numara daha göndereceğim, o da sohbeti yapacak olan ağabeyin numarası."

Yaşatmak İçin YaşayanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin