Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kenan önündeki kitaplara gömdüğü başını yavaşça kaldırdı. Dirseklerini dayadığı masadan çekip arkasına yaslandı. Önündeki bilgisayardan mail sekmesini açıp defalarca yeniledi. Bilgisayar ekranının kenarından saatin gece yarısı olduğunu gördüğünde mail beklemenin anlamsızlığıyla ekranı kapattı. Başını ellerinin arasına alarak gözlerini kapattı.
"Veysel uyandı... İkinci sakinleştiriciden sonra nihayet."
Kenan hızla ayağa kalkıp üzerindeki beyaz önlükten kurtuldu.
Birlikte Veysel'in yanına gitmişlerdi ama durumunda saatler öncesinden farklı bir şey yoktu. Konuşmuyordu. Gözlerini tavandan ayırmadan boş boş bakıyordu. Cemile yanına gidip oturdu. "Can kuşum..." dedi yumuşak bir sesle. Veysel ise hiçbir tepki vermemeye devam etti.
"Cemilecim," dedi Kenan yanına yaklaşarak. "Bize biraz müsade eder misin abicim?"
Cemile Veysel'e son kez baktıktan sonra başını sallayarak tabureden kalktı. O odadan çıkarken Kenan Veysel'in serumunu biraz yavaşlattı ve sonra tabureye oturdu. Elleriyle dizlerini sıvazladıktan sonra yüzüne en net ifadesini yerleştirip Veysel'e baktı.
"Yüzüme bak Veysel."
Veysel'in ifadesiz bakışları ağır ağır abisine döndü. Kupkuru olmuş dudakları ilk kez aralandı. "Cemile'min gözlerinin içine bile bakamıyom abi..."
Kenan derin bir nefes verip başını salladı.
"Şimdi ben konuşacağım, sen dinleyeceksin. Önce sana bir soru. Bana güveniyor musun?"
Veysel "O nasıl bir soru," der gibi bakışlarını kaçırınca Kenan ciddi tavrını sürdürdü. "Cevap ver."
"Tabi ki güveniyom abi."
Kenan başını usul usul salladı. "Güzel. O zaman beni dinle. Beni sonuna kadar dinle, ondan sonra ne kadar sorun varsa hepsini cevaplayacağım Veysel'im. Hepsini."
"Senden tek bir şey istiyorum Veysel. Bana söz vereceksin abicim."
"Ne sözü?"
Kenan hafifçe yutkundu.
"Her şey sana bağlı abicim. İyileşip ayağa kalkman tamamen sana bağlı. O yüzden bana ne olursa olsun pes etmeyeceğine, sabredeceğine, kendine inanacağına dair söz vereceksin."
Veysel cevap vermediğinde Kenan buğulu gözlerini sildi.
"Sen bana söz ver, gerisini bana bırak abicim. Çünkü ben de sana söz veriyorum, yeniden yürüyeceksin."
"Abi ben çok yoruldum..." dedi Veysel bakışlarını yine kaçırırken. Konuşurken sesi çatallanıyordu. Yumruklarını sıkarak ağlamasına engel olmaya çalıştı. "Çok yoruldum sürekli mücadele etmekten, sürekli sabretmekten, pes etmemeye çalışmaktan... Anlıyon mu beni?"
"Abi ben yaşamaktan çok yoruldum ya. Kaldıramıyorum artık abi. Her şey çok ağır geliyor. Çok ağır..."
Cümlelerinin yerini hıçkırıkları ve gözyaşları aldığında Kenan kendini tutmaya çalışıp yatağa yaklaştı ve elini Veysel'in elinin üzerine koydu.
"Biliyorum abicim. Anlıyorum. Ne kadar zor olduğunu biliyorum. Ama... Sana ne demiştim hatırla. Artık yalnız değilsin. Ben varım. Beraber taşıyacağız abicim."
Veysel hiçbir şey demeden abisinin dolu dolu olmuş gözlerine uzun uzun baktı.
"Biliyorum, bu yaşadıkların çok ağır. Ama beraber taşıyacağız. Bunu da atlatacağız birlikte. Yalnız değilsin... Sadece bana söz vermeni istiyorum. Pes etmeyeceksin, tamam mı?"
Veysel'in hıçkırıkları bir iç çekmeye dönerken abisinin güven veren gözlerine bakıp başını salladı. "Ne kadar gücüm kaldı bilmiyom abi."
Kenan başını iki yana salladı. "Bana çok savaşçı biri olduğumu söylemiştin. Yalan mıydı? Şimdi de senin için savaşacağım ve sen de bana bir kez daha inanacaksın. Birlikte atlatacağız abicim... Birlikte."
Veysel başını sallayarak elleriyle yüzünü sildi. "Tamam ama bana dürüst olacan abi."
Kenan soracağı soruyu bildiği halde bekledi.
"Dürüst ol. İyileşmem için ne kadar zaman lazım?"
Kenan başını önüne çevirip parmaklarıyla oynadı.
"En az üç ay Veysel. Ama bu en iyi ihtimalle söylediğim bir süre. Daha da uzayabilir."
Veysel yumruklarını sıkıp derin bir nefes aldı. "Tamam," dedi dudaklarını yalayarak. "Tamam. En az üç ay."
"En azından iyileşme ihtimali var, değil mi?"
"Bu bir ihtimal değil Veysel. Ayağa kalkacaksın. Söz veriyorum bu olacak. Bunun ne kadar süreceği ise sana bağlı abicim. Gayretine, inancına, sabrına... Bana olan güvenine."
"Sana güveniyom dedim ya abi," diye tersledi Veysel.
Kenan gülerek ayağa kalktı. "O zaman anlaştık. Sözümden çıkmak yok. Bundan böyle emrim altındasın."
Veysel'in dudağındaki ufacık gülümseme, hem Kenan'ın hem de camdan onları izleyen Cemile'nin yüreğinde kocaman bir umuda dönüşmüştü. Cemile kendini tutamayarak içeri daldı. "Veysel'im!"
Birbirlerine baktılar. Cümlenin devamı gelmedi ama ikisi de birbirlerini anlamıştı. Kenan sadece gülümseyerek gözlerini kapatıp açtı ve gerisin geri bilgisayarının başına döndü.
Veysel'in sonuçlarını bir kez daha hiç incelememiş gibi inceledi ve aklına gelen tüm doktor isimlerini not etti. Yurt dışında son on yılda yapılan tedavileri incelemeye devam etti.