Siz olmadıkça ben başlıksız bir şiirim çocuklar,oldukça şiir bile değil, doldukça şehir..
Güneşli bir soğuğun sabahında, yarım ekmekle kahvaltısını yapmadan evden kaçan oyunları oynuyoruz, çocukları saydım herkes burda..
Ölümden bir ölüm ertesinde, yarı çıplak koynuma giren ecel, tamı tamına iki saatlik tanrı gösterisi, biri eksik..
Oyunumuzun adı yok ama aşk de sen, sen hayat de, sen yaşamak de..
Körpe umutların becerildiği pitikare kaldırımlarda, sana döngel kerhanesinin hayalimdeki sahnelerini çekiyorum, oyun bu mazur gör..
Işıkçı henüz yok, güneşin doğmasını bekliyoruz hep beraber, yüzümüzde tatlı bir bekleyiş, el sallayacağız merhaba dünya, merhaba güneş! Merhaba çocuklar!
Kazma,kürek,halat,hal hatır hepsi avuçlarımızda ve bütün derin nefeslerimizi tutuyoruz, terleyeceğiz , yorulacağız ama devrilecek muallanın surları..
Yıkılan surlardan birer kare alacak herkes ve her bir fukara kapısına beyaz kağıtlar içinde paketleyip kaçacağız, kaybolan düşlerin yapbozu! Seviyoruz bunu, tamamlamaya öncelik..
Geceden kalma yatak kırışıklarının üzerine ütülü gömleklerimizi de armağan edeceğiz , barış sembolüdür sevişikliğinizin.. Savaş sebebidir değişikliğiniz..
Islık çalmasını iyi bilen bir çocuk önümüzde yürüyecek, politik bir melodi değil, yorgan altı bir çığlığı duyarsak , boğulursa bir yaşam daha kıçı kırık pire yüzünden gözümüz kararır, çal çocuk ıslığını, çağır güneşi.. İçli çal, yanık oku..
Çocuklar isterse, çocuklar severse , çocuklar ölürse bir hayatı bulur avuçlarında ezgisini yitiren besteler.. Biz küçüğüz, dünyamız kadar küçücük, bebek elleri kadar minicik..
Şu geleceğin içinin boş olduğunu bilmesek, oturup inanacağız ders çalışacağız hatta , eğitim sistemini çökertmeden , doktorlar öğretmenler olarak dağıtacağız surlarımızı..
Çocuklar, ah çocuklar, bir geleceği bir bilgiyi elinin tersiyle itip ne de güzeldir oysa dersi kaynatmak..
Sizinle bir dirilişi , bir aydınlığı canlandırıp bütün sokak lambalarının içine güneşi saklayacaktık biz gece ve gündüz eşit olmalı hülasa..
Engelsiz bir çukura, apansız bir hastalığa yahut bir maganda kurşunun tam ortasına bir alın düşmesin diye gözlerinizde milatlandıracaktık, midesi bulanıklığını anarşizmin..
Sizler mazoşist,sizler sadist, sizler paranoyak veya şizofreni olmayın diye siyahı öğretmeyecektik dilinize..
Eliniz silah,eliniz bıçak tutmasın diye herşeyi ölümsüz olarak anlatacaktık kalbinize..
Ayşeler, fatmalar,mehmetler..Siz hapishanelerle çürümeyi hiç tatmayın, cam kenarı söylenen bir türküde içiniz yanmasın diye suyun saflığını gözlerinizde buluşturacaktık.. Tanışın içinizle!
Kader sizi eline almasın,siz kaderi elinize alın diye ellerinizin ne kadar büyüyeyebileceğini anlattık, bir defa açılan kucağa koca bir dünyayı sığdırabileceğinizi anlattık , gözlerinizin dünyadan daha büyük olduğunu anlattık, anlamadınız , anlamadınız , anlamadınız!
Hiç bir romanda kahraman, sevdiğine kavuşmayacaktı çünkü dram kalbin tam ortasından yaralamak için en iyi ritüel kavram dedik , dinlemediniz!
İstedik ki romanları düşleyip, normal hayatınızı dram rütbesine eriştirmeyin, acıyı gözlerinize iliştirmeyin, sancı karnınızda yer etmesin, kahır dolmasın mektubumuz..
Sessiz sedasız terketmeyin mahalleyi, şehri sessiz bırakmayın, sedaları gökyüzüne ve edaları dişinize takın istedik, küfür edin ama ananızı karıştırmayın dedik , vedaları sevmeyin, salalara şükredin , gözlerinizi terletmeyin istedik..
Bizim suçumuz, biz hep söyleyip ve istiyorduk..
Terkediyorduk, aşkları, sokakları , yaşamı..Susun, hepiniz susun, sitemlerinizi ikinci el pazarına saklayın..
Biz hep beraber istedik, hep birlikte yarattık dünyanın yeni halini, değiştirebiliriz..
İnanmakla başlayalım evvela , dramıyla , kavgasıyla. Bu dramda bizim , kavgada..Şimdi dağılın, oyun bitti.
Siktirin gidin maskelerinizin altına..
Yarın görüşmemek üzere, gözlerinden öpüyorum bayan dünya..