yıldızlar gökyüzünden inmeden, ışığını gözlerine emanet etmişler. gece olunca da bencillik yapmamak için almamışlar onu senden. çünkü onlardan çok, gözlerine yakışmış o parlaklık.
kıskanmışlar ama bencillik yapmamışlar yeonjun. onlar benim gibi değillermiş çünkü. sana yakışan bir şeyi elinden almaya çalışmamışlar.
ben bencildim, paylaşmayı bilmezdim, sana yakışan şeyleri elinden alırdım, kıskançtım, aptaldım. hak ettiğin şeyleri elinden alabilmek adına çabalardım.
bunun bilincinde olmama rağmen kendimi durduramadım. sana onu kötüledim, yalanlar söyledim... yine de, ondan vazgeçmeyişin gün geçtikçe içimde yanan ateşi harladı.
senden uzak durmaya çalıştım. bu sayede üzülmüyor, onun hakkında daha çok şeye sahip olmuyordum.
böylesi daha iyiydi.
"soobin, geçenlerde bana bir şey sordu. ne cevap vereceğim hakkında bir fikrim yok aslında. sana danışmak iyi diye düşündüm."
sadece proje için birleşmiştik, onu konuşmak için değil.
fakat yeonjun biliyor musun, onun yanındayken daha iyi görünüyordun, başka kimsenin yanında değil.
"hm?"
isteksiz cevap verişimde kararsız kaldın. onun hakkında bir şey duymak istemiyordum söylememen en iyisiydi aslında, ama konuşan sendin. seni ne kadar çok duyarsam, o kadar iyi hissediyordum.
derin nefesler aldın, "ben... soobin benden hoşlandığını söyledi!" dedin bir çırpıda.
bekledim. kavramaya çalıştım, olmadı. yapamadım ben. yemin ediyorum o kadar kötü hissettim ki, tanrı canımı alsa sesimi bile çıkarmazdım.
düşündüm, düşündüm... ne dersem çıkmazdaydım ne dersem üzülürdüm. yine de seni seçtim. senin duyguların benden daha ön plandaydı. sen merkezdeydin, ben senin bir altın bile olamazdım.
sakin olmaya çalışarak gözlerine bakmaya çalıştım, "ondan hoşlanmıyor muydun? fırsat bu fırsat, değerlendir."
yüzüm asıktı. mutsuz göründüğümün farkındaydım, sende farkındaydın.
"beomgyu yeter." ani çıkışın tedirgin etmişti beni. kırgınlık vardı gözlerinde. sakince devam ettin, "her hevesli şeyler anlattığımda, somurtup olumlu şeyler söylemeye çalışıyorsun. eğer arkadaşsak duygularımızı paylaşmamız gerekmez mi?"
ne ima ettiğini anlıyordum.
"bencilin tekisin. kimsenin iyiliğini istemiyorsun, kendin merkeze oturmuş gidiyorsun beomgyu. böyle devam edeceksen eğer; arkadaşlığımızı keselim, kendi hayatlarımıza bakalım. her böyle yaptığında kötü hissediyorum çünkü. anlayamıyorum seni."
seni kaybetme korkusu tüm vücudumu sarmalarken, sonuçlarının iyi olmayacağını bile bile konuştum. çünkü susmaya devam edersem, bu sarmalama daha sıkıca sarılıp öldürecekti beni.
"iyi, öyle istiyorsan bitirelim."
cevap vermedin. eşyalarını toplayıp öylece kalktın. belki unuttuğun birkaç şey vardı, umursamadın.
çıkmazdaydım. karşımdaki duvarları yıksam bile ben daha bitirmeden yenisi inşa edilecekti.
o günden sonra, her seni gördüğümde onun yanında oluşu kalbimi parçalara ayırmıştı. biz bunu hak etmiyorduk, biz böyle değildik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kumsalda, yeongyu.
Fanfictionben karşımdaki denizi izlerken yavaşça yanaştın yanıma. saatlerce karşıdaki dalgaları izledim ben, sen ise saatlerce onu anlattın bana.