Havanın soğukluğu iyice içime işliyordu. Bu şehrin rüzgarlı soğuğu beni içten içe nasıl titrettiğini düşünüyordum. Yolda tek başıma yürümek beni neden bu kadar rahatsız ediyor bilemiyordum. Ellerimin sürekli bir şeyler ile ilgilenmesi gerekiyor gibi geliyordu. Telefonuma sarılmak istiyordum ama havanın soğukluğundan ellerimi şişkin, kaz tüyü dolgulu kaba görünen montumun cebinden çıkartamıyordum. Biliyordum ki ellerimi cebimden çıkartırsam üçüncü dakikada kıpkırmızı olup yanmaya başlayacaktı. Bu ufak sahil şehrinin kış aylarında bu kadar soğuk olmasına bağışıklık kazanmam gerekiyordu aslında. Sonuçta burada doğup büyümüştüm ve kış aylarını da çok severdim, ama vücudum buna meydan okuyordu. Her kış sıcak ülkelerden çıkıp Sibirya'ya göç etmiş bir göçmen gibi ortalıkta dolanıyordum.
İşe geç kalmış olmanın verdiği gerginlikle büyük ve dengesiz adımlar atıyordum. Bol pantolonumun paçalarından bacaklarıma doğru soğuk havanın ilerleyişi içimi daha da çok titretiyordu. Gökyüzünün griliği yağmurun birazdan başlayacağını haber veriyor gibiydi. Herkesin acelesi var gibi duruyordu. Yoğun bir tempoda koşar adımla ilerleyen insanlar ve sabırsızca korna çalıp duran arabaların arasından sessizce ilerlemeye gayret ediyordum. Yine geç kaldığım için Can beyin bana nasıl bir azar çekeceğini düşünmek mi daha kötüydü yoksa hipodermi geçirip şuracıkta ölmek mi bilemiyordum açıkçası. Sahile yaklaştıkça rüzgarın yüzüme vurması kulaklarımı hissedemeyeceğim noktaya ulaşmasına sebep olmuştu. Artık kulaklarımın varlığını hissedemiyordum. Varlıkları yerini keskin bir yanmaya bırakmıştı. Büyük adımlarla sahil yolunda yürüdüm ve kulaklarımın soğuktan yanma hissine kısa bir süre için de olsa alışmaya çalıştım, neredeyse gelmiştim.
Ve işte korkularınla yüzleşme vaktin geldi Liya.. Ahşap girişli eski İrlanda barı olan Ocean'ın önünde duruyordum. İçeri girmekte tereddüt ettiğim aşikardı. Hızlıca içeriye göz atıp müdürün orada olup olmadığını kontrol ettim. Görünürde ortalıkta kimse yok gibi duruyordu, iş arkadaşlarım bile. Koşarak içeriye girdim ve üzerimdeki montu atik hareketler ile çıkartıp köşeye attım, üzerinde dünden kalan limon çekirdekli ve yoğun votka kokulu siyah önlüğümü boynumdan geçirdim tam arkasını bağlıyordum ki tam arkamdan öfkeli bir tonda Can beyin Liya dediğini duydum. İster istemez yüzüm buruşmuştu, sadece 1 dakika sonra gelseydi bir şeyler ile meşgulmüş gibi davranıp onu duymazdan gelmeye çalışabilirdim. Hazırlıksız yakalandım ve bu durum mideme kramp girmesine sebep oldu. Arkamı yavaşça döndüğümde merdivenlerin oradan bana bakıyordu. Tombul ellerini göğüsünde kavuşturmuş ve siyah kalın kaşlarını çatmıştı. Bar bankosuna doğru büyük ayaklarıyla birkaç adım attı. Yüzü sinirden kıpkırmızı görünüyordu. Üzerindeki takım elbisesinin masa başında oturmaktan kırıştığını görebiliyordum, bar bankosunun ucuna yaklaştı ve tombul terli elleriyle kravatını nazikçe düzeltti. Bana azar çekmek için hazırlandığının farkındaydım ve konuşmadığı her saniye vücudumdaki kaslarım gerginlikten kopacakmış gibi hissediyordum. Gözlerinden alev püskürterek bana bakıyordu ben ise soğuk soğuk terlemeye başlamıştım bile. Sanırım bu gün şanslı günüm değil.
''Bu sefer geç kalmanın bahanesi nedir Liya? Bu ay bu üçüncü defa oluyor! Burası kuralları olan bir işletme!'' sesinden öfke fışkırıyordu, bunu ağızından çıkan her titreşimde iliklerime kadar hissedebiliyordum.
Biraz mahçup ve oldukça titrek bir sesle ''Üzgünüm Cem bey, telefonum şarja takmayı unuttuğum için kapanmış bu nedenle alarm çalmadı. Tamamen benim hatam.'' İçimden beni kovmaması için dua ederken buldum kendimi. Bana hala sert ve öfkeli bakıyordu.
''Umarım bu durumu alışkanlık haline getirmiyorsundur. Sen geç kaldığın için sabahçı arkadaşın geç çıkmak zorunda kaldı. Onun fazla mesaisini senin haftalığından keseceğim. Eğer böyle devam edersen yerine başka birini bulmak zorunda kalacağız!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir şans daha
Romanceİkinci bir şansınız olsa ve sizi kimse tanımasa kendinizi onlara yeniden tanıtmakla ve geçmişte yaptığınız pişmanlıkları telafi etmekle uğraşır mıydınız? Liya hayattan bazı beklentileri olan ancak bu beklentileri gerçekleştirmek için pek de çaba gös...