Sabahın ilk işıkları ile yavaş yavaş uyanmaya başladım. Annemin sesi ile ise tamamen uyandım. Üstümü değişip kısa sabah rutinimi uyguladım ve okula doğru yola koyuldum. İçten içe orayı her gördüğümde "muggle okulu işte, ne beklersin?" derdim kendi kendime. Yanılmış sayılmazdım zaten. Zil sesi ile dersler başlamışdı artık. Yerime geçtim, sınıftakilere gülümseyerek selam verdim. Sıkıcı ders sona erdiğinde rahatça nefes ala bildim nihayetinde. Gruplar halinde sohbet eden öğrencilere bakdım, benim orda yerim yoktu. Sadece arada bir umut bende sohbetlere katılmaya çalışıyordum, başarılı oluyordum aslında, yalan yok. Çocuklar şakalarıma gülerdi, sohbetimi eğlenceli bulurdu. Ama ben bütün bunları söyleyen kızın ben olduğuna inanmıyordum. Sanki onlarla anlaşabilmek için, orda yapayalnız oturmamak için çabalıyordum, bu iyi hissettiriyordu elbette, ama gerçek hissettirmiyordu. Normal halime ne zaman dönsem, her kes sorgular dururdu.
"Neyin var?" "sana noldu?" bla bla bla.Ve bunu ilgi çekmek için yapdığımı düşünenlerde vardı. O yüzden en iyisinin ortama ayak uydurmak olduğuna karar vermişdim. Ama bu çok konuşkan şakacı halimi annem sevmezdi. Gevezelikden hoşlanmazdı. Ama ben bir kere role girdim mi çıkamaz olmuşdum. Tüm bunlar kafamın içinde dönerken dersler bitmiş ben eve doğru yola koyulmuşdum. Yine Hogwarts ile ilgili hayeller kurmakla meşguldü kafam. Yol sessiz sakin yeşilliklerle dolu bir yoldu. Okuldan dönen küçük çocuklar olurdu genelde, ama şansıma bu gün ortalık sakindi. Otobüs durağı görününce adımlarımı yavaşlattım. Durakda durdum, beklemeye başladım , neredeyse iki dakika sonra otobüs gelmişdi artık. Genelde tıklım tıklım olan otobüs bir az boş geldi gözüme. Cam kenarına oturdum ve dışarıyı izlemeye koyuldum. Karşımda elinde gazete tutan bir orta yaşlı kadın oturuyordu ve bana tuhaf bakışlar gönderiyordu sürekli. Elindeki gazete neden daha önce gördüğüm hiç bir gazete baskısına benzemiyordu acaba. Ve dahası neden ingilizceydi? Kadının giyimi kuşamı da bir tuhafdı zaten. Aslında hoşuma gitmişdi, bana kalsa giyinmek isteyeceğim türden şeylerdi. Ama annem beni böyle şeyleri beğendiğim için "zevksiz" adlandırmışdı bile. Kadının gözlerinde aslında sevgi vardı sanki, ya da artık ben cidden kafayı sıyırmış olmalıydım. Kadına gülümsedim, o da bana gülümsedi.
" Pardon, bir sorun mu var?" dedim olabildiğince kibar olmaya çalışarak.
"Hayır, tatlım. Sedece biraz daha sabırlı olmalısın. Her şey dilediğin gibi olacak, inan bana" dedi.
Rüya olduğuna emindim, çünkü çok saçma, nasıl ola bilir ki?
"Anlamadım?" dedim, şaşkınlığımı gizlemeyerek, ama sakin gözükmeye çalışarak. Kadın güldü, sadece güldü ve sonra otobüs durdu. Kadın indi ve şokdan çıkmaya çalışarak ona pencereden bakmak istedim, ama yoktu, onu göremedim. Nasıl mümkün olabilir böyle bir şey, aklım durmak üzereydi resmen.
"Yoksa? " dedim kendi kendime, yoksa Harry Potter evreni ile ilgili dileğimden mi bahsediyordu? Ya da şarkıcı olma dileğimden mi?
Nedense birinci ihtimal çok daha uzak ve imkansız gibi görünmesine rağmen, kadın ondan bahsediyordu gibi geldi bana. Otobüs durdu, indim, eve vardım. Tüm gün boyu normal olarak otobüsdeki kadını düşünmeye devam ettim. Dahası rüyamda bile o kadını gördüm...İKİNCİ BÖLÜM SONU
______________________________________
İkinci bölüm bitti aşklarım ballarım.
İlk hikayem, umarım seversiniz.
Oy ve yorum atarak destek olmayı unutmayalım lütfen. Öpüldünüz Kraliçelerim 🤍💋
!!! Yazım hataları olabilir, fark etdiğiniz zaman düzeltmem için söylerseniz sevinirim !!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sirius Black - Rockstars Love
Fanfic"Ya her şey bir yalandan ibaretse?" "Her şey yalan olsa ne fark eder, aşk gerçek olduktan sonra..."