Daha Fazla Bilinmez

116 16 2
                                    


Okuldan çıkmış eve gidiyordum, ama tuhaf bir şekilde sanki o gün yaşadığım her şeyi zaten önceden yaşamış gibiydim. Ya da tamamen sıyırmışdım kafayı. Yollar, ağaçlar falan hep aynıydı işte, ama birden gözüme yolun kenarında bir dükkan çarptı. Ama öyle bir dükkan yoktuki orda, nasıl oluyordu bu? Bir gecede mi inşa ettiler? İçeri girmeliyim diye düşündüm. Delirmiş olsam bile, tadını çıkarmalıyım deliliyin değil mi? İçeri bir göz attım, kimse yoktu ortalarda. Direkt kapıyı açıp, içeri daldım. (aynen kanka bodoslama)
Ne dükkanı olduğu belli değildi kesinlikle. Bazı raflarda kitaplar, bazı raflarda elbiseler, bazı raflarda ise şişeler vardı. "Kimse yok mu?" diye seslendim, ve tezgahın arkasından orta yaşlı bir adam "Buyurun küçük hanım, neye bakmıştınız?" dedi. Orda geldiğimde tezgah bile yoktu ama.
Rüyadayım herhalde diye düşündüm ve sonu nereye gidiyor diye merak ediyordum açıkcası.

" Ben şey sorucaktım... eee burayı ne zaman açtınız?" dedim şaşırmış görünmemeye çalışarak.

" 100 yıl falan önce " dedi adam sakince.

Kesin rüyaydı ama sınırları zorlamaya değerdi.

Adam bir an bana otobüsdeki kadın gibi bakmaya başladı, tuhaf bir sevgi kıvılcımı vardı sanki gözlerinde.

" Ben ne aradığını biliyorum aslında küçük hanım" dedi adam gülerek, babacan bir tavırla.

"Ben bile ne aradığımı bilmiyorum"

Birden gözüm dışarıya takıldı. Ağzım bir karış açık kalmışdı. Dışarısı bizim kasabanın sokağı değildi. Çok farklı bir yerdi. Aslında oldukca Diagon Yolu'na benziyordu. Benim sonum akıl hastanesi diye düşündüm bir an için. Sonra sabah kardeşlerime anlatabileceğim bu güzel ve tuhaf rüyanın tadını çıkarmalıyım diye düşündüm, tabii beni dinlemek isterlerse.

Adama döndüm.

"Ne arıyorum sizce? dedim kibar görünmeye çalışarak.

" Kendini, kendi dünyanı, kısacası sana ait olanı, senin de ait olduğunu"
Dedi sıcak bir gülümseme ile.

Ne diyeceğimi bilemedim. Sustum sadece.
Adam devam etti.

"Bekle bir dakika, geliyorum"

Arka raflara gidip, bir az aranıp geri geldi.

Önüme bir kitap koydu.

"İşte bu senin hikayen" dedi.

"Anlamadım?" diyip açmaya çalıştım ama olmadı.

"Anlayacaksın, evde açarsın onu, şimdilik çantana koy kızım"

İkiletmedim, kitabı çantama koyup adama döndüm.

Saatine baktı

"Gitme vakti geldi küçük hanım, görüşmek üzere"

"Ama ödeme?"

"Senden para almıyorum küçük hanım, hadi koş zaman kısıtlı, Anna sana yetişmeli" dedi telaşla.

"Anna?"

Adam arkasını dönüp giderken birden durdu ve gelip bana sarıldı.

Şaşırdım ama bende sarıldım, artık sorgulamanın bir anlamı olmadığını
anlamıştım.

"Her şey çok güzel olacak, kızım bana inan" dedi ve koşar adım arkaya doğru gidip gözden kayboldu.
Bende dükkandan çıkıp otobüs durağına vardım. Arkama dönüp baktığımda dükkan orda yoktu, sokak her zaman olduğu halindeydi.
Otobüsde yine aynı insanlar vardı, onları görmüştüm, o kadınla karşılaştığım gün.

Cam kenarına oturdum ve yine kadın orda oturmuş bana bakıyordu.
Yok artık, cidden kaçtı bu keçiler...

______________________________________

Üçüncü bölüm bitti aşklarım ballarım.

İlk hikayem, umarım seversiniz.

Oy ve yorum atarak destek olmayı unutmayalım lütfen. Öpüldünüz Kraliçelerim 🤍💋

!!! Yazım hataları olabilir, fark etdiğiniz zaman düzeltmem için söylerseniz sevinirim !!!

Bir sonraki bölümde olaylar kızışacak....

Sirius Black - Rockstars Love Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin