Wonwoo önceki gece Mingyu evden sonunda gittiğinde rahat bir nefes alabilmişti, dünün kötü bir kabus olmasını ummuştu ancak acı hakikat oradayı ve değişmeyecekti. Dün tamamen yaşanmış ve gerçekti, en kötü kabuslarından bile beterdi ve çok acıtıyordu.
Gerçekten de aptala dönmüştü ancak korkmasına belki de gerek yoktu. Sonuçta Mingyu onu tanımıyordu, öyle değil mi?
Yüzün çok tanıdık... Kahretsin bunu demişti değil mi? Seni daha önce gördüğüme eminim... Kahretsin kesinlikle öylesine söylenmiş sözlerdi, muhtemelen flört etmek için söylenmiş boş sözlerdi. Mingyu karşısındaki insanın partneri olup olmadığını umursamadan flört eden bir insandı.
Wonwoo tüyleri diken diken olurken gözlerini sıkıca kapattı ve iç geçirdi. Hayır, boş yere endişe ediyordu, Mingyu muhtemelen onu birisine benzetti ve bir daha bunun üzerine gitmeyecekti. İnsan insana benzerdi, birine benzetmişti olay buydu.
Daha önce gördüğüm kimseye benzemiyorsun, görseydim unutmazdım... Yalandı, tamamen yalandı. 7 yıl önce o lanet partide seks yaptıklarından sonra onun adını bile hatırlamamıştı. Wonwoo'yu tanımasına imkan yoktu. Hem tanısa kaç yazardı ki bebeğin babası olduğunu mu düşünecekti? Kafa karışıklığı ve bu huzursuzluk duygusu yüzünden rahat bir nefes alamıyordu. Göğsünün ortasına oturan o ağırlık nefes almasına bile engel olmaya başlamıştı.
"Wonwoo?!"
Wonwoo olduğu yerde sıçrarken kesmek üzere olduğu sosis yerine elini keserken suratını buruşturdu. Dudaklarından kesik bir inilti dökülürken Baekho'ya döndü."Efendim?"
"Sana seslendim kaç kere, duymadın mı?"
"Ahh, duymadım, kusura bakma Baekho." İç çekerken gülümsemeye çalıştı.
Baekho ona yarı endişeli yarı sorgular bir şekilde baktı. "Sen iyi misin?" Birkaç adımda ona yanaştı. "Dünden beri çok tuhafsın, hasta mısın? Hastaneye gitmek ister misin? Bay Kim bu sabah kendisi gelmeyeceğini söyledi, yani şirkette çok iş yok, seni hastaneye götürebilirim."
Wonwoo kafasını iki yana salladı. "Hayır, ben çok iyiyim, böyle havalar beni hasta ediyor ama ciddi bir şeyim yok." Hafif bir kahkaha attı ve baş parmağını kanayan işaret parmağına bastırdı. "Gerçekten Baekho!"
"Tamam, tamam ama bir sorun olursa beni hemen ara."
"Tabii ki." Sıcacık bir gülümseme verdi Baekho'ya. "Her şey için teşekkürler Baekho."
Baekho onun saçlarını karıştırdı, küçükken de böyle yapardı. Sanki Wonwoo onun küçük kardeşiymiş o da onu koruması gereken abisiymiş gibiydi. "Asıl ben teşekkür ederim, sen her zaman harikasın, sana gerçekten de hayranım."
Wonwoo ona utangaç bir gülümseme ile baktı. "Ahh, yeterli! Hadi kahvaltı yapalım! Nerede o küçük uykucu?!"
Wonwoo sözlerini bitirir bitirmez hala üzerinde pijama olan minik Seunghan mutfağa girdi.
"Günaydın," diye mırıldandı minik, gözlerini ovuşturdu.
"Pek günaydın gibi değil, Seunghan üzerini neden değiştirmedin?"
"Anne! Pijamalarımla okula gitmek istiyorum!"
"Pijamalarla okula gidilmez genç adam, şimdi çabucak üzerini değiştir, bugün baban seni okula bırakacak."
"Öyle mi?" Seunghan ve Baekho aynı anda sordu.
Wonwoo kafasını evet anlamında salladığında Baekho hafifçe gülüp Seunghan'a döndü. "Wonwoo'yu duydun, seni ben bırakacakmışım, hadi aslanım üzerini değiştir, kahvaltı yapmaya gel."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
10 Things I Hate About You
Fanfiction"Ben... ben hamileyim." Wonwoo direkt konuya dahil olurken alfanın yüzündeki değişimi izledi ancak orada hiçbir şey yoktu, gerildiği için dizleri titriyordu ancak bir tepki almak için zorlukla devam etmeye çalıştı. "Be-bebek senden." Yüzündeki tek b...