okurken oy vermeyi unutmayalım.🙏🏻
---
Arzularımız, çoğunlukla kim olduğumuzun bir yansımasıdır. Aksini iddia etsek de. Bazen bir şeyi neden istediğimizi anlamak, zor ve kafa karıştırıcı olabilir. Bu şey mantıksız olabilir. Hayat görüşümüze aykırı olabilir. Çocuksu veya genel ahlak kurallarına aykırı olabilir. Peki neden? Ona ulaşarak hangi eksikliğimizi doldurmaya çalışırız?
Sarı buklelerim omuzlarımdan aşağı dökülüp sırtımı gıdıklarken aynada kendimi inceliyordum. Birazdan duşa girecektim. Üzerimde sadece iç çamaşırlarım vardı. Aynada gördüğüm kızı inceledim. Bu noktaya gelmek için, güzel ve arzulanabilecek bir kız olmak için çok çaba sarfetmiştim. Çocukluğum ve ergenliğim boyunca çirkindim. Yaşıtlarımın yaşadığı gençlik aşklarının, heyecanlarının hiçbirini yaşamamıştım. Şimdiyse aynada gördüğüm genç ve güzel, hiç dokunulmamış kıza bakıyordum. Pembe iç çamaşırlarıma, beyaz tenime... Bazı konularda geç olgunlaştığımı kabul ediyordum. 20 yaşındaydım ve artık bazı duygularımın pik yaptığı döneme gelmiştim. Bazı şeyleri ben de istiyordum. Bu zamana kadar severek katlandığım yalnızlık artık ağır gelmeye başlamıştı.
Telefonumdan gelen mesaj bildirimiyle irkildim. Geçen gün okulda yanıma gelip numaramı alan çocuk yakamdan düşmüyordu. Erkekler... Yıllarca, ben çirkinken, biri bile yanıma yaklaşmamıştı. Ama değiştiğim anda hepsi kırk yıllık aşık olmuştu güya. Onlar için aşk bu kadar basitti işte.
-Ee başka neler napıyosun?
+Duşa giricem birazdan.
-Bakim 🤓Yüzümü buruşturdum. Yok abi, flört, sevgililik böyle bir şeyse ben cidden yalnız kalmaya devam etmek istiyordum. İnsanın olan libidosunu da sıfıra indiriyorlardı. Şu an bakıştığım mesaj gayet basit ve günümüz flörtlerinde sıradan bir mesaj olmasına rağmen konuştuğum kişi dünyanın en boş, en yüzeysel insanıymış gibi hissettiriyordu. İşin kötüsü tüm erkekler aynı gibi geliyordu.
Cevap gelmeyince, şaka yaptığını söylemişti. Yalnız kalmamak için konuşmayı devam ettirdim. Artık belli bir yaşa gelmiştim, herkese bir kulp bularak ömür boyu yalnız kalamazdım.
-Neyse, sen napıyorsun?
+Hiç ya, bu akşam bizim çocuklarla partileyelim diyoruz. Sen sever misin partilemeyi? Alkol falan?
Hiçbir çekim, yakınlık, derinlik, duygusal bağ, hiçbir şey hissetmiyordum ona karşı.
-Niye geç yazıyorsun prenses? İnstada takipleştiklerimi mi gördün yoksa? Ya ex flört arkadaşlarımı takip ettim diye ghostlamıştı, sen de öyle yapacaksan baştan söyle bak.
Prensesmiş, ex flörtüymüş, ghostlamakmış... Karşımda olsa ağzının ortasına iki tane çarpardım. Niye moron gibi konuşuyordu bu çocuk?
+Yok ya, kafamı kurcalayan bi konu hakkında düşünüyordum.
-İnşallah ne kadar güzel olduğunu düşünüyorsundur. Başka ne derdin olacak ki?
Kendisinin genel olarak pek düşünmediği belliydi. Hoş, hangi organıyla yapacaksa.. Bir anlığına kendimi acımasız buldum, sonra bu çocuğun eski çirkin halimi tanımaya bile şans vermeyeceğini hatırladım ve umursamadım. Sırf dış görünüşümü beğendiği için haftalardır taparcasına iltifatlar eden yüzeysel moronlardan sadece biri...
Duştan çıktıktan sonra giyinip okula gitmiştim. Üniversiteye başladığımdan beri giyim tarzım çok değişmişti. Makyaj yapmaya, etek giymeye, feminen hissetmeye başlamıştım. En yakın arkadaşıma, daha doğrusu okuldaki tek arkadaşıma baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teacher's pet
Romanzi rosa / ChickLit"Belki utanç vericiydi ama, biri görsün, dokunsun, sevsin istiyordum artık. Güçlü kolları, kendinden emin ses tonu, ne yaptığını bilen elleri ve dokunuşları olan biri... Bana hayatın anlamını öğretebilecek, omzuna yatıp kokusunu içime çekebileceğim...