TESADÜF

7 2 2
                                    

Korna sesleri, bağırışlar, siren sesleri.. Benim hikayem böyle başladı sanardım, aslında benim hikayem çok önceden başlamış.

Ben Derin Cemre, 23 yaşındayım. Orta durumlu bir ailenin tek çocuğum. Müzik öğretmeniydim fakat artık daha çok sanatla ilgileniyorum. Yaptığım resimleri satıyorum, müzik çıkarıyorum. Bir şekilde geçiniyorum. Ailem İzmirde yaşıyor, bense İstanbulda yapayalnız ve yepyeni bir hayatın içindeyim.

İşte o gün...
"Seni sildim telefon defterimden, adının üstünü hep karaladım."
dütt
"Yürüsene be kardeşim!"
Bir saniye, yavaşlasana be adam!
"Hanımefendi iyi misiniz?"
"Ambulans çağırın hemen!"

Yavaş yavaş baş ağrısıyla kendime geldiğimde baş ucumdaki doktor ve bir adamla karşılaşınca durumu anlamıştım. Bir anda sinirle celallenip kalktım ve adama bağırmaya başladım.
"Kardeşim sen kör müsün yoksa salak mısın? O trafikte ne basıyorsunda üstüme üstüme geliyorsun, aklını mı yitirdin sen!?"

Adam beni umursamayıp doktora döndü ve "Durumu nasıl doktor bey?" diyerek benimde dikkatimi oraya çekti.
Doktor alttan alttan sırıtarak "Şu an bakılırsa iyi ve sinirli gibi gözüküyor." diyince benimde bi gülmem geldi ama kendimi biraz tuttum.

Hastanede işimiz bittikten sonra benim başım döndüğü için tekerlekli sandalyede gidiyordum, daha sonra beni durdurup karşıma geçti.
"Aileni ara seni gelip alsınlar." dediğinde dalga geçerek ona yanıt verdim.
"Çok akıllısın ya! Benim hiç aklıma gelmemişti."
"Ara o zaman, hadi."
"İyi tamam."

Sırf inatlaşmak içinde olsa arıcaktım. Çantamı kucağıma aldım ve içini karıştırmaya başladım. Bir dakika telefonum yok!
"Telefonum yok." diyerek ona baktım kaşlarım çatık bir halde.
"Tabi olmaz, bende çünkü. Düşürmüşsün." derken telefonu kucağıma doğru fırlattı.
"Sağol ya, yardımlarından ve tavsiyelerinden sonra artık gidebilirsin. Hadi!"

Cevap bile vermeden arkasını dönüp gittiğinde telefonu çantama koyarak dışarı doğru ilerledim. Asistandan çağırmasını istediğim taksinin geldiğini görünce ona doğru ilerledim. Taksinin yanına gidip tam yerimden kalkıcakken feci bir şekilde başımın dönmesiyle geri yerime oturdum.
Bir kez daha denicekken tam o sırada adam gelip taksiyi yolladı ve beni kendi arabasına doğru sürmeye başladı. Sinirle ayağı fırladım ve başımın dönmesiyle yere yapıştım.

"Napıyorsun be!?"
"Gel buraya." diyerek beni yerden kaldırdığında onu itmeye çalıştım fakat beni bırakmamakta ısrarcıydı.
Arabasına bindirip sürmeye başlayınca panikle ona döndüm.
"Nereye gidiyoruz, ne yapıcaksın bana?"
"Bana bak bücür! Seninle bir işim yok tamam mı? Tek derdim seni sağlam bir şekilde eve bırakmak."
Bücür...

...

"Ne istiyorsun bücür?"
"Soruma cevap ver."
"İşte bu yüzden."

...

Kendimi toparlayıp adama döndüm ve sadece kafamı salladım. Yolda giderken midemin bulanmasıyla sağa çekti ve deniz kenarında bir çardağa oturduk. Ağlamaya başladığımda adam hayretle bakakaldı.
"Ya bir insan 1 ay içinde nasıl evlenir ya!" Adam kaşlarını çatmış bana bakarken ben hala zırlıyordum.
"Başkası vardır." dedi oldukça soğukkanlı bir sesle.
"Nefret ediyorum bu erkeklerden, nefret!" 

"Benden etme." beklemiyordum bunu demesini.
"Sen kimsin?" diyerek ona döndüğümde yüzünde ilk defa gördüğüm bir gülümsemeyle masumca elini uzattı.
"Ben Tolga." onun masumluğuna bende istemsizce sırıtırken elini sıkarak karşılık verdim.
"Bende Derin."
Cemre ismimi kimse kullanmıyor.

"Sende daha çok Cemre tipi vardı aslında."
Şaşkınlıkla bakakaldım ve "Aslında ikinci ismim Cemre ama ben kullanmıyorum." diyerek yanıtladım.
"Tahmin etmiştim." dedi elini çekerek ve gülümsemesini söndürerek.
Sigara çıkardığında hemen ayağı kalktım.

"Noldu?" dediğinde bir adım daha uzaklaşarak "Astımım var." diye yanıt verdim.
"Tamam niye gidiyorsun, söyle içmem." diyerek sigarayı geri koyduğunda anlamsız ifadelerle bakakaldım.
"Normalde insanlar astımım var diye sürekli benden uzaklaşıp içiyorlardıda..." diye mırıldanarak yerime oturdum.
"Ben normal insan değilim."
Peki...

Kalkıp beni eve bıraktı ve o da kendi evine doğru yol aldı. Ne uzun geceydi ama!

Günler Sonra

Resmimi bitirmeme az kalmışken acıkıp ufak bir yemek molası vermeye karar verdim. Telefonumu alıp çiğköftecinin numarasını arayıp sipariş verdim ve etrafı toplamaya başladım. 5-10 dakika sonra kapı çaldığında hızla kapıya doğru ilerledim, kapıyı açtığımda karşımda bir anda dünki adamı görünce hayretle bakakaldım.

"Yok artık, yine mi sen?" şaşkınlıktan kalakalmışken o da oldukça şaşırmış görünüyordu.
"Bunu gerçekten bende beklemiyordum."
"Fiyat ne kadar?" konu atlama hızımda harika.
"120 TL" parayı uzattım o da alıp gitti, sohbet bile etmedik.

Bu adamın sürekli karşıma çıkması şaşırtıcıydı.

1 Hafta Sonra

Güzel bir satış haftamdan sonra biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı, bu yüzden Antalyada bir otele gitmeye karar verdim. Aslında otel gibi değil, kulübeler var ve çok güzel bahçesi. Birde havuz tabiki ama deniz kenarında olduğu için denizi tercih ederim muhtemelen.

Taksiden inip eşyalarımı taşırken bir yandan da telefonumu çantama koymaya çalışıyordum. Tam o sırada bir adamla çarpışmamla çantamı yere düşürdüm. Kafamı bile kaldırmaya fırsat bulamamışken adam eğilip çantamı aldığında şoka uğradım.

"Çüş ama! Sen beni takip mi ediyorsun?"
"Tüh, çok mu anlaşılıyor?" dalga geçer gibi cevap verdiğinde anlamamıştım ilkten. Daha sonradan ciddileşip "Kızım dalga mı geçiyorsun ne yapayım ben seni?" dediğinde kaşlarımı çatarak elinden çantamı sertçe çekip aldım.
"İyi." diyerek tekrardan yürümeye çalışırken biraz zorlanıyordum.

Adam valizimi ve eşya çantamı elimden alıp önden yürümeye başladığında celallenip "Napıyorsun ya?" dedim.
"Sana yardım ediyorum."
"Senden yardım isteyen mi var?"
"Ben edicem, çok konuşmada yürü."
"Öküz!" diye mırıldandım sessizce.

Kulübeme kadar eşyalarımı getirdikten sonra teşekkür edip eşyalarımı içeri taşırken merak edip onun nereye gittiğine baktım. Yok artık buda mı tesadüf! Hemen yan kulübede. İçeri girip kendime bir yemek yaptım ve kahvemi alıp televizyon karşısında biraz keyif yaptım.

Televizyondan gelen bağırış sesleriyle uyandığımda koltukta uyuyakaldığımı anlamıştım. Hava epey kararmıştı. Dışarıdan gelen şarkı seslerine baktığımda bir grup genç ateş etrafında takılıyordu. Onlara katılmaya karar verip üstüme bişeyler geçirdim ve dışarı çıktım.

"Selam, bende katılabilir miyim?"
"Tabiki." iki kişilik boş koltuğa oturup onlara eşlik ettim.
Yeni kişilerle tanışmak, yeni ortam, yeni yerler. Kafaya takılcak bir şey olmaması insanı çok rahatlatıyor. Bazen yenilikler ve farklılıklar insana iyi gelir. Yoksa robot gibi yaşamaz mıydık?

"Derin senin en sevdiğin şarkı ne?"
"Bütün şarkılar, sanatçı bir ruha sahibim ben. Moduma göre değişiyor."
"Peki şu an aklına gelen ilk şarkı?"
"Sil Baştan."
Gücün var mı sevgilim, derin sularda inci tanesi aramaya?
Cesaretin kaldıysa hala benle aşktan konuşmaya.
Ömer!?

Serin DalgaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin