Bölüm 3

130 10 9
                                    

Rob ve Barn, birkaç saat kadar dinlendiler. Kompartımandaki yataklar çok rahat olmasa da trenin yapmış olduğu sarsıntılar sayesinde uykuya dalabilmişlerdi.

Uyku, öyle derin bir süreçtir ki insanın çoğu zaman kontrol edebilecek iradesi olamaz. Uykuya nasıl daldığını bile uyandığı zaman hatırlayamaz insan, kendiliğinden olduğunu düşünür. Uykuya daldıktan sonra o uykunun verimli veya verimsiz geçeceğine dair bir tahminde bulunmak da yersiz bir arayıştır. İnsanın bilinç altı tarafından yönetilen ve söz hakkı bulunmayan bir risk halidir. 

Uykunun kendisi bir ihtiyaçtır ama uyandıktan sonra fiziksel olarak dinlenmiş olmak yeterli olamayabilir. Çünkü insan bedeni hiç yorgun olmasa dahi ruhunu dinlendirememişse eğer, o günden çok bir şey beklememek gerekir. Ve tüm bu ihtimaller, irade dışında gerçekleşen olaylardır. Bir gece yatağa yatarsınız, sadece dinlenmek ve bir sonraki gün yapacağınız işleri yerine getirecek enerjiyi toplamak istersiniz. Her gece ve her sabah birer anlam taşır. Gecenin sakinliği, yalnız olmasıyla alakalıdır. Yatağa girdikten sonra birkaç saat boyunca sadece kendinizle baş başa olduğunuzu bilirsiniz. Bu yalnızlık, gün içinde yaşadığınız ve hissettiklerinize göre bir anlam kazanır. Eğer gece olmadan geçen vakitte hayattan keyif almışsanız veya keyif almasanız da huzurunuzu kaçıracak bir şey yaşamadıysanız gece size sadece güzel bir dinlenme aralığı sunacaktır. 

Peki gece gerçekten sadece bunun için mi var? Hayatlarınızda her gün belki de her saat can sıkıcı veya sizi derin düşüncelere sokan durumlar içinde kalıyorsunuz. Saatlerce bunlarla uğraştıktan sonra gece olduğunda tek beklentiniz beyninizin sakinleşmesi ve rahatlaması oluyor. Burada elbette devreye bilinçaltınız giriyor ve aslında kontrolün tam olarak sizde olmadığını hatırlatıyor. Uykuya nasıl daldığınızı bile hatırlamazken bütün bir geceden beklentilerinizi karşılamasını bekliyorsunuz. Boşa kürek çekseniz de bu isteklerden kendinizi alıkoymanız pek de mümkün olmuyor. Yine de gece olduğunda ve uykuya daldığınızda göreceğiniz rüyalar, sizin bir sonraki günkü ruh halinizi belirleyebiliyor. Eğer rüya görmezseniz şanslı olabilirsiniz. Risk unsurlarından arınmış bir gece geçirmiş olursunuz. 

Kesintisiz bir uyku ile bir sonraki güne hazır olmaya çalışırsınız. Diğer seçeneğiniz ise rüya görmek; iyi rüyalar ve kötü rüyalar. İyi rüyalar görmekte herhangi bir sakınca görmüyor olabilirsiniz, geçmişe veya geleceğe dair izler barındıran, uyandığınızda sizi gülümsetecek görüntülerdir bunlar. Peki gördüğünüz her iyi rüya sizin mutlu uyanmanızı sağlayabilir mi? Elbette hayır. Gördükleriniz, eğer görmek istemeyeceğiniz güzellikler barındırıyorsa bundan rahatsızlık duyarsınız. Belki geçmişte yaşadığınız güzel bir anıyı görürsünüz, belki de gelecekte yaşanabilecek bir hoş görüntüye kapılırsınız. Bu durumda görmek istememenizin bir sebebi olmaması gerekiyormuş gibi gelebilir. Ama insanın bazı çekinceleri olabilir. Doğru zamanda gerçekleşmemiş bir güzelliği görmüşse bu durum canını yakabilir. 

Kışın bir çiçeğin açması ilk bakışta rahatlatıcı algılansa da neden yazın açmadığı merak konusu olur. Ve bu merak insanı çürütebilen bir hale gelebilir. Bu yüzden iyi rüyalar, her zaman o kadar da iyi değildir. Kötü bir rüya görmüşseniz ki kâbus olarak tanımlarsınız bu rüyaları, her senaryo sizin huzurunuzu kaçıracaktır. Geçmişte yaşadığınız bir olumsuzlukla şu an karşılaşmanız hayatın size ufak bir hatırlatmasıdır. 

Hayat size, bazı hatalar yaptın, bazı hatalara maruz kaldın, ders çıkar ve daha iyi biri ol der. Bu mesajı uyandığınız vakit algılarsınız ancak gününüzün geri kalanında sizinle yaşar tüm o olumsuz durumlar. Geleceğe dair karamsar ve kötü bir kâbus görürseniz, uyanmak sizi bir veya birkaç günlük bir kaygı seline sürükleyecektir. Gerçekten ileride böyle mi olacak, diye sürekli kendinizi sorgulayacaksınız. Bu da içten içe cesaretinizi kırabilecek ve iradenizin aslında çok da güçlü olmadığını size gösterecektir.

Barn, hava daha tam olarak aydınlanmadan uyanmıştı. Uykuyla ilgili bazı sorunlar yaşadığı için hem uykuya dalmakta hem de dinlendirici bir uyku uyumakta güçlük çekiyordu. Bu yüzden rahatsız bir yatak, Barn için çok da sorun çıkarmıyordu. Rob ise ağır bir uykunun içindeydi, zaman zaman ufak horlamalarla yaşam belirtisi veriyordu. Barn, camdan dışarıya baktı, hava daha aydınlanmadığı için gökyüzündeki yıldızları izleyebilecek vakti vardı. Çantasından bir mum çıkardı. Sessizce yaktı ve sonrasında yatağının ucundaki kitabını aldı. Mum ışığında, yıldızların altında ve tabii ki Rob'un horlaması eşliğinde okumaya başladı. Şehir hayatında kitap okumak için böyle uygun bir ortam bulmak genelde zor bir arayıştı. Bu yüzden elindeki imkanları kullanmaya çalışıyordu. Okuyabildiği, gökyüzünü görebildiği yerler onun için yaşamaya değer yerlerdi. Hayattan keyif almak için gözünü yükseklere dikmiyordu. Nefes aldıracak kadar olsa yeter diye düşünüyordu, çünkü hayattan fazlasını her istediğinde daha fazla kaybedecek şeyi oluyordu. Derin düşüncelere dalıp kitabını okumaya devam etti. 

DemiryoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin