Orman

10 4 0
                                    

Ormanda ilerliyordum. Sonunda bir kulübe gözüktü. Peçemi iyice çekiştirdim ve Eva'yı bırakıp içeri girdim.

Aradığım kişiler bir masaya oturmuş kart oyunu oynuyordu.

Beni ilk fark eden siyağ saçlı kız oldu. "Aa, prenses gelmiş.". "Evet, bir göreve çıkıyoruz, ablam kaçırıldı. 15 dakika içinde toplanın. ".

Alex, Jamie ve Toko eskiden bir hırsız çetesiydi. Onları kurtardığım ve iyi bir yaşam sunduğumdan beri benim küçük ordumdu.

Kendisine özel kayıtlara geçen tek Ad benimkiydi, Beyaz Elmas. Ancak grubumuza Ölümcül Ay'da deniyordu.

Genelde tek çalışırdım ama uzun ve yıpratıcı görevlerde yandakçılarının olması iyiydi.

Tıpkı bir prensesin dar bir elbiseye girerken hizmetçilerine ihtiyaç duyması gibi.

Benim iki kimliğim vardı. Prenses ve suikastçı. Aria'nın nazik varisi Prenses Lenora ve Aria'nın en ölümcül suikastçısı Beyaz Elmas. Sanki annem ve küçük kardeşimin öldüğü gece ruhum çatlamış, ikizim ölümüyle tamamen kopmuş, iki ayrı parça olmuştu.

"Hepimiz toplandık Lenora." dedi Jamie. Bense "Atlatınızı alın ve dışarı çıkın." dedim.

Kısa süre içinde atlarımıza binmiş, ormanın karanlığında gidiyorduk.

Jamie, uysal birisiydi ve suçsuz bir karıncayı öldürmeye kıyamazdı. Toko ise tatlı görünüşünü ve ses tonuyla dikkat çekiyordu. Alex ise Toko'nun abisiydi. Toko'nun aksine asi görünüşlü ve somurtkan, sessiz biriydi.

Gece üstümüzde hızlıca ve zarif bir şekilde uçuyordu. Bizi ona götüreceğinden emindim. Kuşların koklama duyusu olmadıklarını söylerler ama Gece av köpeklerinden bile bin kat daha iyidir.

Şimdiye kadar saraydaki yokluğum fark edilmiş olmalıdır. Babam meraklanmış mıdır? Kesinlikle hayır.

Çoğu kişi durumuma üzülsede ben bundan memnunum. Eğer korumacı hatta benimle haftada bri gün görüşen bir baba olsaydı olduğum kişi olamazdım.

2-3 saat at sürdükten sonra geceyi bir sürü ağacın toplaştığı bir yerde geçirmeye karar verdik.

Nöbeti ben alırım, dedim.
Hayır, ben alırım, sen yorulma, dedi Alex.

Sanırım nöbet tutmayı seviyor, neden bir insan bunu sevsin ki? Umursamaz bir şekilde omzumu silktim ve Toko'nun çantasından aldığım temiz şilteyi alıp ağaçların arasında uygun bir yere serdim.

Gözlerim yorgunluktan hemen kapandı ve yıllar boyu aklımdan çıkmayacak o rüyayı gördüm:

Karşımda Louis vardı, beyaz bir kıyafet giymişti. Bende de aynı tonda bir elbise vardı. Güzel bir ormandaydık.

-Louis?
-Lenora, seni özledim.
-Bende.

Sessizce ağlamaya başladım.

-Fazla vaktimiz yok. Seni buradan görmeye devam edeceğim, ama karşına gerçek olarak çıkacağım. Görüşeceğiz.

Ve Louis buharlaştı.

Gerçek Hayat

-Lenora, iyi misin? Lenora!

Gözümü açtığımda sabahın ilk saatlerimdeydik. Muhtemelen 5-6 gibiydi saat. Alex'in kucağındayım; Toko ve Jamie ise başımda toplanmıştı.

Gözlerimi kırpıştırarak sordum "Ne oldu?"
Toko'ysa endişeli bir sesle cevap verdi " Transta gibiydin, titriyordun ve sürekli ikizinin adını sayıklıyordun. İyi misin?". "Ah, evet iyiyim. Yola çıkalım mı?"

Alex beni bıraktığı an atıma atlamıştım.

Kısa oldu biraz, ama bölümü hızlı atmaya çalıştım.

Ablam GidinceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin