O kısacık yol bana saatler gibi gelmişti. Evin önünde öylece durmuş kapıya bakıyordum. Jungkook zili çalmak için izin istercesine gözüme baktı ve onay aldığında zile bastı. Dami annem kapıyı açtığında ikimizi görmesiyle saniyelik gülümsedi ancak anında düzeltti ifadesini. Hiç bir şey söylemeden kapıyı araladı ve içeri girmemizi bekledi. Girer girmez Yena annem gözlerini bize çevirdi ve anında acımsı feromonunu hissettim. Sinirle ayağa kalktı ve tam yanımızda duran alfa anneme bakarak sinirle konuştu. "Ne diye içeri aldın bunları?!"
"Anne-"
"Sen sus Taehyung!"
"Fazla ileri gitmiyor musunuz?" Jungkook araya girdiğinde arkadan elime dokunduğunu hissettim. Sakin olmam için annemlere fark ettirmeden tenimi okşuyordu -ki yardımcı olmuyor değildi.
"Sana mı soracağım oğlumla konuşurken?!" Annemin sözünü kesen ise benim zayıf sesimdi.
"Gerçekten oğlun muyum anne?" Kafamı kaldırıp gözünün içine bakarken gözlerindeki anlamsızlığı izledim ve devam ettim. "İnsan oğluna böyle davranır mı? Sürtük diye sokaklarda süründürür mü? Gerçekten oğlun muyum ben anne?"
"Sen nasıl bunları söylersin?" Sesi cılızlaşmıştı. "Annen olmadığımdan şüphen mi var?"
Ağzımı açtım konuşmak için ama kapının çalmasıyla hepimizin gözü oraya döndü. Alfa annem kapıyı çaldığında içeri giren kişiyle Jungkook'a döndüm. "Hoşgeldin Soobin."
Soobin karşı komşumuzun oğluydu ve anneme kendini kanıtlamak adına onu aramıştı. Benim kardeşimi de çağırdığında gözlerim ortada dönüyordu. Kıyamet kopacaktı, biliyordum. Hyejin içeri geldiğinde artık sessizce olanı biteni izlemeye karar vermiştim.
"Hyejin, ben sana herhangi bir şeyde bulundum mu?" Kız kardeşim kızarıyordu ancak Jungkook'un umrunda değildi. Sadece cevap almak istiyordu. "Duyamadım?"
"Hayır, bulunmadın."
"Bunu bize de söyledi zaten!" Yena annem sinirle araya girdiğinde Jungkook durmasını söyler şekilde el hareketi yaptı omega anneme. Hepimizin gözü kardeşimin üzerindeydi.
"Peki sen bana kapıyı açtın mı?" Bu soruyu Jungkook 4 kere sormasına rağmen Hyejin cevap vermedi. Öyle olunca Soobin'e dönüp ne olduğunu anlatmasını rica etti.
"Marketten dönüyordum. O sırada Jungkook Hyungun siteden içeri girdiğini gördüm. Saate baktığımda duraksadım çünkü akşam Taehyung ile telefonda konuştuğumuzda bir süre daha abisinde kalacağını söylemişti. Hemen ardından asansöre bindim ve aynı kata çıktım. Kapıyı açar açmaz hyungun da daha yeni diğer asansörden indiğini gördüm. Hyung kapıyı çalmasına rağmen açan olmayınca ona yaklaştım ve Taehyung'un evde olmadığını söyledim. O sırada biraz merdivene oturduk ve konuştuk. Ardından ise o gitti bende evime geçtim."
Hyejin iyice kızarmıştı ki ağlamaya başladığını fark ettim. Jungkook da fark etmişti bunu. "Niye ağlıyorsun?" Hyejin'in ağlaması şiddetlendi. "Ağlıyorsun çünkü yalan söylediğini biliyorsun."
Hyejin oturduğu koltuktan ayağa kalkıp sinirle gözlerini bana çevirdi. "Sadece ilgi görmek istedim. Hayatım boyunca kıskandım seni! Bende ilgi noktası olmak istedim. Beni sarıp sarmalasınlar istedim! Her şeyi mahvettiğin gibi bunu da mahvettin. Keşke tek çocuk olsaydım! Keşke hiç olmasaydın!" Suratıma bağırdığında şok olmuştum.
"Ben miydim ilgi noktası? Günlerce odasına kapatılan, şiddet gören benken çok mu ilgi alıyor gözüküyordum? Sen... Sen sadece şımarık bir çocuksun! Senin yerinde olmak için bütün her şeyimden vazgeçebilirdim ben! Ne kadar istedim senin kadar sevilmeyi haberin var mı?! Bir kere olsun ailecek doğum günüm kutlanmadı benim ama senin her doğum gününde kapı dışarı edildim! Odamda tek başıma parçalanmış ufak topkeklerle kutladım yıllarca! Bir kere olsun sinemaya gitmedi ailem benimle! Her ay siz giderken bana ne istediğimi bile sormadınız! Sokağın ortasında bayılıp az daha arabanın altında kalacak olduğumda bile siz o sikik hayvanat bahçesini gezmekten gelmediniz yanıma?!" Ağlayarak bağırırken Dami annemin gözlerini kaçırdığını ve onun da ağladığını farkettim. Jungkook bilmediği şeyleri duyduğundan şok olmuştu. Soobin ne zaman gitmişti onu bile bilmiyordum. "Tek ilgilendiğiniz benim bir sürtük olduğum ve ne zaman evden gidecek olduğumdu. Artık rahat olabilirsiniz, bu eve asla dönmeyeceğim bir daha." Artık gözyaşlarım sessizce akıyordu. Dami annem ağzını açsa da Jungkook onu durdurmuş beni de alıp evden çıkmıştı.
"Bana gitmek ister misin?" Jungkook beni biliyordu. Dışarıda ağlayamazdım. Kafamı kaldırıp ona baktım ve gülümsedim.
"Kucağında götürür müsün?" Dediğime gülümsedi.
"Gel bakalım." Kollarını açtığında direkt kucağına alacağı şekilde sarıldım. Beni bir hoplattıktan sonra yürümeye devam etti. Ben ise başımı omzuna koydum ve gülümseyerek yolu izlemeye başladım. Göz ucuyla bana baktığında hafifçe sırıttı. "Neye gülüyorsun? Ağlıyorsun sanıyordum."
"Rahatladım içimdeki her şeyi söyleyince. Yıllardır yeterince ağladım bence, ha?"
"Hafiflemişsin zaten. Küçücük olmuşsun."
"Kucağında olmayı özlemişim." Mırıldandığımda yutkunduğunu fark ettim. Kafası başka yere çalışmıştı ancak bende ona ayak uyduracaktım. Kulağına mırıldandım. "Altında olmayı da ayrıca özledim." Ardından kulağının arkasına bir öpücük kondurdum.
İşte şimdi adımları hızlanmıştı.
....
Artık küslük yok yeto.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Glass Shards -Taekook-
FanfictionDelta Jeon Jungkook, vitasını fena halde kırmıştı. semekook&uketae omegaverse mommy issues&smut