4

661 41 15
                                    

Ben oyuna geri dönmek zorunda kaldım. Berna'nın yerine Damla oynayacaktı. Yerimizi aldık ve düdük sesiyle koşmaya başladım. Ben önde olduğum için avantajlıydım.

Atış alanın geldiğimizde toplardan birisi düşmemeye inat etti, yanlış strateji yaptım. Fırsat Damlaya geçti ve attığında kaybettim. Pes ederek bench'e gidip su içmek istedim. Nefes nefese kalmıştım. Nagihan'ın sesiyle dikkatim dağıldı.

"Çok kötü düştü çok acımıştır"

Nefes nefese soru sordum.

"Devam edebilir mi sizce?"

Nagihan düşündü düşündü cevapladı.

"Benimde o bacağımdan sakatlığım olmuştu ama devam ettim, bilmiyorum belki sakatlanmıştır ya da başka bir şey olmuştur. Tam dizini vurdu gördüm."

"Evet, elleriyle dizini tutuyordu." Dedikten sonra mavi takıma gözüm kaydı. Biraz durgun gözüküyorlardı, Berna yüzünden sanırım.

Ertesi Gün

Yarış alanına giderken tüm takım Berna'yı merak ediyordu. Acaba gelmiş miydi, yoksa sakatlığı gelemeyecek kadar ciddi miydi?

Merve'nin sesiyle ona doğru yöneldim.

"Seda ve Damlanın yalandan üzülmüş gibi yapması peki."

Sercan araya girdi.

"Yazacak isim kalmayınca üzülürler tabi."

Nagihan'ın güldüğünü duydum. Bana komik gelmiyordu. Ben sakatlansam da böyle gülerler miydi acaba. Gülemezlerdi tabi ki. Sedayı kırmaya kim çıkacaktı, Aleyna mı?

Yarış alanına doğru geldik ve gözüm Hakana öpücük Emre'ye battı. Hakan delirmemek için arkasına döndü. Yunus Emre cıvıklıktan vazgeçmeyecek kadar cıvıktı.

Berna'yı gördüm ve ağzım aralandı. Düne göre iyi görünüyordu ve toparlanmıştı. Dizinde bandana takılıydı ama ayakta ve kimseyle konuşmuyordu. Birden bana baktı ve kafamı çevirdim. Onu incelediğimi anlamasını istemiyordum. Murat konuşmasını yaptıktan sonra sormayı planladım aklımda. Beş dakika kadar sonra Murat geldi ve mikrofonlarımız takıldı.

Murat konuşmasını yaptıktan sonra bugün oynayamayan isimleri söyledi.

"Arkadaşlar maalesef Berna'nın dünkü oyunda dizinde yırtılma oluşmuş, ondan dolayı bugün doktor raporlu oynayamayacak. Onun dışında herkes oyunun içerisinde."

Murat konuşurken Berna'yla birbirimize bakıyorduk. Murat "başlayabilirsiniz." Dediğinde bench'imden ayrılıp Berna'nın yanına doğru ona bakarak yürüdüm. Gayet sakin bir şekilde oturdu ve bende eğilip konuşmaya başladım.

"Kendini nasıl hissediyorsun? Ne dedi doktor?"

Murat söylemişti ama ondan da duymak istedim.

"Sorun yok iyiyim, ufak bir yırtılma varmış acısını anlık çıkardım o kadar."

O kadar sakindik ki nefes seslerimizi bile duyabiliyorduk. "Sen birden düşünce ne yapacağımı şaşırdım, dikkatli ol parkurlarda. Gitmeni istemiyorum."

Berna kafasını benden çevirdi ve Yasin'e bakarak "Gitmemi isteyenler var ama." Diye iç geçirdi.

Yasin Berna'yı en başından beri istemiyordu. Hatta tersleyecek yer arıyordu. Yasin kankam olduğu için onunla konuşabilirdim.

"Ben onunla konuşurum. Takma kafaya sen harikasın. Her ne kadar kavgalı olsak da burada seni tercih edeceğim çok kişi var."

Berna bana baktı ve gülümsüyordu

"Hayatım çok teşekkürler ama konuşman için söylemedim ben bunu sana."

Kibar olunca kibar karşılık alabiliyormuşuz demek ki.

"Olsun ya kalk enerjik ol biraz." Kolundan tuttuğum gibi kaldırdım Berna'yı ayağa, oda güldü bende.

"Haftaya potada elenirsem beni unutmayacağını nerden bileceğim?" diye sordu ve suratında içten bir gülümseme gördüm. Şimdi düşündüm de Berna çekici birisiydi. Her ne kadar Türkçesi sakat olsa da anlamaktan zorlansa da düşünüyordu ve çabalıyordu. Zamanında uçan tekme atan birisini hoş bulacağımı asla tahmin etmezdim. Ufak bir sessizlik oldu aramızda. O gülümsüyordu fakat ben ona kitlenmiştim sadece. Ellerimi arkaya aldım ve birleştirdim.

"Kim seni unutabilir ki? Her an aklımdasın."

Ne demiştim ben böyle. Gözlerim ani refleksle açıldı ve içimden kendime çenemi kapatmam için bağırdım. Berna'nın gülümsemesi gitti ve bana bakmaya başladı. Bu da ne demek oluyordu, ben neden bunu dedim?

"Yani dün seni öyle görünce aklımda kaldı, travma falan anlarsın. Ondan düşündüm yani yanlış anlama. Bir de saçının arkasındaki toka güzelmiş, yakışmış"

Yüzünde yine gülücük saçan tebessümü görünce ani tepki verip gülmem gerekenden daha çok güldüm. 

"Niye yanlış anlayım ki şapşal."

Dudağını kıvırdı ve elleriyle saçındaki tokayı çıkardı. Bana vereceğini anladım.

"Senin olsun aşkım." Elimi tuttu ve avcumun ortasına koydu. Bu kadar sakin olmaya alışkın değildim, üstelik Berna'yla.

"Ha, yani gerek yoktu sağ ol" Tokası pembe renkti, geri çeviremezdim.

Bileğime taktım ve "Oyundan önce takarım, şans getirir." Dedim kısık sesle. Duyduğundan ve anladığından şüpheliyim. Anlamış gibi kafasını salladı. Ardından bana kitlenen Nagihan'a gözüm kaymıştı. Bana Turabi'nin Bozok'a kitlendiği gibi bakıyordu. 

Ahenk | NefBerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin