0.3

4 0 0
                                    

Acilden girdikten sonra Rüya'yı doğruca boş yataklardan birine yatırmışlardı ve bir doktor direkt olarak ona bakmaya gelmişti. Belli ki Rüya daha buraya gelmeden haberi ulaşmıştı ve bu doktor çoktan hazırlanmıştı. Doktor Rüya'yı muayene etmiş ve ona açılan damar yoluyla birkaç serum birden bağlatmıştı. Benim kardeşim sadece baygın değil miydi? Neden aynı anda birden çok seruma bağlanması gerekiyordu ki? Sonunda doktorla konuşabildiğimde bana Rüya'nın bir anda ortaya çıkan uç bir duygu yüzünden şok geçirerek bitkin düştüğü için bayıldığını söylemişti. Şoktan ya da bitkinlikten bayılmak görülebilen ve normal karşılanan vakalarmış ama şoktan bitkin düşen birine rastlamak çok nadirmiş. Buradaki asıl sorun ise hastayı ayıltmak için adrenalin verilemiyor olmasıymış. Yalnızca hormon seviyelerini normale döndürecek ilaçlar verilebilirmiş ama hastanın ne zaman ayılacağını kimse bilemezmiş.

Özetle kardeşim bir saat sonra da uyanabilirdi bir hafta sonra da. Tıpkı komadaymış gibi.

Bu bilginin beynimde yankılandığı anı hatırlıyordum. Sonrası ise tamamen karanlıktı. Bilincim yerine gelirken konuşmaları ve ağlama seslerini duymaya başladım. Zar zor gözlerimi açtığımda ışık elbette gözlerimi kamaştırdı. İnleyerek gözlerimi kapattığımda konuşma sesleri kesildi. Ama hala arkada bir yerlerde ağlayan birkaç kişiyi duyabiliyordum. Sonra net ama tedirgin çıkan Cenk'in sesini duydum. "Kâbus, uyanık mısın? İyi misin?"  Uyanık mıydım? Evet. İyi miydim? Kim bilir. Ben bilmiyordum. Zar zor ve biraz da destek alarak doğrulup başımı da öne eğince gözlerimi tekrar açtım. Bu daha iyiydi. "Uyanığım ama ne oldu bana?" dedim. Emre sağ tarafımdan konuştu. "Rüya'nın durumunu öğrenince tansiyonun düştü ve Emrah'ın kollarına yığılıp kaldın reis. Seni de hemen buraya almak zorunda kaldılar." Hafifçe başımı öne arkaya salladım. Sonra ağlama seslerinin bir türlü kesilmediği tarafa baktım ve grubun hala yaşam belirtisi verebilen iki kızını gördüm. Sude ve Fulya birbirlerine yarı sarılır halde iç çeke çeke ağlıyorlardı. Başımla onları işaret ederek "Onlar neden ağlıyorlar peki?" diye sordum ortaya. Bu kez Emir derin bir nefes alarak ağzını açtı. Söyleyeceği şeyi söylemeyi aslında hiç istemediği belliydi.

"Biz..." diyebildi. Sonra tepemdeki diğer dört adam gibi o da gözlerini kaçırdı. "Siz ne Emir? Ne oldu da kızlar ağlamayı bırakmıyor? Yoksa Rüya'ya mı bir şey oldu?!" dedim bir hışımla. Rüya'nın adını duyunca hepsi bana döndü erkeklerin ve Emir hemen lafa girdi. "Yok, hayır. Rüya hâlâ aynı durumda. Bir şey yok. Biz... Esma'nın yerini bulduk ama nerede olduğunu duyduğunda bundan hiç hoşlanmayacaksın." Birden kendimden benim bile beklemediğim bir soğukkanlılıkla cevap verdim.

"Tahmin edeyim. Bu hastanenin morgunda mı yatıyor?"

Gözlerini benden kaçırıp duran beş adam hızla bana döndüler. O an doğru tahmin etiğimi zaten anladım ama Emrah başıyla beni onaylayıp tekrar başka yöne bakınca tamamen emin oldum. Herkes gibi ben de bir süre Sude ve Fulya gibi ağlayacak mıyım diye bekledim ama burnum bile sızlamıyordu. Aslında bir rahatlama bile hissediyordum. Sonuçta Esma kurban olduğuna göre katil olamazdı değil mi? Katil kimdi bilmiyordum ama onun Esma olmadığını bilmek büyük bir rahatlama sağlamıştı o an. Yine de Esma'nın ölen taraf olmasına rahatlamış olmaktan utandığım için rahatladığıma dair en ufak bir ibare bile göstermedim. Tüm gruba sırayla kısaca baktım ve sadece "Atlatacağız," diyebildim. Atlatacaktık. Bir gün elbet atlatacaktık. Atlatamasak da... Alışırdık, değil mi?

Yarım saat içinde ayağa kalkabilecek hale geldim ve bunca zamandır sormayı akıl edemediğim soruyu sonunda hatırladım. "Ben baygınken annemle babamı arayan oldu mu? İçinizden biri onlara haber verdi mi?" Yataktan kalkarken düşmemem için yardımcı olan Sude Fulya'yı işaret etti başıyla.

"Doktor her türlü ihtimale karşı ailenize ulaşmamızı söyledi. Ayrıca hastane işlemleri için imza yetkisi olan biri lazımmış. Fulya da parmak izini kullanarak telefonundan babanı aradı ve burada olduğunuzu söyledi. Baban da mümkün olduğunca çabuk anneni de alıp geleceğini söyleyip kapattı. Bu yaklaşık kırk beş-elli dakika kadar önceydi. Muhtemelen gelmek üzeredirler." 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MADALYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin